Kazan'daki açılışta neler oldu?
PAZARTESİ sabahı Ankara’nın dondurucu soğuğuna indiğimde kafamda, beni bekleyen günle ilgili pek bir resim yoktu. Grubumuzun Kahramankazan’daki dev soda külü fabrikasının açılışına gideceğiz, ancak açık söylemek gerekirse ben ne sodadan ne külünden anlarım... Rezil olmayayım diye önceden biraz ders çalıştım, ama yine de her şey Çince gibiydi. Ta ki uçaktan inip arabaya binene ve bir süre gittikten sonra o hiçliğin üzerinde yükselen devasa fabrikayı görene kadar...
Fabrika kısmı Sincan, maden kısmı Kazan belediyelerinin sınırları içinde olan tesis, Ankara’nın bozkırlarını da bire bir anlatıyor. Uçsuz bucaksız toprak. Dünya yuvarlak değil de tepsi sanki... Ama bu makûs talihi kırmak için 100 bin ağaç dikmiş Ciner Grubu. Hem toprağın altından bir zenginlik çıkarıyor, hem de o toprağın üzerini zenginleştiriyor.
Dün birçok köşe yazarı arkadaşım bu gazetede açılış ve tesise dair çok önemli bilgiler paylaştılar. Onları tekrar etmek istemem. O nedenle gelin benim gözümden “yeni başlayanlar için bir soda külü fabrika açılışı anıları” ve “pazartesinin kameralara yansımayan hikâyesi”ni okuyun...
***********
MADENCI KIZIYIM AMA...
SHOW Haber Genel Yayın Yönetmeni Ramazan Kurnaz’la birlikte 1 saat 10 dakikalık araba yolculuğunun ardından fabrikaya vardık. Vardık da, nereye nasıl gideceğiz? Öyle büyük bir yer ki burası. Üstelik Cumhurbaşkanı geleceği için birçok noktayı güvenlik gerekçesiyle kapatmışlar. Yarım saat tesisin içinde kaybolup yapıyla ilgili epey fikir sahibi olduktan sonra yönetim binasını bulduk ve içeri girmeyi başardık.
Turgay Ciner’le birlikte bir grup, toplantı odasında sohbet ediyordu. Fatih Altaylı, Abdurrahman Yıldırım, Cüneyt Başaran, Ciner Ankara Temsilcisi Ali Can Türkoğlu... Rakamlardan bahsediyorlar, Kazan Soda’nın farkı üzerine konuşuyorlar, diğer madenlerle kıyaslıyorlar...
Rahmetli babamın Nevşehir’de aileden bir linyit madeni vardı. Çocukluğumun yazları ve sömestr tatilleri iki Orta Anadolu köyünün arasında yer alan bu madenin yanındaki evimizde geçmiştir. Oradaki riskleri, madencilerin hayatlarının zorluğunu bilirim. Ancak babam vefat edeli 7 yıl oldu, zaten 15 yıl önce de ilişkisini kesmişti madenle. Ediyor 22 yıl. E o 22 yılda madencilik teknolojisinde epey bir şey değişmiş olsa gerek, ancak çenemi tutamadım ve benim için Çince gelen onca konu konuşulurken Turgay Bey’e “Nerede bu madenin ağzı?” diye soruverdim. Bir anda bütün sesler kesilmesin mi.... Ne ağzı yahu! Ciner Grubu’nun bulduğu bir teknolojiyle ağız mağız olmadan aşağıdan çekiliveriyormuş soda külü. Neyse bu çömezliğin rövanşını bir gün önce ders çalışmam sayesinde aldığımı düşünüyorum. Hemen Türkiye’nin soda külü rezervinde ABD’den sonra dünyada 2. olduğunu bir yere sıkıştırıverdim de biraz rahatladım... Ama itiraf etmeliyim, Fatih Altaylı’nın madencilik bilgisini takdir ettim.
***********
ÖĞLE YEMEĞİ MASASI
AÇILIŞA davetli olarak çok sayıda önemli işadamı, yönetici ve bankacı da gelmişti. Cumhurbaşkanı’mızın ayrılmasının ardından Turgay Bey birçoğunun katıldığı bir öğle yemeği verdi. O yemekte ben de vardım.
Akfen Holding ve TAV’ın Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, Cengiz Holding’in sahiplerinden Ekrem Cengiz, Tekstilbank’ın eski sahibi, GSD Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Yılmaz, Orjin Grup ve İstinyepark’ın sahipleri Zafer Yıldırım (aynı zamanda Kasımpaşa Spor’un Başkanı) ve Zafer Kurşun, Bursaspor’un eski başkanlarından, Uludağ İçecek’in sahibi Levent Kızıl, Deutsche Bank Türkiye Başkanı Ersin Akyüz, Şişecam Genel Müdürü Ahmet Kırman... Bu isimlerin yanı sıra gözüm Hopa Belediye Başkanı Nedim Cihan ve AK Parti Artvin Milletvekili İsrafil Kışla’ya da takıldı. Tabii bir de Ciner Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ, Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli ve Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir de oradaydı.
Genel olarak herkesin keyfi yerindeydi. Bir dost meclisi vardı ve Ortadoğu’da çok ciddi bir kriz devam ederken, Türkiye birçok problemle boğuşurken böylesine bir yatırımın yapılabilmesi moralleri yükseltmişti. Konuşulanlar off the record olduğu için yazmıyorum, ama epey bir malzemeye sahip olduğumu söyleyebilirim. Bol esprili ve kahkahalı bir sohbetti.
***********
MÜTEŞEBBİSLER, ÖZGÜRLÜK VE ZENGİNLİK
BİR liberal-demokrat olarak hep, ekonomide ülkemizi kalkındıracak, yani kişi başı 25 bin dolar refah seviyelerine taşıyacak yegâne yolun, Turgay Ciner gibi müteşebbislerin yaratıcılığına dayanan liberal bir ekonomik model olduğunu savundum. Bana göre Kazan Soda’nın sıfırdan yaratılan inanılmaz hikâyesi de girişimcilerin akla dayalı yaratıcı gücü üzerine mükemmel bir ders niteliğinde.
Liberal demokrasi ve liberal ekonomi yapışık ikiz kardeşler gibidir. Ya beraber yaşarlar ya da beraber ölürler. Eğer Türkiye’de özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti istiyorsanız serbest piyasa ekonomisini, yani iktisadi liberalizmi de savunmak zorundasınız.
Devlet boyunduruğunda bir kapitalizme ya da sosyalist düzene sahipseniz o ülkede insan hakları ve özgürlüklere dayalı hukuk rejimi olmaz, olamaz. Tarih bize bunu anlatıyor. Devletin ekonomik hayata bir şekilde egemen olduğu ülkelerde en iyi ihtimalle “seçimsel otoriter demokrasi” ya da “illiberal demokrasi” dediğimiz sistem olur ama asla daha fazlası olamaz.
İşte bu yüzden ülkemizde özgürlük ve insan hakları istiyorsak, müteşebbislerin önemini ve gerçek bir serbest piyasanın zorunluluğunu kavramamız gerekir...
Özellikle biz kadınların girişimciliğinin ve iş hayatına dair entelektüel birikiminin artması, aynı zamanda bu ülkede özgürlük seviyesinin artması demek. Bizler, müteşebbis olup kendi işimizin patronu haline geldikçe daha fazla özgürleşiriz.
PEK BİLİNMEYEN ÖNSÖZ
Liberal demokratik düzende aslında her insan bir müteşebbis. Şunu hatırlayalım ki, Turgay Ciner de babasından kendisine sermaye kalmış bir insan değil. Sıfırdan başlayıp yılda 800 milyon dolar ihracat yapan Kazan Soda ve Eti Soda gibi dev tesisleri yapacak noktaya gelmiş bir müteşebbis. Ben bu ülkede çok sayıda Turgay Ciner olduğuna inanıyorum. Yeter ki girişimcilere ve piyasaya düşman zihniyetten, yani bürokratik vesayet düzeninden tam olarak kurtulalım. Bakın, bürokrasi olmasa Kazan Soda bundan 5 yıl önce açılabilirdi!
Turgay Ciner’in Kasım 2005’te Ayn Rand’ın girişimciliğe övgü niteliğindeki başyapıtı “Atlas Silkindi”ye yazdığı güzel bir önsöz vardır. Bu önsöz pek bilinmez ama bence çok önemli ve değerlidir, girişimcinin ne kadar kıymetli olduğunu anlatır.
Sonuç olarak eğer Türkiye’de doğru düzgün bir demokrasi isteniyorsa bu ülkenin aydınları da “solcu veya sağcı devletçilik” hastalığından kurtulmak zorundalar. Bana göre hâlâ bu hastalık ülkemiz medyasında ve siyasetinde yaygın. Devletçi bir kafayla özgürlük, adalet ve çoğulculuk, insan hakları talepleri yan yana olamaz. Türkiye olarak ya bu gerçeği anlayacağız ya da orta gelir tuzağında debelenen bir ülke olmaya devam edeceğiz...