Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKETLER biçim biçim. Anket sonuçları arasında özellikle AK Parti ile ilgili on puanlık farklar olabiliyor. Çünkü bu seçimlerde hâlâ muğlak kalan bir faktör var: Katılım oranı.

        Katılım oranı ve katılım oranı etkisi birbiriyle bağlantılı ama aynı zamanda farklı iki şey. Sandığa gitmeyen her 100 AK Partili, katlım oranıyla ilgili bir veri. Fakat sandığa gitmeyen 100 AK Partilinin, 20 AK Partili sandığa gitmiş ve HDP’ye oy vermiş gibi sonuç doğuracak olması katılım etkisiyle ilgili bir veri.

        Yanlış duymadınız. Sandığa gitmeyen her 100 AK Partili, HDP’ye oy vermiş 20 AK Partili ile aynı sonucu doğuruyor. Bu nedenle simülasyonlar özellikle bazı bölgelerde net sandalye sayısını tespit edemiyor.

        Zira mevcut durumda sandığa gitmekte kararsız olan her iki seçmenden biri AK Partili. Üstelik yurtdışı seçmeninin katılım oranının düşük olması da genel oranı birkaç puan düşürmekte.

        Oysa ülkenin yakaladığı düzeyi devam ettirebilmesi, hükümetin gerçekleştirdiği dönüşümü tamamına erdirebilmesi, siyasi ve ekonomik istikrarın hiç değilse stabil kalması, ülkeyi tehdit eden unsurlarla mücadelenin OHAL gerektirmeden, gündelik hayat krize girmeden sürdürülebilmesi AK Parti seçmeninin % 85-90 oranında seçime katılması ve geçerli oy kullanmasına bağlı.

        Aksi takdirde ...

        Türkiye’yi siyasal ve ekonomik açıdan dizayn etmek isteyen aktörlerin gönlünden geçen şu: İçinde AK Parti’nin olmadığı, CHP başkanlığında bir koalisyon hükümeti kurup bir yıl sürdürebilmek.

        Bu senaryoyu konuşanlar bunun sürdürülebilir olmadığını biliyorlar, amaç bir yıl bu hükümetin kalması ve bu süre içinde devletin önemli mercilerinin, bakanlık, müsteşar ve müsteşar yardımcılarına varana kadar temizlenmesi, hükümetin ve önemli bürokratik kadroların AK Partililerden arındırılması. Bu olasılığın gerçekleşmesi için AK Partili kararsız seçmenin, sandık günü gelip çattığında bugünkü gibi kararsız kalıp sandığa gitmemesi yeterli oluyor.

        CHP tek başına iktidara gelebilecek kadar kuşatıcı ve sahici olsaydı; Türkiye’nin kazanımlarını koruma ve ileri taşıma konusunda siyasi irade ve kararlılık göstermeyi başarabilen bir tek parti iktidarını kurabilecek olsaydı büyük bir kayıp olmayabilirdi. Ondan da önce, millet son sözünü böyle söylemiş, deneyecek, göreceğiz derdik.

        Ama CHP başkanlığında bir koalisyonun hem CHP’nin kendi içindeki vesayetçileriyle hem de dışarıdan etki eden vesayetçilerle dört bir yana çekiştirileceğini, Türkiye’nin “eski hale getirilmesi” ile ilgili baskılara dayanma gücü bulamayacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Böyle bir koalisyonun Türkiye’yi yönetilemez hale getireceğini, siyasal ve ekonomik mühendisliklere açık ve korumasız bırakacağını söylemek için de erken değil. Hatta bunu bir felaket senaryosu olarak nitelemek için de hiç erken değil.

        AK Partililer sandığa gitmekte daha az ihmalkâr davranırsa yaşanabilecek diğer senaryoda ise AK Parti’nin azınlık hükümeti kurması olasılığı var.

        CHP ile kuramaz, buna ne CHP ne de AK Parti yanaşır.

        HDP ile hükümet kurmak demek ise HDP’nin sınır aşımı içeren ve milleti AK Parti’den koparabilecek dayatmalarıyla karşı karşıya gelmek demek olur.

        AK Parti, MHP ile hükümet kurarsa bunun anlamı, çözüm sürecinin sonsuza dek bitmesi olur. Kan tekrar akmaya başlar ve bu kez de bunun “olması gereken” olduğuna ilişkin tevilleri satın almamız beklenir, Türkiye 20 yıl geriye gider.

        Ayrıca şunu tekrar ifade etmek istiyorum: HDP’ye oy vermek isteyen insanlarımızın HDP’yi Meclis’e sokma isteğini gayet anlaşılır buluyorum. Ama lafı dolandırmanın da anlamı yok. Sistemik problemler yüzünden oluşan bir tablo var ve HDP barajı geçerse ortaya çıkacak koalisyon olasılıkları, Kürt meselesiyle ilgili kazanımları da tehlikeye atıyor.

        *

        Sözün özü: Daha sonra “AK Parti öndeydi, neden böyle oldu?” diyecek olanların ve bazı küskünlükler nedeniyle AK Parti’ye ders verme niyetinde olanların durumu yeniden değerlendirmesi gerekiyor.

        Diğer Yazılar