Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YABANCI kelimelere Türkçe karşılıklar bulma hevesiyle "zapping"i "geçgeç", "raket"i "vuraç", "sürprizdi "şaşırtı", "eküri"yi de "ahırdaş" yapan Türk Dil Kurumu'na şimdi yeniden ilham gelmiş ve bu defa tıp terimlerine "Türkçe" olduğunu iddia ettikleri takır-tukur, haşır-huşur ve tatsız bir üslûpla karşılıklar uydurmuşlar...

        Birçok tıbbî terim değişmiş, meselâ "check-up" "tambakı", "by-pass" "köprüleme", "efervesan" da "fışırdayan" yapılmış...

        Kalp hastaları bundan böyle "Hastahanede çekap yaptırdım, EKG de aldılar, baypasa lüzum görmediler, efervesan bir ilâç verildi, günde üç defa alacağım" yerine "Tambakı yaptırdım şekerim, yürek çizgeme de baktılar, köprülemeye şimdilik gerek bulunmadı ama günde üç fışırdayanım var" diyecekler...

        Yabancı kelimelerin Türkçe'yi istilâsı ve dilin giderek yerlere serilmesi karşısında tedbir alınması tabii ki gerekli, hattâ şarttır ama bu işin yolu artık bütün dünya dillerinde aynı şekilde kullanılan teknik kelimelerin, meselâ tıp deyimlerinin üzerinde boş yere kafa yormaktan değil, neredeyse 200 kelime ile konuşur hâle gelen ve imlâdan da bîhaber olan nesillere Türkçe'yi baştan ve doğru dürüst öğretmekten geçer!

        GÜNAHLARDAN ARINMAK

        Zira, bugün konuşulan Türkçe'nin fakir ve tatsız bir hâl almış olmasında Türk Dil Kurumu'nun 80'li senelere kadar dil üzerinde ideolojik maksatlarla hiç durmadan oynamasının maalesef büyük rolü vardır. Kurum'a bugün düşen vazife ise hâlâ kelime uydurmak değil, eski günahlarını temizlemek ve dildeki tahribatı durdurmaya çalışmaktan ibarettir.

        Yeni kelimelerin nasıl uydurulduğuna dikkat edin: Kurumun eski âdetini devam ettirdiğini, yabancı bir kelimeye karşılık bulunacağı zaman kelimenin kökenine ve asıl anlamına değil, o söz ile kastedilen işin nasıl ve ne şekilde yapıldığına baktığını farkedersiniz...

        Tuhaflığa birkaç örnek vereyim:

        İlk defa 1919'da kullanılan "aerosol" kelimesi Yunanca "hava" demek olan "aero" ile Latince "çözmek" mânâsına gelen "solutio"dan meydana gelir; tam karşılığı "havada çözülen, hava çözeltisi" demektir ama içerisinde bulunduğu tüpten püskürtülerek kullanılır ya, o yüzden "püskürtü" olmuştur.

        "Fertil"in temeli, Latince "fertilis", yani "bereketli olmak"tır, zamanla "doğurma yeteneği" karşılığını almıştır, doğurma işi de bir dölleme ve döllenme neticesindedir ve kurumumuz "döllergen" olmasını buyurmuştur!

        "Fışırdayan" diye güya Türkçeleştirilen "efervesan"a gelince... Bu kelimenin de aslı Latince "taşmak", "köpürmek" demek olan "effervescere"dir, suya atıldığında köpürerek çözülen haplara "efervesan" denmesinin sebebi budur ama Türk Dil Kurumu'nun mantığına göre haplar suda çözüldükleri sırada "fışşşşşşş" diye bir ses çıkarttıkları için "fışırdayan" denmesi münasiptir!

        GELİN, UYDURALIM

        Şimdi, aynı mantıkla ben de bir-iki kelime uydurayım: Hani şu bildiğimiz "anahtar" var ya, Türkçe falan değil hâlis Yunancadır, "açıcı" demek olan "anoihtirion"dan gelmiştir, dolayısı ile uydurukçalaşması gerekir...

        Anahtarı nasıl kullandığımızı bir düşünelim: Kilide sokup çevirir ve kapıyı, kasayı vesaireyi böyle açarız, dolayısı ile bundan böyle "sokaç" diyebiliriz! "Kilid" de aslınca Yunanca "kleis"tir ya, her neyse...

        Diyelim ki orijini yabancı olan kelimelerden değil, Türkçe sözlerden bile, meselâ "gözlük"ten de sıkıldık ve dilimizi geliştirmek için yeni bir karşılık bulmak istiyoruz... Gözlük ne işe yarar? Takıp görmeye değil mi? İşte, size yepyeni bir kelime: "Takgör"!

        Ve, meselenin özeti: Türkçe'nin doğru-dürüst bir etimoloji sözlüğüne hâlâ sahip değiliz, bu işe tam seksen bir sene önce, yani kuruluşundan itibaren başlaması gereken Türk Dil Kurumu dilimizi fışırdatmakla meşgul!

        Diğer Yazılar