Neden buzdolabında?
Murat Yılmaz, Hayati Ünlü ve Eyüp Yılmaz, “Çatışmasızlık nasıl sona erdi?” diye bir kronoloji çalışması yaptılar, Star’ın “Açık Görüş” ekinde yayınlandı. Çözüm sürecinin 2012’den günümüze kadar olan kısmını ele alan çalışma, Kandil’in devletin attığı pozitif adımlara süreç boyunca nasıl cevap verdiğini belgelemesi açısından çok önemli.
İki gazete sayfasına küçük fontlarla anca sığdırılabilen kronolojiyi özetlemek çok zor. Kendi yorumumla deneme taraftarıyım.
Süreç 28 Aralık 2012’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir televizyon röportajında hükümetin İmralı ile görüşme yaptığını duyurmasıyla başladı. 3 Ocak 2013’te kesinleşti.
Şubat 2013’e dair en önemli detay, Milliyet’in haber yaptığı görüşme tutanaklarından. Ünlü işadamı Osman Kavala’nın Öcalan’a “Başkanlık sistemine destek vermeyin” diye bir mektup gönderdiğini ortaya çıkaran tutanaklar. Detay olarak kalmadı. Kavala’nın “aydınları”, özellikle 21 Mart 2013’te Öcalan’ın tarihi Nevruz mektubunun okunduğu günden sonra Kandil’i “Sakın silah bırakmayın” noktasına razı etmeye çalışacaklardı.
2013 Nevruz’unda okunan mektuptan sonra PKK ateşkes ilan etti. 25 Nisan’da bütün silahlı güçlerini Kuzey Irak’a çekeceğini resmi olarak duyurdu. Murat Karayılan, PKK’nın 8 Mayıs’tan itibaren önşartsız geri çekileceğini açıkladı. Selahattin Demirtaş da bu durumu teyit ediyor ki, altı çizilsin bu kısmın.
Ancak 9 Mayıs’ta Kandil, “1 Eylül’e kadar hükümet adım atmaz ve demokratikleşme paketi açıklanmazsa sürecin biteceği” yönünde tehditlere başlamıştı bile. Hükümetin oluşturduğu Akil İnsanlar Heyeti, yurdun dört bir yanını dolaşıp halkı barış ihtimaline hazırlamaya çalışırken!
29 Mayıs’ta Gezi olayları patlak verdi. PKK sessiz kaldı ama 2 Temmuz’da Lice olaylarının Gezici sosyal medya hesaplarıyla etkileşimli yürüdüğüne tanık olduğumuz notunu düşeyim.
YDG-H’nin “asayiş birimleri” aynı günlerde kuruldu. Twitter’dan ilan ettiler, yol kesme, araç yakma eylemleri başladı. Aynı ayın sonunda “Kızıl BBC” yani BBC Türkçe’ye görüş veren Cemil Bayık, “1 Eylül’e kadar hükümet adım atmazsa çekilmeyi durduracağız, çekilenler de geri dönecek” açıklaması yaptı. Eylül ayıydı ve PKK çekilmeyi durdurdu.
Bu sırada hükümet demokratikleşme paketini hazırlıyordu. Farklı dilde eğitim, eski köy isimlerinin verilmesi, öğrenci andının kaldırılması, “X, W, Q” harflerinin kullanılabilmesi gibi düzenlemelere PKK’nın verdiği cevap, şehirlerde milis güçler olarak YDG-H’yi tahkim etmek oldu. Şehirlerde mahkemeler kurdu, vergi toplamaya, adam kaçırmaya başladı.
Ocak 2014, PYD’nin Rojava’da demokratik özerkliği ilan ettiği ve hemen akabinde PKK medyasının “AKP Nusra’yı destekliyor” tezviratına başladığı aydır.
Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü’nde Kürdoloji Kütüphanesi açılırken, Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından Türkçe- Kürtçe sözlük yayımlanırken KCK hükümetin demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıktığı açıklamasını yapıyordu. Aylardan marttı.
Öcalan’ın süreç içindeki ikinci Nevruz mektubu, ortak geleceğe vurgu yapan pozitif mesajlar içeriyordu. Ancak 6 Haziran 2014’te Diyarbakır’da yapılan çözüm çalıştayını, 8 Haziran’da Bitlis’te güvenlik güçlerine roketatarlarla ateş açan teröristlerin saldırısı takip etti. Aynı günlerde Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nın bahçesindeki bayrak, bir terörist tarafından indirildi.
Hükümet ne yapıyordu? Barışta ısrar ediyordu. Çözüm sürecine yönelik usul ve esasların düzenlendiği Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı o günlerde yasalaşıyordu. 10 Temmuz’da.
PKK’nın cevabı 20 Ağustos’ta Diyarbakır’da bir karakola düzenlenen saldırı oldu. 24 Ağustos’ta ise bu kez Silopi’de termik santrala roketatarla saldırdılar.
Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan oldu, yaptığı ilk şey çözüm sürecini 62. hükümet programına almak oldu. PKK yine cevap verdi: Hemen her gün uydurma görüntüler eşliğinde Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği haberlerini yaparak.
HDP de boş durmuyordu, anadilde eğitim bahanesiyle yaptığı okullarda boykot çağrısının sonucu birçok ilde onlarca okulun yakılması oldu. Eylüldü. Bakın daha 6-7 Ekim olaylarına bile gelemedik.
Başlıktaki sorunun yanıtı belli değil mi?
Tamam, yarın devam edeyim o zaman.