Merkel ve siyaset tuzağı
ALMANYA Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı şimdilik genişletmeyeceklerini söylemesine Türkiye adına AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik sert bir karşılık verdi. “AB’ye bir ülke talimat vermemelidir” diyen Çelik bu açıklamanın birliği zayıflatacağını söyledi. Az bile söyledi. Türkiye, başta Almanya olmak üzere AB için ekonomik olarak çok önemlidir. Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye’ye yapılan tek taraflı bir “iyilik” değil ki...
Siyasetteki gelişmeleri hep siyasetin doğasını göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerektiğini düşünürüm. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylemek ayrı, neyin neden söylendiğini anlamaya gayret etmek ayrı...
Alman siyasetçiler için Türkiye başlığı şu sıralar bulunmaz nimet. 24 Eylül’de seçimler var ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vurmak, Türkiye’ye karşı siyaset yapmak prim kazandırıyor. Merkel mülteci meselesi nedeniyle Türkiye’ye taviz verdiği gerekçesiyle çok eleştirilen, tabanının bir kısmının tepkisini çeken bir siyasetçi. Demokrasilerde çoğunluğun oyunu alarak iktidarda kalabileceğinize göre şu sıra seçimlerden galip çıkmak için nabza göre şerbet veriyor. Merkel’in çıkışının çok yanlış olduğunu düşünüyorum, öte yandan böyle bir hesapla yapıldığı açık.
Dikkat ederseniz bu nedenle son dönemde Türkiye-AB ile ilişkilerini Almanya değil Fransa üzerinden götürmeye çalışıyor. Ne de olsa Fransa seçimlerden yeni çıktı, Macron’un eli rahat, popülizm yapma ihtiyacında değil...
************
BYLOCK LİSTELERİ VE ARTAN SORULAR
ÇARŞAMBA günü Büyakada’da tutuklanan insan hakları savunucuları üzerine yazdığım yazıyla ilgili tam da tahmin ettiğim gibi çok geri dönüş aldım. Üzerinde yeterince durulmayan birçok tutarsızlık var bu tutuklamalarla ilgili. Öte yandan aynı yazıda, “Elle tutulur en somut iddia Büyükada’da değil, haziran ayında İzmir’de tutuklanan Uluslararası Af Örgütü’nün Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın telefonunda ByLock olduğu iddiasıdır” demiştim. Kılıç’ın avukatı Mehmet Gün’den bir e-mail aldım. Söyledikleri şöyle:
“İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın .... numaralı soruşturma dosyasında aleyhe ileri sürülen tek önemli iddia telefona ByLock indirilmesidir. Taner Kılıç bu iddiayı kesinlikle kabul etmemektedir... Taner Kılıç tutuklandıktan sonra emniyet güçleri imajı alındıktan sonra telefonu iade etmişlerdir. Taner Bey telefonu 2012’den beri kullanmaktadır. Bunun üzerine avukatları tarafından İstanbul Adliyesi resmi bilirkişilerden olan T. Koray Peksayar’dan telefon üzerinde inceleme yapılıp 40 sayfalık bilimsel bir rapor alınmıştır. Bu rapora göre Kılıç’ın telefonuna ByLock indirilmemiş ve silinmemiştir. Telefon hiçbir zaman fabrika ayarlarına döndürülmemiştir... Bu bilirkişi Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk... davalarında bilirkişilik yapmış ve bu dosyalardaki FETÖ kumpaslarını çökerten raporlar vermiş ve bu raporları Adli Tıp ile İstanbul Üniversitesi tarafından onaylanıp mahkemece esas alınıp beraat kararları verilmiştir...”
Avukatın iddiası, bilirkişi raporuyla telefonda ByLock olmadığının kanıtlanmış olması. Şayet bu doğru ise çok vahim bir yere işaret ediyor. ByLock listeleri kesin ve net değil mi? O listelerde olmadıkları halde bazı insanlar bu ithamla karşı karşıya mı bırakılıyor? Yoksa arada birileri işgüzarlık yapıp “Çamur at izi kalsın” mı diyor? Taner Kılıç meselesi üzerinden bu konunun bir an önce açıklığa kavuşması, başka mağduriyetleri önlemek açısından da çok önemli...
************
SUUDİ PRENSİNKİNİ GÖLGEDE BIRAKAN YATIN HİKAYESİ
DÜN gazetelerde “Suudi prensinkini gölgede bırakan yat” başlıklı haberlere rastladım. İşadamı Ferhad Ahmedov’un yatından bahsediliyordu. O yatta 2014 yazında 2 saat geçirmiştik: La Luna... Dünyanın en güzel ilk 5 yatından biri kabul ediliyor.
Ahmedov, Azeri asıllı bir Rus işadamı. Baba tarafından Azeri Kürt’ü. Bakü’de doğmuş, babası ölüm cezasına çarptırılmış, cebinde 50 ruble ile 15 yaşında Rusya’ya gitmiş.
Ahmedov adım adım Sibirya menşeli petrol ve gaz şirketi olan, dünyanın en büyüklerinden Northgas’ın hisselerini aldı ve şirketin yönetim kurulu başkanı oldu. Politikaya atıldı, Azerbaycanlı ilk senatör olarak da ismini duyurdu. 1986’da Londra’ya giderek oraya yerleşen ilk Rus işadamları arasına girdi. Rus devletinin şirketi Gazprom ile arası açılınca 2005’te lisansının iptal edilmesiyle tehdit edildi ve hisselerinin yüzde 51’ini Gazprom’a satmaya mecbur kaldı. 2011’de ise geri kalan hisseleri 1.38 milyar dolara Novatek’e sattı. Halen Londra’da yaşıyor. Oligarklar arasındaki yerini de bu satıştan elde ettiği parayla sağlamlaştırdı.
Ahmedov, Türkiye’deki yatırımlarıyla tanınan işadamı Mübariz Mansimov’un yakın dostudur ve neredeyse her sene Bodrum’a gelir. Biz de o vesileyle tanışmıştık 2014’te. La Luna’yı arkadaşı ünlü oligark Roman Abramoviç’ten kısa bir süre önce satın almıştı. Karısı Tatjana (çok hoş bir Moskovalı kadın) bizi yata davet etmiş ve karış karış gezdirmişti. (Boşandılar ancak yıllardır süren çok tartış- malı bir süreç var. İngiltere mahkemeleri eşine nafaka olarak 453 milyon sterlin ödemesi gerektiğine karar kıldı, bu talep edilen gelmiş geçmiş en yüksek rakam! Ahmedov bu ülkede mal varlığı bulunmadığını ileri sürüyor ve kararın yalnızca İngiltere’yi bağladığını iddia ediyor. Eşine bir malikâne, bir Aston Martin ve milyonlarca dolarlık sanat koleksiyonu bıraktığını söylüyor. Bu boşanma İngiltere’de yılın boşanması kabul ediliyor-N.A.)
Gelelim La Luna’ya... Dev bir yüzme havuzu, büyük güneşlenme terasları, 8 şık misafir odası, spa, spor salonları, basketbol sahası, iki adet helikopter pisti ve bir denizaltı gördüğümü hatırlıyorum. Bunlar Ahmedov’lar ve misafirleri için olan bölüm. Dev yatın idaresi ise alta doğru uzanan 4 kata yerleşmiş mürettebat tarafından yapılıyordu. O dönem kaptan Avustralyalı bir kadındı, hâlâ o mu bilmem...
İşte bu yat ve böyle bir hikâyenin sahibi Ahmedov şu sıralar Yalıkavak’ta demirlemiş, güneşleniyor. 2014’te Mansimov’un Hazar Yıldızı adlı güzel teknesinde tanıştığımızda Mansimov, meşhur oligarkı Türkiye’ye yatırım yapmaya teşvik etmeye çalışıyordu. Aradan 3 sene geçti. Ahmedov hâlâ her yıl Bodrum’a geliyor. Türkiye bu fırsatı neden değerlendirmiyor?