Münir Özkul filmleri nostaljisi ve Dilek Yardım
TÜRKİYE’nin medyası, geçtiğimiz hafta bir erkek vahşeti hadisesiyle dehşete kapıldı. Hemen akabinde ise başka bir gelişmeyle hüzünlenerek bu kez de nostalji duygularına sürüklendi.
Birinci olay, Maltepe’de iki küçük çocuğun, annelerine sistematik şiddet uygulayan babaları tarafından vahşice öldürülmesiydi. Diğeri ise efsane sanatçı Münir Özkul’un ölümü.
İki minik kızını iki minik tabutun içinde büyük acılarla uğurlayan Dilek Yardım’ın durumu özellikle biz kadınları çok üzdü ve yaraladı. Eminim bu haberi okuyan her Türkiye kadını bir an için bile olsa kendini Dilek’in yerine koydu ve o boğulma hissini yaşadı. Ben bu hadise üzerine okumayı ve düşünmeyi bir süre başaramadım. Kahroldum, reddettim, lanet ettim...
ERKEKLER ANLAYAMAZ
İstedikleri kadar empati yapsınlar, erkekler bizlerin bu duygularını anlayamazlar. Mümkün değil, Dilek Yardım’ın yaşadıklarını hissedemezler. Birbirimizden nefret bile etsek biz kadınlar bazı ortak duygularda birleşiriz.
Fakat bu müşterek hislerde birleşen bizler, zihniyet yapılarımızı hep “erkek ideolojileri” ve “erkek anlatıları” şekillendirdiği için, erkeklerin ideolojik kavgalarında kadınlar olarak yedek lastik olmayı çoğu zaman farkında bile olmadan kabulleniriz.
HEPİMİZ KÖLEYİZ
Dilek Yardım’lar madden ya da manen öldürülmeye devam eder ve bizler “erkek siyasetleri”nin esirleri olarak kendi aramızda kavga ederiz. Hiç kendimizi kandırmayalım, kadınlar olarak aslında yaşadığımız bu erkek düzeninde hepimiz bir şekilde köleyiz. En seçkin ve en imtiyazlı görünen kadının bile hayatı detaylı incelendiğinde bir zihinsel kölelik içinde olduğunu somut örneklerle ispatlayabilirim. Bunu sadece Türkiye bağlamında değil küresel düzeyde de söyleyebilirim ama olayı büyütmeyip Türkiye’de kalalım.
O FİLMLERİN KADINA BAKIŞI
Mesela Münir Özkul’un ölümünden sonra, Özkul’un başrol oynadığı “Neşeli Günler” ve “Gülen Gözler” gibi filmlerde anlatılan dünyaya özlem duyan ve övgü yağdıran onlarca yazı çıktı medyamızda. Şüphesiz Münir Özkul büyük bir oyuncuydu ve rol aldığı filmlerin ideolojisinden de kendisi sorumlu değil. Bize sevimli ve sıcak gelen “Neşeli Günler” ya da “Gülen Gözler” gibi filmlerin kadına karşı bakışı aslında Ali Yardım gibi kadına şiddeti meşru gören canileri yaratan iklimin birer parçasıdır. Bu gerçeği adımın Nagehan olduğu kadar net şekilde biliyor ve görüyorum! Detaylarıyla da açıklarım.
KADINA KARŞI ŞİDDETE GÜLMEK
Biz kadınları “ikinci sınıf insan” gören o berbat ideolojinin taşıyıcısıydı çok övülen “Yaşar Usta” gibi karakterler. Üstelik bu kadın düşmanlığını çok sevimlileştirdiği için kadın haklarına zararı açısından kaba cinsiyetçi filmlere göre çok daha tehlikeli... O çok güldüğümüz “Neşeli Günler” filmi, kadın düşmanlığı yapılan ve kadına karşı şiddeti normal gösteren bir filmdir. Bu durumun biz kadınlar tarafından fark edilmemesi içinde bulunduğumuz zihinsel köleliği gösteriyor. Hemen herkes o filmi izlemiştir ama ağzındaki cikletiyle akıllarda kalan Mehtap karakterinin sunumuyla nasıl korkunç seviyede kadın düşmanlığı yapıldığı hiç dikkat çekmez.
ALİ YARDIM’LARIN TOHUMLARI BÖYLE EKİLDİ
Filmin bir sahnesinde Mehtap’a pastanenin ortasında sevgilisi okkalı bir tokat atar ve adeta seyircinin de bu tokatı alkışlaması istenir. Çünkü Mehtap “aşufte”dir ve “o biçim” kadınlar da her türlü şiddeti hak ederler “Neşeli Günler”in pek “sevimli” dünyasına göre. Türk medyasındaki nerdeyse tüm erkeklerin “Ahh ne güzel günlerdi o günler” diye bayıldığı o filmde bir pastanede bir kadın dövülür ve oradaki diğer kadınlar dahil hiç kimse itiraz etmez, bilakis döven erkek haklı bulunur. Filmde çok sevimli gösterilen iki erkek kardeş (Münir Özkul’un oğulları) “Ohh intikamımız alındı. İyi oldu” derler.
İşte böyle böyle bir ülkede Ali Yardım gibileri yaratan kadın düşmanı atmosferin tohumları ekildi. Biz kadınlar bu gerçeği görmeliyiz ve bize yutturulmak istenen bu “erkek nostaljisi”ne aldanmamalıyız. Aldanırsak yine Dilek Yardım’lar kaybeder. Yine kadınlar olarak bizler, hepimiz kaybederiz...
***********
AH NE GÜZELDİ O YILLAR!
“NEŞELİ Günler”de “Nilgün ve annesi Sıdıka Hanım” karakterleri üzerinden de kadın karşıtlığı yapılır. Sıdıka Hanım’ın kocasından sonra üç defa daha evlenmesi adeta “azgınlık” olarak resmedilir. Filmin ideolojisi Sıdıka Hanım’ı “tu kaka” karakter olarak izleyiciye sunar. Dördüncü kocasının da lokmasını döktüğü gösterilen Sıdıka Hanım kızı Nilgün’e “Azıcık ellet ama daha fazlasına izin verme yoksa erkek kısmısı seninle evlenmez” diyen bir annedir. Başka bir sahnede de yine “Göster ama fazla elletme” diye “tavsiyede” bulunur. Yani bu çok övülen filmde, kadına karşı her türlü aşağılama ve bu kadın karşıtı söylemi normal gösterme mevcuttur aslında.
KADINLAR AÇISINDAN PEK DE NEŞELİ DEĞİL
Oysa aynı filmde rahmetli Oya Aydoğan’ın oynadığı Zeynep’in evleneceği Uğur’un babasının bir sahnesi vardır. Adam, evli olduğu halde sekreteri kucağında otururken ve kadının bacaklarını okşarken içeri oğlu Uğur girer, bu rezaleti görür durum gayet de hoşuna gider. Yani bu filmi yapan zihniyete göre erkeğin kadını aldatması son derece “sevimli” resmedilir. Oysa Sıdıka Hanım’ın kocasından sonra evlenmesi bile “hafif kadınlık” görülmüştü!
Zeynep’i büyük aşkla sevdiğini söyleyen Uğur, bir yandan annesine olan sevgisini anlatır, diğer yandan babasının sekreteriyle “fingirdemesi”, “erkeklik” duyguları açısından hoşuna gider. İşte böyle bir film “Neşeli Günler”. Yani kadınlar açısından durum hiç de “neşeli” değil...