Merve Kavakçı'yı Meclis'ten kovan kafa hâlâ orada duruyor
SANKİ aradan asırlar geçmiş, her şey eskide kalmış gibi görünüyor ama bundan sadece 18 sene önceydi. O utanç günleri dün gibi aklımda. Koskoca bir devlet, cumhurbaşkanıyla, başbakanıyla, Meclis’iyle, Genelkurmay’ıyla, medyasıyla gencecik bir kadını ve ailesini bir başörtüsü yüzünden “açık düşman” ilan etmiş, tüm gücüyle saldırmıştı. Merve Kavakçı’yı linç etmek, memlekette başka mesele yokmuş gibi onun vekilliğinin “rejimi” tehlikeye soktuğunu anlatmak 24 saat süren bir iş haline gelmişti. Ecevit’in kafamdaki ılımlı imajını silip süpüren hadiseydi. Meclis’te yıllarca kendilerini “beyefendi”, “hanımefendi” diye yutturanların sıradan faşizmin nasıl kolaylıkla parçası olabildiğinin, nasıl kabalaşabildiğinin kanıtıydı. Bu, rejimin ikiyüzlülüğünün, toplumdan kopukluğunun, inanç düşmanlığının, dayatmacılığının kristalize haliydi...
Üstelik Kavakçı’ya saldırmakla yetinmediler, küçücük iki çocuğunun peşine bugün “demokrat” geçinen medya adam taktı; o zavallı çocukları servislerine kadar kovaladı. Düşündükçe hâlâ ürperiyorum. Bu insanları kendi memleketlerinde yaşayamaz hale getirdiler. Yıllar sonra güler yüzü, nezaketi ve iyi eğitimiyle Cumhurbaşkanı’nın uçağında karşıma çıktı Merve Hanım’ın kızı Fatma... Onca tahrike rağmen ülkesini seven, pırıl pırıl bir genç kız olmuş...
TANIDIĞIM EN FEMİNİST KADINLARDAN BİRİ
ANCAK bakıyorum, 1999 Türkiye’sinde Kavakçı’ya saldıran kafa yerli yerinde duruyor. Hemen Nazım Kıbrısi ile bir fotoğrafını çıkardılar, bir de başörtüsüne yönelik imalarla “dışişleri geleneğimiz” diye başladılar... Türkiye’de son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin büyük mücadeleleri sonucu zorunlu olarak bazı konularda “demokratmış” gibi yapanlar en ufak bir olanakta hemen boyalarını döküveriyorlar.
Merve Kavakçı tanıdığım birçok başı açık kadından çok daha çağdaş ve açık görüşlü bir kadındır. Bizdeki şekilci, Batı’cı zihniyet, modernliği hâlâ yanlış yerde ararken o ABD’nin en önemli üniversitelerinde feminizm tarihi dersleri veriyordu. Başörtüsü nedeniyle bu milletin Meclis’inden ve kendi ülkesinden kovulan bir kadın o ülkenin ilk başörtülü büyükelçisi olarak görevlendiriliyor. Bu, Türkiye’nin başardığı tarihsel dönüşümün de çok güzel bir hikâyesi...
TAYYİBE GÜLEK DE ABD VATANDAŞIYDI
KISACASI benim yakın tarihle ilgili en çok utanç duyduğum hadiselerden biridir Merve Kavakçı hadisesi. Üstelik o dönem ona çamur atmak için ABD vatandaşlığını bulup çıkarmışlar, aynı dönem seçilen Tayyibe Gülek’in de aynı şekilde ABD vatandaşlığı olduğu halde Kavakçı’yı vekillikten ve hatta vatandaşlıktan atmışlardı.
Yıllar sonra gazetecilik yaparken tanıştım Merve Hanım’la. Müthiş özgüvenli, kendinden emin, kararlı ve güçlü bir kadın gördüm. Şimdi Türkiye’nin ilk başörtülü büyükelçisi olarak Malezya’ya gidiyor. Bu sembolik olarak çok anlamlı, çok büyük bir olay...
HIZMA VE KÜPE NASIL BİR GÜVENLİK TEHDİDİ OLUŞTURABİLİR?
ÖSYM’nin sınavlarında her seferinde benzer haberler medyaya yansıyor. Bu kez geçen hafta sonu yapılan DGS’de (Dikey Geçiş Sınavı) iki kız öğrencinin piercing’leri nedeniyle yaşadıkları sıkıntıları okuduk. Biri Sivas’ta burnundaki hızma yüzünden önce içeri alınmak istenmemiş, çıkarmak için uzun süre uğraşılmış en sonunda çıkarılamadığı halde sınava girmiş. Öteki ağzındaki piercing’i yüzünden (sökmesi için kerpeten vermişler!) sınava alınmamış.
Bu haberler kıyıda köşede kalıyor, halbuki bir genç için iki satır olarak okuduğumuz gelişme, hayatının belki de geri kalanını etkileyecek bir olay... Şimdi bu saçmalığın neresinden tutacaksınız? Bir kere aynı problem nedeniyle bir öğrenciye göz yumulup diğerinin içeri alınmaması açıkça çifte standardın varlığını gösteriyor. Ama bırakın çifte standardı zaten güvenlik önlemi adı altında piercing’leri, küpeleri çıkarttırmanın mantığı nerede?
Bu uygulama 26 Eylül 2012 tarihli “Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş Koşullarına İlişkin Yönetmelik”e dayanıyor. Bu yönetmelikte “... Adayların yanlarında delici, kesici alet, silah, çanta, telefon, kulaklık, kolye, küpe, bilezik, yüzük (alyans hariç), broş ve diğer takılar ile sınav binalarına girmesine izin verilmez” deniyor.
EVLİYE SERBEST, BEKÂRA YASAK
HEPSİNİ anladım da küpe, bilezik, yüzük, broş gibi aksesuvarların güvenlikle ne alakası var? Burundaki hızma nasıl bir güvenlik riski doğurabilir? Hele yüzük yasak, alyans serbest ne demek? Yani “Evli olandan zarar gelmez, bekâra dikkat etmek gerek” mi diyorlar?
ÖSYM’nin esas görevi bu tuhaflıklarla uğraşacağına kendi soru kitapçıklarına mukayyet olmaktır diye düşünüyorum. Son yıllarda en önemli sınavları FETÖ tarafından çalınan bu kurum değil miydi?
Biraz akıl, biraz izan, biraz adalet lütfen. Burası öğrencileri seçme ve yerleştirme merkezi mi yoksa küpe, piercing, yüzük dedektiflik bürosu mu? Yıllarca başörtüsü dedektifliği yapmış olmanın utancı yetmedi de şimdi de gençlerin burnuyla kulağıyla mı uğraşıyorsunuz?