Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        100 akademisyen birleşmiş, “Sayın Merkel, Türkiye’ye gelmeyin” demeye getirmişler. “Gelip de Erdoğan’ı ve Davutoğlu’nu taltif etmeyin” diye, adeta yalvarmışlar.

        AB anlaşması, AB üyesi ülkenin AB değerlerini sadece AB’ye üye devletlerde değil tüm dünyada muhafaza etmesini gerektirirmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu, hükümet ve AKP mensupları AB değerlerini açıkça ihlal ederlerken Sayın Merkel’in böyle bir ziyaret yapmasını yadırgarlarmış.

        Türkiye’de devlet, AB’nin “tek mutlak insan hakkı” olarak gördüğü yaşam hakkını güvence altına almıyormuş.Türkiye’de devlet ırk, din, etnik köken ve cinsiyet ayrımcılığı yapmaktaymış. O yüzden gelmesinmiş Merkel.

        Sorsak kendilerini “solcu” diye tanımlayacak akademisyenler, ipe dizip ucuna fiyonk attıkları yakarışlarını büyük emperyal yapının üstadesine sunarak “sömürge aydını” tabirinin robot resmini çizmişler.

        *

        Merkel keyfinden gelmiyordu oysa. Hatta şöyle diyelim: Koşa koşa geliyordu.

        “Gözünüzü seveyim, alın şu mülteci belasını üzerimizden” demek için geliyordu.

        Bizimkilerin “AB değerleri” diye yere göğe koyamayıp putlaştırdıkları sözde insaniyet manzumesi, mültecileri insan yerine koyamadığı, onlara yer-yurt açamadığı için geliyordu.

        AB’nin “tek mutlak insan hakkı” olarak gördüğü “yaşam hakkı” sıra mültecilere gelince, Beşar Esad’ın varil bombalarıyla vurduğu sıradan insanlara gelince, kapı-duvar oluyordu. Merkel de o kapının bekçisi olarak geliyordu.

        Türkiye’ye, “Biz kıymetinizi bilemedik, ne yapıyorsanız yapmaya devam edin, durdurun bu akını” demek için geliyordu. Kısaca Merkel, mülteci sorunu için geliyordu. Bu geliş, AB’nin bu meselede nasıl çuvalladığını tescil eder mahiyetteydi.

        Ama bizim “self hater” akademisyenlerin o yüce kalplerinde, el değmemiş bakir ormanlar gibi uzayıp giden vicdan ormanlarında “mülteci sorunu” diye bir dal yoktu.

        “AB değerleri”ni ve “yaşam hakkı”nı hiçe sayan AB üyesi ülkelere gönderecek tek bir eleştiri okları yoktu.

        “Ülkemizde cami yok, o yüzden Müslüman mülteci almıyoruz” diyen Slovenya’yı; mültecilerin tekmelendiği, göz yaşartıcı gazla terbiye edildiği AB üyesi Macaristan’ı, Yunanistan’ı; İsveç’e geçmeye çalışan mültecileri tüm AB ülkelerinden şartsız bildirimsiz “sınırdışı edilmeyi” kabul ettiğini beyan eden bir metin imzalamaya zorlayan Danimarka’yı değil de mültecileri kucaklayan tek bölge ülkesini, Türkiye’yi şikâyet etmeyi tercih ettiler. Bu durum, en hafifinden trajik bir kopuş diye tabir edilse gerek.

        AB’nin mülteci krizi karşısında insaniyet sınavından sıfır alan çapsızlığını doğru okuyamamak bir yana, Türkiye’den, Türkiye seçmeninden de bihaberler. Bu ülke seçmeninin tercihlerini bu türden bir ziyaretin belirleyebileceğini zannedecek kadar körleşmiş durumdalar.

        Ama Allah var tutarlılar.

        Türkiye’yi aşağı çekecek, karalayacak her ne faaliyet varsa onun yanında yer almakta ve bu pozisyonlarını “vicdan” diye yutturmakta tutarlılar.

        Bunu yaparken sırtlarını “AB”ye dayamakta; son üç yılda yüzlerce kez “AB’den kopuyoruz, az kaldı, şimdi koptuk” sopası göstermede tutarlılar.

        Yaşadıkları ülkeyi AB’nin standart ve “kaprislerine” göre değerlendirdikleri beher konu ve olayda ortaya koydukları memleket nefretinde tutarlılar.

        Bu nedenledir ki AB’nin ağır topu Almanya’nın Merkel’ine yaptıkları, “Size güvendik, siz de taş çıktınız” siteminde tutarlılar.

        Çünkü “çoğunluğun yönetim hakkı”nı sindirmemek için, “Demokrasi sandıktan ibaret değildir” tezleriyle demokrasinin olmazsa olmazını hafife alabilmek için gösterdikleri akıllara seza direncin mesnedi AB idi. Türkiye’nin AB’ye girmesine bile karşı olan Merkel’in bu kritik dönemde yaptığı ziyaret ise o çok beğendikleri AB üyeleri için bile önceliğin “ihtiyaçlar” ve “reel politika” olduğunu ilan etti.

        Merkel ise bizimkilere “AB değerleri”nin tek ve mutlak referans olmadığını söylemiş oldu. “Siz bu işi fazla ciddiye aldınız çocuklar” demiş oldu.

        Bizimkiler ne kadar üzülse yeri. Sızlanırken tutarlılar.

        Diğer Yazılar