AK Parti tabanındaki rehavet
CUMHURBAŞKANI Erdoğan perşembe akşamı ATV’de yayınlanan programda şu ifadeleri kullandı: “Anadolu’da birçok yerlerde arkadaşlarımdan aldığım bilgi şu: Diyorlar ki ‘Bir sükûnet, bir rehavet var, bunu çözemiyoruz’ diyorlar. ‘Rehavet partilerin örgütlerinde de var, vatandaşta da ilgisizlik var. (...) “
Cumhurbaşkanı’nın “rehavet”, “sükûnet” olarak tanımladığı hâl az çok hepimizin malumu.
Tabii ki AK Parti tabanını oluşturan omurgada dramatik bir kayma yok. Ama bugüne kadar AK Parti’nin tercih edilebilecek en iyi parti olduğunu düşünen kesimde başgösteren bir heyecan kaybı, iştahsızlık var. Heyecansızlar kitlesinin büyük oranda tercih değiştirmeyeceği, ama sandığa gitmekte isteksizlik gösterebileceği yolunda tahminler var. Aynı tahminler bu kitlenin bir kısmının çözüm sürecini hata olarak yorumlayıp MHP’ye, bir kısmının da etnik nedenler, liberal değerler/ nedenler dolayısıyla HDP’ye kaçabileceğini de doğruluyor.
Bu nedenleri kabaca özetlemek, seçime günler kala bazı noktalara olumlu sonuçlar doğuracak dokunuşlar yapılmasını sağlayabilir.
AK Partili olan, başka partilere oy vermeyeceğinden emin olmakla beraber sandığa gitme konusunda heyecan duymayanların gerekçelerini şöyle sıralayabiliriz:
1- Yorgunluk ve anlam kaybı: Üst üste gelen seçimler belirli bir enerji kaybına neden oldu. Bu grup ayrıca iktidara yakın havzadan üretilen ve çoğu medyada da kullanılan aşırı ifadelerden, kimi medya figürlerinin safları tahkim etme amaçlı savaş diskuru kullanmasından da yoruldu.
2- Zirvede çatışma, bölünme görüntüsü: Askeri ya da sivil vesayet odaklarının tasfiyesi, milletin karar odaklarının yeniden millete geçmesi gibi konularda önemli bir başarı sağlanmasına rağmen, sürekli yeni savaş rotaları icat edilmesi kimilerini bunaltıyor. Dahası düşük yoğunluklu bir muhalefete ve kimi basit eleştirilere karşı büyük ve hamasi söylemlerle karşı çıkılması kitlede istismar duygusu uyandırabiliyor. Hakeza Bülent Arınç ve Melih Gökçek arasında yaşanan polemik de, “Ortak bir dava, büyük bir mücadele varsa bu yaptığınız ne? Böyle bir dava yoksa ve kendi aranızda rahatça bölünüp parçalanma lüksünüz varsa yaptığınız hamaset ne?” duygusu uyandırmış, sanılandan çok daha büyük bir travmaya neden olmuştu.
3- Sistem karmaşası: Sandıktan çıkan, seçilerek gelen bir Cumhurbaşkanı ile parlamenter demokrasinin kuralları çerçevesinde doğru ve etkin bir seçim kampanyası yürütmeye çalışan Başbakan arasındaki doğal senkronizasyon problemleri. Ne kedi, ne kuş olan mevcut sistem sorunu, muhalefet partilerini değil devlete hükümet eden partiyi zora sokuyor. Bu öyle bir karmaşa ki, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yapması gerekeni yapmasını da, seçilerek Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın önceden vaat ettiği şekilde klasik bir cumhurbaşkanı gibi davranmamasını da sorun haline getirebiliyor. Normal zamanda tolere edilebilir olan Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki görüş ve tutum farklarının, seçimlere gidilen sürecin arifesinde kafa karışıklığı yaratmış olması muhtemel.
4- Proje doygunluğu: AK Parti reklam ve tanıtımlarında kullanılan ve partinin icraat-proje-hizmet verimliliğini başarılı biçimde ortaya koyan, “Diğerleri konuşur, AK Parti yapar” sloganına dair tek bir itiraz bulamazsınız. Tabanı bir yana bırakın, genel olarak halkta, AK Parti’nin söz verdiği bir icraatı yapamayacağına ilişkin herhangi bir şüphe yok. Sorun şu: Taban dahil geniş kesimlerde bir proje doygunluğu gözlemleniyor. Cebindekinin kendisine yetmediği gerçeğiyle, günden güne artan, genişleyen vergi dilimleri ve oranlarıyla baş etmeye çalışırken ulaşım ve altyapı ile büyük ve değerli projelerden eskisi kadar gurur duyamıyor, bunu da yansıtıyor. Emekliler, asgari ücret alanlar ve taşeron işçiler ise “AK Partiliyim” dedikten sonra AK Parti’den durumlarını düzeltmeye yönelik bir ışık alamadıklarından şikâyet ediyorlar.
5- Aşırı güven: Rehavet ve iştah kaybına rağmen her halükârda AK Parti’nin iktidar olacağına şeksiz şüphesiz güveniliyor.
Son madde önemli.
Çünkü fazla güvenmenin rahatlığı ve içlerini sıkan bazı etmenlerden dolayı sandığa gitmeyi ihmal eden AK Partililer, sırf bu ihmal yüzünden kendilerini mutsuz edecek bir döneme merhaba demek zorunda kalabilirler.
Her şeye rağmen, ülke yönetme kapasitesinin sadece AK Parti’de olduğunu düşünen AK Partililer şunu da düşünmek zorunda: AK Parti’yi iktidar yapacak olan oy gökten yağmayacak, sandıktan çıkacak. Bilmem anlatabildim mi?