Üniversite sınavları da kalkacak mı?
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın art arda yaptığı açıklamalar ve bu açıklamalar üzerine Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın TEOG’un kaldırıldığını ilan etmesi büyük bir dalgaya neden oldu. Herkes birbirine soruyor: Şimdi ne olacak? Okullara girişlerin prosedürleri ne zaman netleşecek? Bu kadar kısa zamanda nasıl adapte olunacak? Çocuklarımız mağdur edilecek mi?
Bu konu tartışıladursun. Ben sıklıkla milli eğitimde çok yakın aralıklı yapılan değişikliklerin sağlıklı olmadığını, bu alanın Türkiye’deki en sorunlu alanlardan biri olduğunu dile getiren bir gazeteciyim. Ancak bugün üzerinde durmak istediğim konu ikinci başlık, yani üniversite sınavlarıyla ilgili muamma.
Sınavlar da kalkacak mı? Kalkacaksa yerine ne gelecek? Uygulama ne zaman başlayacak? Bu soruların peşine düştüm. Öğrendiklerimi özetleyeyim...
UFUKTA RADİKAL BİR DEĞİŞİKLİK YOK
KESİN kaynaklardan öğrendiğim kadarıyla söyleyebilirim ki üniversite sınavlarının kalkması en azından kısa vadede söz konusu değil. Merkezi sınavlar devam edecek. Zaten Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında iki konuyla ilgili üslup farkı var. Başbakan’la istişare ettikten sonra TEOG’un kaldırılması gerektiğini söylüyor. Bu son derece net bir cümle. Öte yandan üniversite sınavlarıyla ilgili “YÖK çalışma yapıyor” diye muğlak bir ifade kullanıyor.
Benim bildiğim kadarıyla YÖK 1 yılı aşkın süredir sınav sisteminin yalınlaşması üzerine bir çalışma yürütüyor. Bu, sınavların kalkması anlamına gelmiyor, zira güvendiğim kaynaklar sınavların kalkması senaryosunun Türkiye’yi 12 Eylül öncesi üniversitelerin yaşadığı keyfilik ve kaosa götürür inancının YÖK’te hâkim olduğunu söylüyorlar.
Peki değişiklikten kasıt ne? Açıkçası bu pek belli değil. Duyduğum kadarıyla 1 hafta, 10 gün içinde bu konuda bir açıklama yapılacak. Ancak Cumhurbaşkanı ile YÖK arasında bu konuda yapılan görüşmeler yeni değil ve devrimsel bir adımdan ziyade evrimsel bir yol izlenecek.
“Cumhurbaşkanı böyle bir açıklamayı neden yaptı?” derseniz... Kamuoyunun nabzını tutan bir liderin beklentilerle ilgili mevzuları gündeme getirmesi diye yorumlarım... Malum Türkiye’de eğitim sistemi sorunlu, çok sınav var ve bu, öğrenci ve velilerde stres yaratıyor. Yansımaları da Cumhurbaşkanı’na gidiyor.
Deniyor ki, önceki Cumhurbaşkanları karışıyor muydu? İyi de önceki Cumhurbaşkanları sandıktan mı çıkmışlardı? Taban kaygıları mı vardı? Toplumdaki, özellikle de kendi seçmen kitlesindeki her türlü sorun ve beklenti Tayyip Erdoğan’ın ilgi alanına giriyor. Bu açıklamaları da o kapsamda yaptığını düşünüyorum. Ancak yeterli hazırlık yapılmadan apar topar adım atılır, radikal değişiklikler yapılırsa bunun sonuçları bugün kaygı duyanların kaygılarını daha da artırmalarına sebep olacaktır. O nedenle TEOG ile ilgili atılan adımın da bu kadar devrimsel değil, sindire sindire ve tartışarak olması daha doğru olurdu...
**************
BU PROJEYLE YENİ BİR KAPI AÇILABİLİR
EĞİTİM alanındaki gelişmeler yalnızca bu iki başlıktan ibaret değil. Sizlere güzel bir gelişmeyi anlatayım... Malum bilim alanında skorlarımız dünyayla kıyaslandığında pek de iç açıcı değil. Bilim insanı yetiştiremiyor, özel beyinleri değerlendiremiyor, elimizde tutamıyoruz. Bu mesele üzerine YÖK kafa yormuş ve “Türkiye’nin Projesi” adlı güzel bir proje geliştirmiş.
Buna göre üniversite sınavlarında ilk 3’e girenler için İstanbul’daki bir fakültede bir sınıf açılacak, burada temel bilimler üzerine özel bir müfredat uygulanacak. Üstün başarılı çocuklara onların kapasitesini geliştirecek farklı bir eğitim verilecek. Halihazırda ilk 3’e girenlere burs veriliyor, ancak farklı bir eğitim sunulmuyordu. Şimdi hem bu çocuklara burs verilmeye devam edilecek, hem bir sınıfta toplanmaları sağlanacak, hem güzel sanatlar ve sosyal bilimler alanlarında iyi yetişmeleri hedeflenecek, hem de yurtdışında dil ve araştırma kurslarına gönderilecekler.
Kısacası hedeflenen şey, iyi beyinlerin komple entelektüel olarak yetiştirilmesi. Bu projenin bilime ve eğitime yönelik bakış açısını değiştirecek kıymetli bir adım olacağına inanıyorum...
**************
İKİNCİ GECEYARISI EKSPRESİ
HOLLYWOOD, zihnindeki oryantalist zincirlerden bir türlü kurtulamıyor. İstanbul deyince kafalarında hep aynı mekânlar. Resmedilen salt bir Doğu portresi... Yahu çıkın şu paradigmadan artık. Bu şehirde başka yerler de var. İstinyepark da bizim, Etiler de, Nişantaşı da.
Önceki gün, geçen hafta vizyona giren American Assassin (Suikastçi) adlı filmi izledim ve çok üzüldüm. Bir nevi Geceyarısı Ekspresi çekmişler. Karmakarışık İstanbul sokakları, terör, şehir görüntüsü diye gösterilen sadece ve sadece nargile kafeler... Daha da beteri, oldukça büyük bütçeli bir Hollywood yapımındaki özensizlik.
Filmde Türkleri oynayan kimse Türk değil. Yalnızca terör finansmanı olarak gösterilen ve peşine düştükleri karakterin sevgilisini Göksun Çam adlı Türk oyuncuya oynatmışlar, rolü 30 saniye. Güya Türkçe konuşuyorlar ama tek kelime Türkçe bilmeyen oyuncular lafları ezberleyince komik olmuş.
İstanbul çok önemli bir değer. Kültür Bakanlığı’mızın bu şehrin tanıtımı için atak yapması şart. Yoksa son dönemde Batı’da oluşan Türkiye’yle ilgili olumsuz algı sinema üzerinden de yayılacak. Geceyarısı Ekspresi’nin izlerini silmek yıllar almıştı, onun hayaletinin dirilmesine izin verilmemeli...