İstanbul'da turist olmak
İSTANBUL’a baktığınız rutin gözlükleri çıkarmak, birçok gün telaş içinde geçtiğiniz yerlerden yetişmek için değil de görmek ve fark etmek için geçmek isterseniz size bir önerim var: İki katlı turistik İstanbul otobüslerine binin ve şehri bir de bunlarla gezin. Dünyanın birçok kentinde olan “Hop-on Hop-off” otobüsleri epey bir süredir İstanbul’da da faaliyet gösteriyor. Bir tek BigBus firması vardı, buna dünyada bu alanda en yaygın şirketlerden biri olan City Sightseeing de eklenmiş.
Bu aktiviteyi çocuklarınızı da alarak yapmanızı öneririm. Çok öğretici ve eğlenceli oluyor. Biz cumartesi denedik. Kızlar üstü açık, iki katlı otobüs ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü geçerken, Beşiktaş’ın stadına bakarken, Topkapı Sarayı’na sahilden yaklaşırken öyle eğlendiler ki... Bir yandan da 4 yaşında çocuğun anlayacağı dille gördüklerini anlatmaya çalıştık. Bence çok faydalı bir aktivite oldu.
2 HAT YETERLİ DEĞİL
BUGÜNE kadar birçok farklı coğrafyada onlarca Hop-on Hop-off otobüsüne binmişimdir. Türkiye’de maalesef bu otobüsler fazla yaygın değil; halbuki mesela Meksika’da minicik Veracruz’da ya da Ekvador’da Guayaquil’de bile 2 hat vardı. New York’ta Manhattan Adası’nda tek başına 4, Barcelona’da 5, Budapeşte’de 5 hat mevcut. Bizim koskoca İstanbul’da ise yalnızca 2 hat. Sultanahmet Meydanı’ndan Sirkeci’ye, oradan Galata Köprüsü üzerinden Beşiktaş’a, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne giden, Beylerbeyi Sarayı’nın önünden, Taksim Meydanı’na dolaşarak geri dönen “kırmızı hat” ve Sultanahmet’ten başlayıp Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne ve Balat’a uzanan, Haliç’i boylu boyunca gezen, Miniatürk’e kadar giden “mavi hat”.
Bu hatlar eski İstanbul’u göstermek için çok iyi çizilmiş. Ancak bence şehri anlatmak için yeterli değil. Eski ve modern İstanbul var, ama post modern İstanbul yok. Şehrin yeni yüzünü bu otobüslerle görmeniz mümkün değil.
4 HAT GEREK
1) Etiler-Levent-Maslak hattı: Şehrin zengin, burjuva yüzünü göstermek için şart. Bir kere Zorlu’da durmalı; Nusret dünyaca ünlenmiş, onun önünden de geçmeli. İstinye Park’a muhakkak uğramalı; Saphire’de mola vermeli ki tepedeki panoramik manzaraya erişim olsun.
2) Bağdat Caddesi-Ataşehir hattı: Bu otobüslerle dolaşanlar Anadolu yakasını neredeyse hiç görmüyor. Halbuki şehrin Asya kıtasındaki bölümü de çok gelişmiş merkezler barındırıyor. Muhakkak Bağdat Caddesi ile Ataşehir’in gökdelenlerinden geçmeli.
3) Boğaz hattı: Boğaz’ın iki yakasında turlayacak, yalıları, Boğaziçi yaşamını gösterecek bir tur olmadan İstanbul’u yaşamak mümkün mü?
4) Bakırköy-Yeşilköy hattı: Bu hat İstanbul’un boyutları hakkında fikir vermek ve havaalanına doğru sahil yolunu, Yeşilköy’ün köşklerini ve Florya’yı göstermek için önemli.
YOLDAN NOTLAR
A) SULTANAHMET’TE DURUM NASIL?
Arap turist olmasa yanmıştık. Sultanahmet- Eminönü hattında rastladığım turistlerin tamamına yakını Arap’tı. Batılı yok denecek kadar az. O nedenle Arap turisti küçümseyenlerin, istemeyenlerin yatacak yeri yok. Onlar olmasa turizmin hali ne olurdu? Öte yandan Batılı turisti yeniden kazanmamız şart. İnsan Sultanahmet’te, Topkapı’da dolaşan meraklı Almanları, güleryüzlü Amerikalıları özlüyor. Japon az da olsa var, ama o eski dalgadan eser yok. Kafeler, lokantalar da bu havaya uyum sağlamış. Birçok yeni, nargileci, Arap usulü kebapçı gördüm. Benim çocukluğum ve gençliğimin bir kısmı, okulum İstanbul Erkek burada olduğu için Eminönü-Sirkeci’de geçti. O nedenle geçmişle bir kıyaslama yaptığımda canlılık, hareketlenme görsem de (Tatlıcı Hafız Mustafa mesela iyi bir cazibe merkezi olmuş) giderek bakımsızlaşma ve Ortadoğululaşma var. En büyük korkum ise gerilen Almanya-Türkiye ilişkilerinden bizim okulun etkilenmesi. Aman Alman öğretmenlerle ilgili sıkıntı çıkmasın. Bu olasılık kâbuslarıma giriyor, zira İstanbul Erkek köklü ve Alman hocalarının büyük değer kazandırdığı bir okuldur.
B) BEŞİKTAŞ’IN SORUNU
Beşiktaş çok bakımsız. Barbaros Bulvarı’nda birçok dükkân kapalı ya da el değiştirmiş. Metro inşaatı nedeniyle meydan kullanılamaz durumda. İyi bir düzenleme şart. Karaköy gentrifikasyon geçiriyor, yeni lokantalar, kafeler açılıyor ama semtin genel görünümü hâlâ bakımsız. Birçok bina harap ve boyanmamış. Kabataş sahilinden geçerken de birçok satılık-kiralık ev ilanı gördüm. Ekonomideki sıkıntılar ve dünyanın içinden geçtiği kriz İstanbul’un siluetinde de hissediliyor. Beşiktaş’tan Eminönü’ne dönerken Taksim’e çıktığımızda ise AKM’nin önünde mola verdi otobüs. Bu harabeyi böyle yakından görmek bir İstanbullu için büyük azap. Fotoğrafını sizin için çektim. Bir an önce projeye başlanmalı. Keşke benim Calatrava önerim değerlendirilse...
NACHOS SALATASI
BAYRAM önce mutfağa gelir. Evde de olsanız, tatilde de eminim birkaç gündür kalori rekorları kırdınız. Epey fazla et de yediniz. Baklava, börek de. Size tavsiyem bugün vücudu biraz dinlendirmeniz. O nedenle Meksika usulü bir salata tarifi vereceğim ama merak etmeyin öyle hafiflikten tadı tuzu olmayan salatalardan değil. Bir geçiş yemeği.
Malzemeler:
1 kutu konserve Meksika fasulyesi (yaklaşık 400 gr), 2 salkım domates (ya da bir büyük pembe domates), 1 paket mısır cipsi, 8-10 yaprak marul, 1 olgun avokado, 20 gr rendelenmiş cheddar peyniri, elma sirkesi, 1 çay kaşığı şeker, karabiber, zeytinyağı
Hazırlanışı:
Fasulyeyi kutudan çıkar, yıka, süz; domatesleri doğra; bir kapta zeytinyağı, 1 yemek kaşığı sirke, şeker, tuz ve karabiberi karıştır; domates ile bu sosu ve fasulyeyi birleştir; marulları ekle; tabağın kenarına cipleri diz; ortasına karışımı ekle, üzerine doğradığın avokadoları yerleştir ve rendelenmiş cheddar peynirini serp.