Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Moskova Merkez Camii’nin açılışına katıldığı ve çalışma ziyaretlerinde bulunduğu Rusya’dan dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Moskova Merkez Camii’nin açılışından duyduğu memnuniyeti dile getiren ve başta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olmak üzere birçok kişinin caminin yapımı ve hizmete girmesinde emeği bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yöneltilen sorular ve yanıtları özetle şöyle:

        -Ziyarete ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?

        Moskova ziyaretimiz vesilesiyle, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile özellikle Kudüs’teki son durumu, Mescid- i Aksa’ya yönelik ihlalleri etraflıca ele aldık. Temaslarımız hakkında bilgi alışverişinde bulunduk. Süreci hızlandırarak devam ettireceğiz. Kudüs konusu, Sayın Putin’le yaptığım görüşmede de gündeme geldi. Onun yaklaşımının da bizler gibi olduğunu görmekten dolayı ayrıca memnuniyet duydum.

        -Putin’le Kudüs’ün yanı sıra başka hangi konuları ele aldınız?

        İkili ilişkileri, bölgesel konuları konuştuk. Bölgesel konuların başında da Suriye geliyor. Çalışma yemeğinde ise enerji konusu, Türk Akımı Projesi, ulaşımla ilgili bazı sıkıntılar da dahil olmak üzere genelde ikili ilişkiler üzerinde duruldu. Sıkıntıları süratle nasıl aşabileceğimizi konuştuk. Ticaret hacmimizdeki düşüşü görüştük, buna tekrar nasıl ivme kazandıracağımıza ilişkin görüş teatisinde bulunduk.

        -Suriye konusunda, Türkiye ile Rusya arasında görüş ayrılıkları da var. Bu çerçevede bir ilerleme kaydedilebildi mi?

        Dışişleri bakanlarımız bu konuda geçen hafta Soçi’de bir görüşme yapmışlardı. Bazı adımlar atılabilir mi diye bir düşüncemiz var. Mesela ilk etapta, Türkiye, ABD ve Rusya, üçlü bir adım atsalar; dışişleri bakanlarımız bu konuyu değerlendirmek üzere bir araya gelseler. Bilahare Suudi Arabistan ve İran’ın katılımları ile bu beşli de olabilir. Daha sonraki süreçte buna Avrupa Birliği, Katar ve Ürdün de dahil olabilir. Bunları aramızda konuştuk.

        -3 ülke bir araya geldiklerinde, toplantının içeriği ne olacak?

        Suriye meselesinde konu genelde bir noktada kilitleniyor: Esed’li bir Suriye mi olacak yoksa Esed’siz bir Suriye mi? Kimileri Esed ile devam edilmesinden yana. Biz de diyoruz ki, normalleşme için önce bir geçiş süreci olmalı. Geçiş süreci sonrasında Suriye’de Esed’li bir yönetim düşünülemez. Çünkü Suriye’de muhalefetteki herkesin ortak bir kanaati var: “Esed ile bir şey yapılamaz.” DEAŞ, Esed’den kopuk gibi gözükse de esasen Esed’den kopuk değil. DEAŞ’ın en büyük destekçisi Şam rejimidir. DEAŞ çıkardığı petrolü kime veriyor? Şam rejimine...

        -Peki bunları muhataplarınıza anlattığınızda size ne diyorlar? Kanaatlerini değiştirmeleri söz konusu oluyor mu?

        Kanaatler kolay değişmiyor tabii ki. Kendi hafıza kayıtlarında ne varsa, ondan taviz vermeye yanaşmıyorlar. Mesela, Esed giderse DEAŞ’ın geleceğini düşünenler var. Oysa niçin DEAŞ gelsin? Esed giderse halk gelir. Suriyenin yetişmiş insanları var, ama bu yetişmiş insanlara zemin oluşturmak lazım. Bizim ülkemizde de Avrupa ülkelerinde de Suriye’de elini taşın altına koyabilecek yöneticiler var; yetişmiş, kaliteli insanlar bunlar. Ama kimileri, bu gerçeği görmek yerine, “Esed giderse DEAŞ gelir” demekte ısrar ediyor. Halihazırda Suriye’nin yüzde 35’i DEAŞ’ın kontrolünde. Esed ise ülkenin yüzde 15’ini kontrol edebiliyor. Şam’dan başlayıp Humus, Hama üzerinden Lazkiye’yle Akdeniz’e açılan bir butik devlet kurma peşinde.

        -Rusya’nın Suriye’de askeri varlık gösterme girişimleri Türkiye’nin terörle mücadelesini nasıl etkiler?

        Ruslar, “Türkiye için terör konusunda herhangi bir olumsuzluğa biz asla göz yummayız” diyorlar. Biz de kendilerine Suriye ile 911 kilometre sınırımız olduğunu hatırlattık. Dolayısıyla bizim ülkemizin durumu elbette farklı. İcabında NATO ile farklı adımlar atabiliriz. Farklı hassasiyetlerimiz olabilir. Mesela, PYD bize göre terör örgütü. Ama ABD, PYD’yi savunabiliyor.

        -Rusya nasıl bakıyor PYD’ye?

        ABD gibi bakmıyorlar. Ruslar tamamen DEAŞ’a odaklanmış durumda. Ama PYD noktasında ABD’nin bulunduğu yerde değiller. Biz, DEAŞ, PKK, PYD dahil tüm terör örgütlerine karşı mücadele halindeyiz. Bize göre PYD, PKK ile ilintili.

        -“550 yerli ve milli vekil” ifadenizden rahatsız olanlar da oldu...

        Bu tam bir akıl tutulmasıdır. Benim o tanımımda asla bir ayrımcılık söz konusu değil. Benim yerli ve milliden kastım, bu memleketin dertleriyle dertlenen insanlardır. Dolayısıyla bu tanımda, Türk, Kürt biçiminde herhangi bir ayrımcılık yok. Ülkemizin vatandaşları, Türk, Kürt, Zaza, Ermeni, Laz ve benzeri orijinli olabilir. Etnik köken, yerli ve milli olmaya mani değildir. Bu bir zihniyet, aidiyet meselesidir. Nitekim benim Başbakanlığım dönemimde Doğu’ya ve Güneydoğu’ya ne denli yatırım yapıldığını o bölgedeki vatandaşlarım gayet iyi biliyor. Şimdi oralardaki bazı belediyelerse, şehirlerine hizmet yerine; güvenlik güçlerini engellemek için iş makineleriyle asfaltı yarmak, hendek kazmakla meşgul! Şunu söyleyeyim: “Yerli ve milli” tanımından rahatsız olanlar, bunu çarpıtarak bundan ayrımcılık çıkarmaya kalkışanlar, milli kimdir, gayri milli kimdir, farkında bile değiller. Başlıkları bile üst aklın tavsiyesiyle attıklarını düşünüyorum.

        -Kısacası siz, “milli ve yerli” ifadesinin etnisiteyle bir ilgisi olmadığını mı söylüyorsunuz?

        Elbette ilgisi yok. Dikkat ederseniz ben uzun zamandır dört başlığı hep işledim: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Tek millet, toplumdaki tüm etnik unsurları kapsıyor. Kürt, Türk, Çerkez, Abaza, Arap, kısacası bütün etnik unsurlar dahildir millet kavramına. “Tek bayrak” diyoruz. Çünkü bizim tek bir milli bayrağımız var. “Tek vatan” diyoruz. Bununla 780 bin kilometrelik vatan toprağını kastediyoruz. Bu vatan toprakları üzerinde operasyon yapılmasına müsaade etmeyiz. “Tek devlet” diyoruz. Çünkü paralel devlet yapılanmalarına izin veremeyiz. Paralel devlet sadece malum yapı ile alakalı değil. Sözüm ona “Özyönetim” diyerek paralel yapılar oluşturma teşebbüslerine de müsaade etmeyiz.

        -Türkiye’nin terör operasyonları karşısında bazı Batılı yetkililerin “orantılı güç” çağrısı yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Terörle mücadelede gereken neyse yapılır. Teröristlerin anladıkları dil neyse kendilerine o şekilde mukabele edeceksiniz. Bu işin orantısı olmaz. Kandil’e operasyonlar niye yapılıyor? Ülkemizin, vatandaşımızın güvenliğine yönelik terör tehdidini ortadan kaldırmak için.

        -Hükümetin vakti zamanında terör örgütüne Öcalan’ın serbest bırakılması da dahil çeşitli sözler verdiği; bunların yerine getirilmemesinin yeniden çatışma ortamına yol açtığını ileri sürenler de var...

        Bunların tümü yalan. Bunlar, “Yalanı defaatle kullan, belki inanan birileri çıkar” mantığıyla hareket ediyor. Şahsımla, ailemle, özellikle MİT’le ilgili olarak, hep yalan tekrarına dayanan bu yöntemi kullanıyorlar.

        "BEN BİRİLERİNİN KURDUĞU TUZAKLARA DÜŞMEM"

        -1 Kasım seçimleri için meydanlara inecek misiniz?

        Geçen 7 Haziran seçimlerinde, devletin birikmiş birçok resmi açılışları vardı. Bu talepleri yerine getirmiştik. Şimdi o türden bir durum söz konusu değil. Ama özel sektörün yaptığı bazı ciddi yatırımlar söz konusu. Onlarla ilgili birkaç açılış olabilir. Ekimde Strasbourg’da bir toplantıda vatandaşlarımızla bir araya geleceğim, Brüksel’de bir ödül törenine katılacağım, Japonya ziyaretim olacak. Almanya’da da vatandaşlarımızla buluşma olabilir. Önümüzdeki süreçte, Washington’a gidip orada malum külliyemizin açılışını da yapacağız inşallah.

        -Başbakan ile sizin aranızı açmaya çalışanlar olduğundan bahsediliyor. Bunun bir tuzak olduğunu söyleyenler de var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        (Tebessüm ederek) Bu konuda bir şey düşünmek istemiyorum. Şunu biliyorum. Türkiye, 2023 hedeflerini inşallah yakalayacaktır. Tuzağa düşenler olabilir tabii. Ama ben, birilerinin kurduğu o tür tuzaklara düşmem.

        -HDP önümüzdeki seçimlerde baraj altında kalırsa bu ülkemiz açısından bir risk midir?

        Tabii ki risk değildir. Demokrasilerde sandıktan çıkan neticeye razı olunur. Kaldı ki bahsettiğiniz parti 80 vekil çıkardı da ne oldu? Her tarafı yakıp yıkmadılar mı? Hangi parti olursa olsun, barajın altında kalan parti neticeyi kabullenmek durumundadır.

        Diğer Yazılar