Büyük facianın ardından…
Çok talihsiz bir tren kazası ile karşı karşıyayız. İstanbul-Kapıkule seferini yaparken devrilen trende kaybettiklerimizin acısı tarifsiz. Ülke olarak böyle bir trajedinin ardından kenetlenmeliyiz.
Ölüm ve yaşam savaşını kavgalara, siyasete alet etmemeliyiz. Bugün Türkiye’de aynı zamanda yeni bir dönem başlıyor. Bu dönem acılarımızın ve mutluluklarımızın da ortaklaştığı bir dönem olsun… O trende yitip giden hayatlar ve tutunmaya çalışan yaralılar için hep birlikte dua edelim, yalnızca dua etmekle kalmayalım, ülkemizi böyle kazaların yaşanmadığı bir seviyeye getirmek için farklılıklarımızı bir kenara koyarak birlikte çalışalım…
***********
UFUK VE YUSUF İÇİN KİM HESAP VERECEK?
Artık yeter! Ölen çocuk haberlerine yüreklerimiz dayanmaz oldu! Dün de Hatay ve Bitlis’te kaybolan iki çocuğun bedenlerine ulaşıldı. Biri 6 yaşında, konuşma ve duyma engelli, dünya tatlısı Ufuk. Ailesi yanına zihinsel engelli bir akraba verip, ormanlık alanda su doldurmaya göndermiş. Hem de Amanos Dağları’nda… Çocuğun bedeni sert ve dik kayalıklarda bulundu…
Zihinsel engelli akraba haliyle aklı başında olmadığı için çocuğu bırakıp dönmüş. Düşünün, dağların arasında bir başına kalakalmış minicik yavru… 8 gün önce! Kimbilir ne korkmuş, evinin yolunu bulabilmek için ne çırpınmıştır…
Hele karanlık çökünce ne yaptı kimbilir…Nereye sığındı? Korkmamak için bir yere mi saklandı? Acıkınca, susayınca ne kadar dayandı? Bunları düşündükçe çıldırasım geliyor. Nasıl 6 yaşında bir çocuk aklı yetmeyen bir akraba ile dağ tepe dolaşmaya yollanır? Soruyorum size: Ufuk’un ölümünden kim sorumlu? Anne-baba olmak çocuğu doğurmakla biter mi? Bir de ikizi varmış talihsiz yavrunun. 6 yaşında bir çocuğun ikizini kaybetmesi ne demektir? Bu nasıl bir trajedidir? Bu trajediye sebep olanlar bugün üzüntüden kahroluyor olabilirler ama onlar üzerine hiç konuşmayacak mıyız?
O ÇOCUKLARI BAŞIBOŞ BIRAKANLAR
Peki ya Bitlis’te kaybolan ve dün cesedi bulunan 2 yaşındaki Sami Yusuf? Evinin önünde tek başına oynuyormuş. Daha 2 yaşında!! 2 yaşında bir çocuk evin içinde dahi bir dakika göz önünden ayrılmamalıyken dışarıda tek başına nasıl oynar?
4 kilometre ötede bulundu Yusuf’un cansız bedeni… Büyük olasılıkla oyun diye yürümüş minicik melek… Kimsenin olmadığı bir yerde koskoca bir gece ve gündüz geçirmiş, belki zehirli bir şey yemiş ya da susuz kalmış…
Şimdi ben sizlere soruyorum: Kimdir bu çocukların ölümlerinden sorumlu olanlar? Eylül ve Leyla’nın katilleri psikopattı, lanetledik. Topluca ‘biz bu hale nasıl geldik?’ diye haklı olarak isyan ettik ve idamı dahi tartışır hale geldik… Ancaak… Ufuk ve Yusuf’ta işimiz o kadar kolay değil. Ellerimizi öyle çabucak temizleyip çıkamayız…Bu çocukların ölümleri için aileleri dışında kime yükleneceğiz? Bu aileler hesap vermeyecek mi? Çocuklarına sahip çıkmamalarının bir bedeli olmayacak mı?
DEVLET BAKAMAYANIN ELİNDEN ALMALI
Sorun yalnızca ruh hastası katillerde değil malesef! Çocuklarımızı onlardan korumakla iş bitmiyor. Sorun anne-baba olmayı sadece çocuğu doğurmak zanneden kafada en çok! Peki bu kafadan nasıl korunacağız?
Ebeveynlik için de ehliyet şart olmalı. Devlet, bakamayan ailenin elinden çocuğunu almalı. Bakamamak illa maddi koşulların yetersiz olması anlamına gelmiyor, sorumsuz anna-babalardan da çocukların korunması gerekiyor!
***********
KABİNEDE MHP'Lİ OLACAK MI?
Yeni dönem resmen başlıyor. Haftasonu Meclis'teki yemin töreninin ardından bugün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, akşamüzeri Meclis’te yemin edecek, ardından Beştepe’de göreve başlama töreni düzenlenecek. Akşam ise kabine açıklanacak.
Tören için ben de Külliye’de olacağım. Oradan izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Sonrasında ise Habertürk Tv’de geniş katılımlı bir yayın yapacağız, kabineyi sıcağı sıcağına değerlendireceğiz.
Elbette isimlerle ilgili çeşitli duyumlarım var, iş dünyasından bazı önemli isimleri göreceğiz, kuvvetli bir ihtimalle en az 2 kadın yer alacak. Ancak bu aşamada artık isimler üzerinden gitmeyi anlamlı bulmuyorum, bence liste her türlü sürprize açık ancak şu kadarını söyleyeyim: Kabinede en az 1-2 MHP’li isim olacak…
***********
ONLAR ERKEN YATIYOR
Dün gazetelerde uyku üzerine yapılmış bir araştırmanın sonuçlarına dair haberler vardı. Büyük şirketlerin CEO’larının uyku alışkanlıklarını incelemişler. Veriler çok ilgimi çekti.
Bu araştırmanın sonuçlarına göre dünyann en ünlü iş insanları genellikle epey erken yatıyor. Geceyarısından sonraya kalan pek yok. Örneğin Apple’ın CEO’su Tim Cook 21.30’da yatağa gidiyormuş, Jeff Bezos 22’de, Twitter’ın kurucusu ve CEO’su Jack Dorsay ise 22.30’da uyuyorlarmış.
Sabahları ise istisnahsız bütün büyük yöneticiler çok erken kalkıyorlar. Genellikle 5 veya 5.30-6. Kısacası ortalama 7 saatlik bir uyku, ama ‘erken yat-erken kalk’ prensibi üzerinden…
Bu vakitlerle kıyaslandığında Türkiye’de yatma saatleri epey geç. İş dünyasının tanıdığım birçok önemli ismi 12’den önce uyumuyor, hatta 1’lere, 2’lere kadar iş yemekleri ve toplantılarda oluyorlar. Sabahları ise Batı’daki meslektaşları gibi erken kalkıyorlar. Yani daha az uyuyorlar.
Bizde akşam programını erken bitirme alışkanlığı pek nadir. Yemekler gereğinden fazla uzuyor, sohbetler çok sarkıyor. Sanki 22-22-30’da uyumaya gitmek ‘sıkılmak’ ya da ‘geçiştirmek’ gibi algılanıyor. Halbuki sağlıklı düşünebilmek, üretebilmek için iyi ve yeterli uyumak gerek…
***********
ÇEŞME'DEN İYİ HABER
Cumartesi günü Çeşme’nin yollarının durumunu yazmış, foseptik sorunundan bahsetmiş, belediyedan yakınmıştım. Hakikaten Türkiye’nin en meşhur tatil beldelerinden birine bu görüntüler yakışmıyor. Özellikle Şifne tarafında yollar ve sahil şeridinin otluk ve çamur olduğunu dile getirmiştim.
Dün bana burada gördüğünüz fotoğraf geldi. Tam da bahsettiğim Şifne-Germiyan bölgesinde yazım üzerine ciddi bir çalışma başlamış, iş makineleri delik deşik yolu ve otluğu temizlemişler, düzeltiyorlar.
Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ı bu hızlı refleksinden dolayı tebrik ediyorum… Şayet Ilıca yolu da kısa zamanda düzeltilirse arabaların çilesi bitecek, onun için İzmir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu’nun desteğine de ihtiyaç var…