Talihsiz ülkem
NE güzel yaz gelmişti. Onca sıkıntıdan sonra yeniden bir iyimserlik havası hâkim olmaya başlamıştı. Turizm sezonu açılmış, Rus turist, Hollandalı turist haberleri okur olmuştuk. Dolar da düşüyordu. Sonra... Birdenbire... Çarşamba akşamı... Al sana yeni bir kriz! Yeni bir gerginlik!
Ah güzel ülkem! Ah devlet aklının zerresinin var olmadığı talihsiz Türkiye! Sakın bir daha hiçbir yorumcu bu ülkede bir devlet aklı olduğundan falan bahsetmesin. Bunun adı olsa olsa devlet akılsızlığı olabilir.
Bir anamuhalefet partisi milletvekili hakkında, Yargıtay kararı beklenmeden, apansızın nasıl tutukluluk kararı verilir? İşi Yargıtay sürecine bırakmak varken, üstelik CHP Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış bir milletvekili, CHP tabanında, yani yaklaşık 20 milyon insan nazarında bir infial uyandırılacağı biline biline nasıl paldır küldür hapishaneye gönderilir?
İşte şimdiden sokaklar karışmaya başladı. Bu beklenmedik, şoke edici tutuklama kararı Fethullah Gülen’in ekmeğine yağ sürmek değildir de nedir? Bu tutuklamadan tek kazançlı çıkan kişi Fethullah Gülen ve emrindeki terörist örgüt. Şimdi bol bol Türkiye aleyhine kara propaganda yaptıracak Gülen. Hukuk bir yana, sadece Türkiye’nin milli menfaatleri açısından düşünüldüğünde bile, bu tutuklama kararı skandaldır. Hakikaten bu ülkede en olmadık komplo teorilerine inanmak için bile çok sebep var...
5 YANLIŞ
CAN Dündar’ın, o fotoğrafları, “Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor” başlıklı kuyruklu FETÖ yalanının kanıtı olarak kasten yayınlamasını hiçbir zaman gazetecilik olarak görmemiş ve Dündar’a en sert eleştirileri yapmış, bu nedenle de Dündar’ın kitabında ağır dille suçlanmış bir gazeteci olarak bu hadisede 5 temel yanlış görüyorum.
1- O fotoğraflar Enis Berberoğlu’ndan mı geldi, bilmiyorum. Diyelim öyle. Öyleyse de o dönem, yani Mayıs 2015’te milletvekili değil, gazeteciydi Berberoğlu. Yani bir kamu görevlisi değil, devlet yetkilisi hiç değil. Neden Can Dündar 5 yıl 10 ay hapis cezası alıp tahliye edilirken hatta Dündar’a yurtdışına çıkış yasağı bile konmazken, Berberoğlu belge çalıp sızdırmış devlet yetkilileri için düzenlenmiş müebbetlik maddeyle yargılanıp 25 yıl yedi? Niçin “yabancı devlete askeri casusluk” suçlaması yöneltilerek TCK 330 işletildi?
2- Doğruluğunu, yanlışlığını bir kenara bırakıp 25 yıl hapis cezası üzerinden gidelim. Neden birçok örnekte olduğu gibi Yargıtay kararı beklenmedi? Bir CHP milletvekilinin yurtdışına çıkış yasağına rağmen kaçma şüphesiyle suçlanması asla makul değil. Halbuki hakkında toplam 62 yıl hapis cezası olan, kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim Yargıtay kararını bekliyor ve şu an dışarıda geziyor. 25 yıl ve üstünde hapis cezası Yargıtay’da bekleyen ve dışarıda olan yüzlerce sanık var. İçlerinde irili ufaklı silahlı suç örgütü liderleri de var.
3- Maalesef her şey siyasi bir kördövüşe kurban gidiyor. Türkiye gibi ülkelerde siyasetçi her zaman her türlü komplonun kurbanı olabilir. Dokunulmazlıkların kaldırılması son derece yanlıştı. Bunu Anayasa’ya geçici madde konulurken anlatmaya çalışmış, “Bu iş döner anamuhalefeti vurur” demiştim. CHP ise dokunulmazlıkların kaldırılmasını akılsızca destekledi. Maalesef haklı çıktım...
4- Bu ülkenin ciddi bir yargı sorunu var. Bu sorunla hep birlikte mücadele için çalışmak yerine CHP, bu işi de toplumsal rövanşa ve savaş çağrılarına çevirdi. Kemal Bey’in tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni karşısına alan ve -Türkiye DEAŞ’a yardım etti- FETÖ yalanını onaylar mahiyette olan dili ve vatandaşı sokağa çağıran tavrı fevkalade yanlış. Ya o yürüyüşe karşı bir muhafazakâr-milliyetçi yürüyüş de başlarsa? Bu iki grup karşı karşıya gelirse ne olacak? Türkiye bir iç savaşın eşiğine gelse bunun sorumlusu kim olacak?
5- Ve tabii ki temel yanlış bu tutuklama kararı. Can Dündar gibi Türk medyasında artık hiç konuşulmayan ve yurtdışında da ismi bilinmeyen birini uluslararası hale getirmeyi de, Kılıçdaroğlu’nu Gandi gibi yürütmeyi de başaracak zincirleme skandallara imza atarak Türkiye’ye zarar vermeye devam eden kimi yargı çevrelerinin kafası. Eski Türkiye’den bize en berbat miras bu. Bu tabloyu tüm yargı camiasının saygı duyduğu kıymetli hukukçu HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın takdirine sunuyorum...
Türkiye’nin işgalini talep eden bir CHP’li
CHP’nin Berberoğlu konusunda tepki vermesi doğal. Ancak bazı CHP milletvekilleri öyle delice, öyle fanatik tepkiler veriyorlar ki Berberoğlu’nun serbest kalmasını istemiyorlar ve kutuplaşma artsın, daha çok kişi içeri girsin diye uğraşıyorlar sanki. Bir tip Troçkist kriz büyütme stratejisini mi benimsiyorlar bilmiyorum...
Mesela bir CHP milletvekili “İktidara geleceğiz ve bunu yapanlardan hesap soracağız” diyebilir. Sert bir siyaset olur ama meşru siyasettir bu. Bunu söyleyen de çok sayıda CHP’li siyasetçi var.
Öte yandan, “Uluslararası yargı bir gün Türkiye’ye gelecek ve Tayyip Erdoğan’ı alıp kulağından tuttuğu gibi Lahey’de hapse atacak” gibi delice cümleler kurmak çok açık şekilde Türkiye’nin işgal edilmesi talebidir. Bu söylemler artarsa Türkiye Cumhuriyeti’nin mekanizmalarını kimse durduramaz. Çünkü artık burada mesele Erdoğan meselesi olmaktan da çıkar. Türkiye’nin yabancı güçler tarafından işgal edilmesi talebine tüm devlet kurumları haklı tepki verir.
Maalesef Maçka Parkı’nda dün kendini bilmez bir CHP milletvekili aynen bunları söyledi. Fakat Maçka’daki kitleden çok cılız alkış aldı bu milletvekili. Belli ki Atatürkçü CHP tabanı da, bu tür emperyalizme çağrı söylemlerini benimsemiyor. Nitekim dün konuştuğum, Enis Berberoğlu’nun avukatı Murat Ergün de bu söylemden çok rahatsız olduklarını ve CHP geleneğinde böyle bir dilin bulunmadığını ifade etti.
Bence Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda önlem alması şart. Maalesef Kemal Bey’in de ağzı bazen bu yanlış söyleme doğru kaçıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na bu yanlış yoldan dönülmesi için yalvarıyorum... Şayet yabancı güçlerden medet umar hale gelirse bu toplumu tamamen kaybeder ve marjinal bir hale düşer. CHP merkez sol bir parti mi? Yoksa radikal ve marjinal sol bir parti mi? Kemal Bey buna karar vermeli...