Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇOCUKLUK senelerimde Taksim’deki, Cağaloğlu’ndaki, Nişantaşı’ndaki bayilerin vitrinlerinin dışına koydukları yukarıya doğru diklemesine uzanan kat kat tezgâhlardaki bazı yayınlar hep dikkatimi çekerdi: “Apovevmatini”, “Jamanak”, “Marmara” ve “Şalom” gibi yayınlar...

        Bunlar, Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da yaşayan azınlıkların kendi dillerinde çıkarttıkları günlük yahut haftalık gazetelerdi ve 1960’ların sonuna doğru, tezgâhlarda sekiz-on farklı azınlık yayını olurdu.

        Azınlık gazetelerden olan Ermenice “Jamanak” hâlâ çıkıyor ve Türkiye’de yayınlanan gazetelerin şu anda en kıdemlilerinden biri de şayet yanılmıyorsam, Jamanak! Gazete yayın hayatına 1908’de başladığına göre bugün 106 yaşını idrak etmiş bulunuyor.

        Azınlık gazetelerinin sonunu, azınlık nüfusun sonraki senelerde erimesi getirdi. Okuyucu kalmayınca çoğu kapanmak zorunda kaldı ve şimdilerde bir-ikisi, binbir sıkıntı içerisinde yayına devam etmeye çalışıyor.

        HER AİLEYE BİR GAZETE

        Geçen gün okudum: İstanbul’da 1925’ten buyana çıkan Rumca “Apoyevmatini” gazetesi, kira anlaşmazlığı yüzünden 90 seneden buyana faaliyet gösterdiği Suriye Pasajı’ndaki mekânından çıkmak zorunda kalmış. Gazetenin sahibi ve sorumlu müdürü Mihail Vasiliadis, gazetesini bundan böyle evinde hazırlayacakmış! Bir zamanlar her gün 30-35 bin satan Apoyevmatini’nin tirajı da, şu anda 600 civarında imiş.

        Gazetenin şimdiki tirajına, yani satış adedine dikkat edin: 600 adet gazete, İstanbul’da kalan Rum ailelerin sayısı kadardır, yani Apoyevmatini her Rum ailenin evine girmektedir ve bu tiraj, İstanbul’un en eski sâkinlerinin her türlü takdire lâyık olan geleneklerini yaşatma çabalarını mükemmel şekilde aksettirmektedir!

        Aynı hesaplamayı Türk ailelerin adedine oranladığımız ve her ailenin hergün bir Türkçe gazete aldığını düşündüğümüz takdirde günlük gazete satışının aile sayısı kadar, yani 19 milyon civarında olması gerektiği ortaya çıkar ki, bu sayı gazetelerin günlük toplam satış miktarlarının dört katından da fazladır.

        Apoyevmatini’nin yerinden-yurdundan olmasına rağmen yayınına ısrarla devam etme kararlılığını göstermesinin ardından, üzerinde dikkatle durmamız gereken bir gerçek var: 1925’ten buyana çıkan bir gazetenin bu vaziyete gelmesi, bizim için ayıptır ve bu ayıbın en büyük hissesi de Basın-İlân Kurumu’na aittir.

        Kurum 2011’de azınlık gazetelerine de resmî ilân verileceğini duyurmuş, hattâ bu konuda bazı hazırlıklar da yapılmış, mevzuatta değişikliklere gidilmiş ama işin sonu gelmemiş, yani azınlık gazetelerine resmî ilân verilmemiş! Üstelik vermemekle de kalınmamış, kendi çabaları ile ilân temin eden bazı gazeteler yönetmelik gereği ilân gelirlerinin yüzde on beşini Kurum’a ödemek zorunda kalmışlar!

        YAKIŞAN, DESTEK OLMAKTIR!

        Basın-İlân Kurumu kâr değil, resmî bir destek müessesesidir. Adı-sanı bilinmeyen, mevcudiyetlerinden kimselerin haberdar olmadığı ama yüz adet bile satmadığı halde mâlûm yollarla tirajını yüksek gösteren mevkutelere destek maksadı ile resmî ilân verip bedelini ödeyen Kurum’un bugün ticarî olmaktan ziyade sembolik kimlik yaşayan Apoyevmatini’yi elinin tersi ile itmiş olduğu apaçık görünmektedir.

        Unutmayalım: Yüz yaşına yaklaşmış bir azınlık gazetesinin sıkıntıya girmesi, 90 sene boyunca faaliyet gösterdiği mekânından çıkmak zorundan kalması ve günün birinde yayınına son vermesi ihtimali ticarî bir müessese için sıradan bir netice yahut “millî başarı” falan değildir, sadece büyük bir ayıptır.

        Zira, âmiyâne tâbiri ile en “kıytırık” yayınları bile destekleyen devlet, bu desteği şayet azınlık basınından esirgiyor ise kendine yakışan ve üstelik yerine getirmesi şart olan “âtıfet” kavramını artık unutmuş demektir!

        Diğer Yazılar