Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER şey gözümüzün önünde oldu. HDP, çözümü üzüm yapıp üzerinde tepindi ve sıktığı şarabı Nişantaşı cumhuriyeti sakinleriyle beraber içti. “Ne aldınız da silah bırakıyorsunuz?”, “Demokrasi gelmeden barış gelmez” diyenlerin yoluna girdiler. Onların Erdoğan ve AK Parti tabanına duydukları nefreti satın aldılar. Çözüm süreci, Selahattin Demirtaş’ın ABD himayesinde düzenlenen kongreye gitmesi ve oradan, “3. göz olsun, ABD ya da başka bir ülke de olabilir” diyerek döndüğü günden beri başka bir kırılma yaşıyor. O kırılma, çözüm sürecinin yerli ve milli uzlaşımlarla yürütülmesinin HDP kurmayları tarafından olumsuzlandığı noktada başladı, ABD’nin IŞİD’e karşı PYD seçeneğini işaretlemesiyle zirveye vardı.

        Yalan fabrikasında üretilen tezviratın yakıtı bir büyük Batılı müttefik bulma motivasyonuydu. AK Parti iktidarda olmasaydı IŞİD Kobanilileri dünyanın gözü önünde keser, kimsenin de gıkı çıkmazdı, ama onlar bu iktidarı IŞİD’e destek veriyormuş gibi lanse etmeyi tercih ettiler, hâlâ da ediyorlar.

        Geçen hafta Kobani’de can yakan bir katliam oldu. “Allah rahmet etsin” demeye kalmadan yeni bir yalan furyası başladı. Kobani’ye saldıran IŞİD’lilerin Türkiye’den geçtiği yalanı ortaya atıldı. Devlet ilk kez atik davranarak hadiseyi tekzip etti. IŞİD üyelerinin güneyden geldiği ortaya çıktı ve kamera kayıtları da verileri destekledi. Ama ne fayda, terörist ülke Türkiye hashtag’leri çoktan dünya sıralamasına girmişti bile.

        Sır değil: PYD ele geçirdiği Suriye şehirlerindeki Kürt nüfusu koruma altına alırken Arap ve Türkmenleri göçe zorlayarak Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt yönetiminin temellerini oluşturmaya çalışıyor.

        Washington önce Kobani’de, sonra Telabyad’da hava gücünü PYD’ye tahsis etti, Kürt kantonlarının birleşme ivmesini hızlandırdı. Koalisyon uçaklarının seçici tavırları da dikkatlerden kaçmadı. İlginçtir, uçaklar IŞİD ile mücadele eden PYD olduğunda yardıma koşuyor, havadan bombalayarak destek veriyor, ama IŞİD ile savaşan Özgür Suriye Ordusu ya da diğer Suriyeli muhalif grup ise ortalarda görünmüyor.

        Bu arada Türkiye ne yapıyor?

        Haklı olduğunu bir türlü anlatamıyor.

        PKK/PYD hattında üretilen onlarca yalanı savuşturayım derken IŞİD saldırılarıyla hayatını kaybeden Kürtlerin acılarına değmeye fırsat bulamıyor.

        HDP ve KCK çığırtkanlarının oluşturduğu kakofoniye, “buralı” olmaktan da dürüst davranmaktan da uzak hallerine duyduğumuz antipati, kendi Kürt’ümüzle bağlarımızın kopmasına neden oluyor. İfade-iletişim hatası yapıyoruz. Devlete yakın kaynaklar çok yanlış biçimde PYD ile IŞİD’i kıyaslama hatası yapıyor.

        IŞİD açık biçimde, “Ben kötüyüm ve gücümü kötülüğümden alıyorum” derken; PYD dünyayla göz teması halinde, yapıp ettiklerini dünyanın anladığı dile tercüme edip (ama yalanla ama gerçekle) sürekli olarak kamuoyu imal ederken böyle bir kıyaslama yapmanın hem gerçek dışı hem de anlamsız olduğunu fark edemiyoruz bile. IŞİD’in kucağımıza bırakılmış bir bomba olduğunu, “koalisyon güçleriyle ortak hareket etme noktasındaki isteksizliğin” döne döne “Türkiye, IŞİD’i kayırıyor”, hatta “Beraber hareket ediyor” noktasına vardığını ve bu lansmanın müşteri bulduğunu idrakten yoksun gibi davranıyoruz.

        Bir yıl kadar önce IŞİD’le mücadele için kurulan koalisyona dahil olma konusunda kafam hiç net değildi. Yerel aşiretlerden de destek alarak Musul’u ele geçirmiş bir yapı söz konusuydu ve Türkiye’nin kimin IŞİD militanı kimin masum olduğunun anlaşılamadığı bir savaşa girmesini makul görmemiştim. Ama bugün daha farklı bir yerdeyiz. IŞİD’e inanan, onu kurtarıcı zannedenlerin bu yanılsamanın bedelini hayatlarıyla ödediği yerdeyiz. IŞİD yöntemde sınır tanımıyor ve biat etmeyen 15 yaşında bir çocuk da olsa, bir İslam âlimi de olsa kesiyor.

        Türkiye IŞİD ile fiziki çatışmaya girmemişti.

        Ama IŞİD üzerinden yürüyen algı savaşını kaybetti.

        Yeniden ayağa kalkmak için önce kaybettiğini idrak etmesi gerekiyor. Algıyı değiştiremediği zaman olguyu değiştirmesi gerektiğini ve IŞİD’e karşı proaktif bir hamle yapmadığı sürece IŞİD üzerinden terbiye edilmeye devam edeceğini anlaması gerekiyor.

        Yarın biraz daha açacağım, ama başlık da yeterince cevap içeriyor.

        Diğer Yazılar