Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN bayramın ilk günü idi ama yazı günüm değildi, bayramınızı bu yüzden gecikmeli olarak bugün tebrik edebiliyorum: Kutlu olsun!

        "Şeker bayramı" sözünün nereden geldiğini geçen sene yazmıştım fakat okumayanlar varmış, günlerden buyana mail ile "Ramazan bayramı neden ‘şeker bayramı' olmuş? Kurban bayramının isminin nereden geldiği belli ama ramazan ile şekerin ne alâkası var? ‘Şeker bayramı' denmesinin sebebi ne?" diye soruyorlar.

        Şeker bayramının eski karşılığı ve asıl ismi "ıyd-i fıtr" yani "yaratılış" ve "oruç görevinin tamamlanması bayramı"dır... Kurban bayramı da "kurban" anlamına gelen "edhâ" kelimesinden hareketle "ıyd-i edhâ"dır.

        Türkler, eski asırlarda ramazan ayındaki görevini yani oruç tutma mükellefiyetini yerine getirebildiklerine şükrederek ramazan bayramına "şükür bayramı" demişlerdir. Bu kavram, "Allah'a şükürler olsun, oruç ve diğer ibadetlerimizi yerine getirerek mübarek bir Ramazan ayını daha hayırlısı ile idrâk ettik" mânâsına gelir.

        "Şükür" ve "şeker" kelimeleri eski harflerle aynı şekilde yani "şın-kef-rı" ile yazılırlar. Bir metinde geçen kelimenin "şükür" mü yoksa "şeker" mi olduğu cümlenin siyâkından yani sözün gelişinden anlaşılır ve kelime gerektiği şekilde okunur.

        Halk arasında "şükür bayramı" denen "ıyd-i fıtr"ın zamanla "şeker bayramı" hâlini almasının sebebi, işte bu okuma hatasıdır. Asırlar boyunca "şükür" diye okunan kelime sonraları hatâ neticesinde "şeker" zannedilince bayramın ismi de bu şekle dönmüştür.

        Yeri gelmişken, eskilerin zarif bir bayram tebriğini de yazayım:

        "Rûzun hemîşe ıyd ola, ıydin saîd ola"; yani "Her günün bayram, bayramın da kutlu olsun" derlermiş...

        17 SENELİK CANYOLDAŞIMIZ

        Bundan üç hafta önce, 17 yaşındaki kedimizi kaybettik... Doğumunun bir ay sonrasından itibaren benimle idi; dostlarım, arkadaşlarım ve evimize gelen herkes tarafından sevildi, mutlu bir ömür geçirdi ama kedilere ârız olan o mâlûm böbrek yetmezliği sebebi ile son üç ayında haftanın beş günü diyalize girdi ve maalesef kurtaramadık...

        Hayvan sevenler ve evlerinde hayvan besleyenler 17 senelik böyle bir canyoldaşının süzülüp gitmesinin ne demek olduğunu gayet iyi bilirler...

        Bu elîm kaybımızdan bir hafta-on gün kadar sonra, eşim sokakta yaşayan ama senelerdir gözetip beslediği kedilerden birinde, "Melâhat"te bir tuhaflık olduğunu farketti... Veterinere götürdü, onun da aynı şekilde böbrek yetmezliği çektiği anlaşıldı, neyse ki bir haftalık tedaviden sonra düzeldi ve nekahet dönemi için evimize aldık...

        BİRDENBİRE GÖRMEZ OLDU!

        Böbrekleri normale döndü ama bu defa başka bir dert geldi, bir anda gözleri görmez oldu! Sokağa bırakacak olsak ya bir otomobilin altında kalacak yahut biryerlerden düşecek, yani en fazla yarım saat yaşayabilecekti... Dolayısı ile evimizdeki geçici misafirliği kalıcı oldu...

        "Kör Melâhat" şimdi etrafa çarpa çarpa yeni mekânına alışmaya çalışıyor...

        Ama, ortada sanki bir tuhaflık var... Ayşe Arman geçenlerde beslediği tavşanının kör olduğunu yazmıştı. Tavşanın körlüğü hastalık neticesi idi ama ardından Teşvikiye'de yaşayan iki arkadaşımın hayvanlarının gözleri gitti: Birinin köpeği ve diğerinin de kedisi birdenbire kör oldu, hemen ardından da bizim Melâhat...

        Tesadüf mü yoksa ortalıkta hayvanlara musallat bir virüs yahut salgın mı dolaşıyor bilmiyorum ama bir tuhaflık var gibi... Gezi olayları sırasında kullanılan biber gazının sadece insanlara zarar vermediğini, binlerce kuşun da canını aldığını düşünecek olursak, kedilerle köpeklerin birdenbire kör olmalarının gerisinde birşeylerin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekiyor...

        Diğer Yazılar