Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN salı günü Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ile bir araya geldik ve son derece verimli bir tartışma yaptık. Üst başlık şuydu: “Ergenekon örgütü var mıdır, yok mudur?” Son günlerde FETÖ’nün içini boşalttığı dava süreçlerini göstererek Türkiye’de derin devletin ve çetelerin varlığının üzerini örtmek isteyen irade yeniden güçlenme eğilimi gösteriyor.

        Doğru, Ergenekon ve Balyoz davaları usulen çökmüştür. Ve o nedenle yeniden açılamaz, açılmamalıdır. Zira aynı suçtan aynı insan iki kez yargılanamaz. O fırsat kaçtı bir kere. Benim görüşüm bu. Ama devletin ve yargının içinde bu davaları yeniden açmak isteyen bir irade de var.

        Öte yandan böyle oldu diye “Ergenekon” başlığını FETÖ’nün açtığı usulsüz davalara hapsedemeyiz. “Ergenekon yoktur” diyemeyiz. Şimdi örneğin devam eden FETÖ davaları var. Diyelim ki o davalar sulandırıldı, iş şirazesinden çıktı ve usulen çöktü. Ya da ileride konjonktür değişti ve Yargıtay, “FETÖ diye bir örgüt yoktur” dedi. O zaman biz de “FETÖ yoktur” diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz! Tıpkı dava süreçleri nasıl ilerlerse ilerlesin “FETÖ yoktur” diyemeyeceğimiz gibi, “Ergenekon da yoktur” diyemeyiz.

        ERGENEKON’U İLK TELAFFUZ EDEN KİMDİ?

        Bazı şeyleri zaman zaman hatırlamakta fayda var. Ergenekon tabirini ilk kullanan isim Erol Mütercimler’di. Mütercimler bu tabiri Ziverbey’in komutanı emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu yazmıştı. Doğu Perinçek’in yayınevinden çıkmış “Bütün Yönleri ile Susurluk” kitabında olayı şöyle anlatır: “26 Nisan 1988’de emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk ile yaptığım konuşmayı üzerinde değişiklik yapmadan aktaracağım... İlk bu konuşmayı yaptığımızda Ünlütürk, Ergenekon adından söz ettiğimiz zaman... üstünde durmadım. Aradan 4-5 yıl geçti... Bir oramiralle konuyu konuşurken kendisine Ergenekon adından söz ettim. ‘Amiralim ben böyle bir isim öğrendim ama çok fazla ciddiye almıyorum’ deyince ‘Ciddiye almamakla salaklık edersin, işin özü orada’ karşılığını verdi. Bu kişi emekli Oramiral Kemal Kayacan’dı.” (Kayacan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış bir isim-N.A.) (Hem Ünlütürk, hem Kayacan suikast kurbanı oldular. İkisini de görüntüde Dev Sol öldürdü-N.A.)

        Erol Mütercimler

        Farklı dönemlerde farklı adlar almış olabilir, isterseniz derin devlet, isterseniz kontrgerilla, isterseniz Özel Harp Dairesi, isterseniz Ergenekon deyin... Devletin içinde çeşitli dönemlerdeki karanlık olayları organize eden, siyasete şekil veren, cinayetler işleyen, dış uzantıları olan ve askeri vesayetin ayakta durmasını sağlayan, hatta askeri darbelere ortam hazırlayan bir örgüt vardı. Rahmetli Ecevit başbakanken, bu örgütü dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’dan öğrenmişti. Sancar örtülü ödenekten Özel Harp Dairesi için yüklü bir miktar isteyince koskoca başbakan böyle bir örgütün varlığından ve onu Amerikalıların finanse ettiğinden haberdar olmuştu. Sivil kanadıyla ilgili ciddi kuşkuları olduğunu daha sonra Mehmet Ali Birand’a anlatmıştı.

        Üstelik bahsedilen öyle sinsi, öyle çok yüzlü bir örgüttü ki... Ecevit’e, kanlı 1 Mayıs’tan 28 gün sonra Çiğli’de suikast düzenlenmek istendi, bindikleri otobüse isabet eden füzeyi emniyete teslim etmeyen karanlık eller çıktı ortaya. Aynı şekilde Alparslan Türkeş’in MHP’sine masanın altına bomba koydular, 6 kişi öldü, yakalanan er ve teğmen sıkıyönetim komutanlığı tarafından götürülüp gözden kaybedildi. Hem sağa, hem sola saldırtan, ülkeyle hamur gibi oynamak için her türlü provokasyonu yapan bir akıl hep vardı. FETÖ de bu gerçeğin üzerine oturup kendi hesabını görmek istedi. Ama böyle oldu diye Ergenekon Terör Örgütü’nü unutturamazsınız!

        ************

        CHP VE AŞIRI SAĞ SÖYLEM

        GÖÇMENLER konusunda sosyal demokrat bir partinin, muhafazakâr bir partiden daha ılımlı olması beklenir, değil mi? Türkiye’de değil. Birçok konuda olduğu gibi Suriyeli göçmenler konusunda da CHP, Batı’daki anlamıyla aşırı sağ bir partiyi aratmıyor.

        Perşembe akşamı NTV’de Oğuz Haksever’in sorularını yanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlerken Suriyeliler konusunda söyledikleri başta olmak üzere birkaç noktaya takıldım. İçim sızladı. Diyor ki Sayın Kılıçdaroğlu: “Suriyeli birinci sınıf vatandaş, benim vatandaşım üçüncü sınıf vatandaş... Cumhurbaşkanı adayı, ben Suriye’ye barış getireceğim ve bütün Suriyelileri geri göndereceğim, diyecek...”

        Bu apaçık ırkçı bir söylemdir. Savaştan kaçan bir halkı hedef göstermekten, insanları onlara karşı kışkırtmaktan başka bir şey değildir! Bu söylem kendine solcu diyen bir partinin liderinden nasıl çıkar?

        ************

        BU SÖZLERE BAYILDIM

        BİR insanı güzel ve çekici kılan temel özellik, kendiyle barışık olması, daha da ötesinde kendini sevmesi. “Herkes kendini sever” demeyin, dikkatli bakın. Öyle az insanda var ki bu özellik. Çoğumuz “ben”i sevmiyoruz. Yalnızca sevdiğimize ikna etmeye çalışıyoruz. Kendimizle bunca uğraşmamız bu yüzden...

        Brigitte Macron

        Son dönemde dikkatimi çeken bir isim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un karısı Brigitte. Seçim kampanyası başladığından itibaren korkunç saldırılara maruz kaldı. Cinsiyet ayrımcılığının dik âlâsını yaşadı. Kocasından 27 yaş büyük diye neredeyse “istenmeyen kadın” ilan edildi. Sanki Macron’un kafasına silah dayanmış, zorla evlenmiş... Size ne yahu?

        Donald Trump, eşi Melania’dan 25 yaş büyük ve Macron ile aynı dönemin siyasetçileri... Trump’a yönelik her gün binlerce eleştiri çıkıyor, ama karısıyla arasındaki yaş farkı nedeniyle vuranını görmedim. Böyle bir çifte standardın dünyanın en önemli pozisyonlarında oturan insanlara yönelik dahi bu kadar açık yapılması, cinsiyetçiliğin ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor aslında.

        Buna rağmen Brigitte Macron, hakkında çıkan son derece moral bozucu haberleri hiç umursamaz göründü. Hep güler yüzle çıktı basının karşısına. Son olarak Elle Dergisi’ne bir röportaj verdi. Kocasıyla arasındaki yaş farkını şöyle tiye almış o röportajda: “Kahvaltıda ben ve kırışıklarım, o ve gençliği oturuyoruz.” Bir insanın kendiyle barışık olması bundan daha iyi anlatılamazdı diye düşünüyorum. Tam da bu sebeple bence Brigitte Macron son dönemin en güzel kadınlarından...

        Diğer Yazılar