Algılar yönetilemediğinde olguları değiştirmek gerekir
OLGU: Türkiye IŞİD’i terör örgütü ilan eden ilk ülkelerden biri.
Peki algı ne? “Türkiye IŞİD’i destekliyor”
Olgu: Türkiye Suriye’de sanıldığı kadar aktif ve belirleyici değil, ama en azından ortada koalisyon güçleri filan da yokken IŞİD konvoyunu hiç değilse bir kez vurmuş bir ülke.
Peki algı ne? “Türkiye, Suriye’de çok müdahil. IŞİD’e silah gönderdi”
Olgu: IŞİD’in Kobani’yi kuşattığı 2014 yılı sonlarında Türkiye Kobani’den gelen insanlara kapılarını açtı, tedavilerini üstlendi. Hatta Peşmerge güçlerinin Kobani’ye geçişine izin verdi ve bir grup ÖSO mensubunun da Kobani direnişine katılmasını sağlayarak IŞİD’in Kobani’de durdurulmasını sağladı.
Peki algı ne? “Türkiye Kobani’deki Kürtleri canavarın eline teslim etti. YPG destan yazdı. Kobani düşmedi ama düşebilirdi! ABD, PYD’nin arkasında. Çünkü o da biliyor ki AK Parti, IŞİD’i destekliyor!”
Ve hakikat: HDP Suriye’deki PYD’yi, Rojava olarak bilinen bölgedeki Kürtleri, Türkiye’de başlayan çözümün ve diyaloğun parçası haline getirmeye razı olsaydı bugün her şey farklı olabilirdi.
Suriye’nin geleceği, özerklik ya da federasyon olup olmayacağı, Kürtlerin nerede nasıl yaşayacağı, Suriye’de meşru bir yönetim teşekkül ettikten, kanunsuz ve rezil Esad rejimi bertaraf edildikten sonra Suriyelilerin beraberce vereceği bir karar olmalıydı. Ama PYD, Esad rejimine dokunmadan ABD gibi büyük müttefiklerle hareket ederek “büyük Kürdistan” hayaline kavuşabileceğini düşündü. Bu yolda hayallerine engel olarak gördüğü Türkiye’yi uluslararası camiada gayrimeşru ilan ederek bertaraf etmek için de IŞİD zulmünü kullanıyor.
Nereden mi anlıyoruz? PKK ve muhiplerinin son birkaç gün içinde beliren IŞİD’in etkisizleştirilmesi ve bunun için Suriye’ye girilmesi olasılığına tepki ve panikle yaklaşmalarından...
Karayılan, “Eğer gelirsen Türkiye’de saldırmaya başlarız” diyerek tehdit bile etti.
Çünkü meşru, mağdur akça pakça bir aktör olarak lansman yapabilmesi için IŞİD zulmüne ihtiyacı var. İhtiyacın maliyetini karşılayan da Kobani’de katledilen masum kadın ve çocukların kanlarından başkası değil.
Sizce bu tablonun maceraperestlikle herhangi bir ilgisi var mı? Sizce bu eşikte bile, artık baygınlık getiren “Suriye dış politikamız yanlıştı, çok müdahil olduk” tezlerinin bir faydası var mı? Sizce Türkiye gerçekten çok müdahil olsaydı bugün orada hayatları tehlike altında olan Türkmenlerin de Türkiye’den aldıkları destekle kurdukları bir iki kantonları olmaz mıydı?
Sorun Türkiye’ye kurulan oyunun başarılı olduğunu idrak etme sorunudur. Bunu hâlâ bir Tayyip Erdoğan meselesi, şahsi ihtiras filan sanma sorunudur.
Doğru, bir oyun kuruldu ve başarılı oldu. Bunu reddetmenin anlamı yok. Algılar olgulara galip geldi. Türkiye-IŞİD işbirliği algısını yaratmak isteyenler maalesef başarılı olmuştur ve Türkiye IŞİD’in yaptıklarından dolayı hesap sorulabilen bir ülkedir artık.
IŞİD, yaptığı rezilliklerle İslam’a tarihin görmediği türde bir zarar verirken PYD’nin haklı bir pozisyon edinmesine neden oldu. Bu haklılık uluslararası kuruluşlar ve kamuoyu nezdinde Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmasına hizmet ediyor.
IŞİD’in var olmaya devam ettiği, hacim kazandığı bir bölge, bütün etnik ve dini gruplardan insanların önce tekfir edilip sonra katledildiği, can güvenliğinin olmadığı bir bölge olacak. Dünyanın en fena terör örgütlerinden biriyle burun burunayız ve bu gerçeğe karşı tam inisiyatif almazsak başımız çamurdan çıkmayacak. IŞİD, İslam âlimlerini infaz eden, sekiz yaşındaki Kürt çocuklarının kafasını kesen ve ayrıca toptan bir devletin/ ülkenin; Türkiye’nin köşeye sıkıştırılma, değersizleştirilme, sıtmaya razı ettirilme aracı olmuştur. Araç etkisizleştirilmediği sürece şikâyet etmenin, “Ama PYD de kötü, yapmasın öyle” diye ağlayarak ya da “IŞİD’le işbirliği yapmadım, valla yapmadım” diye saçı başı dağıtarak ne Türkmenler, ne Türkler, ne PKK’lı olmayan Kürtler, ne de sınırlar korunabilir.
Türkiye’nin önce yenilgiyi idrak etmesi, sonra da kendisine kurulan oyunu geri püskürtmesi gerekiyor.
Ne IŞİD gibi radikal barbarları tolere etme, ne de IŞİD ile kıyaslanmasını doğru bulmadığım etnik temelli totaliter PYD’nin siyasal hâkimiyet ajandasını destekleme lüksümüz var.