Soros'un itirafı
Uluslararası para spekülatörü George Soros, Gezi Parkı’nın betonlaşmasına karşı çıkan hareketin istismarıyla başlayan Taksim isyanını desteklemekle ilgili önemli bir itirafta bulunmuş. Ancak küçük bir gözbağcılık ile başında bulunduğu vakfın verdiği desteği, tıbbi ve hukuki yardımla sınırlı tutmuş. “Vakfın yaptığı aktif olarak protestocuları desteklemek ve tahrik etmek değildi ki. Bu yanlış bir tavırdı. Ama vakıf, bu olayların mağdurlarına hukuki ve tıbbi destek sağladı” demiş.
Oysa bu doğru değil. Türkiye karşıtı harekâtın daha önce başladığını ve her şeyin gayet planlı olduğunu düşünmemize neden olan başka tanıklıklar var. En önemlisi de Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye ayağındaki yönetim kurulu başkanı Can Paker’in Soros’la yollarının ayrılmasına neden olan gerekçedir. 2010 yılında Açık Toplum kurumlarının genel direktörü olan Aryeh Neier şu cümleleri kurmuştu Can Paker’e: “Sen Türkiye’de AK Parti’ye çok yakın birisi olarak gözüküyorsun. Halbuki biz AK Parti’ye muhalefet etmek istiyoruz. Onun için senin Açık Toplum Türkiye Yönetim Kurulu Başkanlığı’ndan da uzaklaşmanı istiyoruz.” Daha sonra kurucu olduğu için toplantılara çağrılması gereken Can Paker’i, tüzüğe rağmen toplantılara çağırmamışlar, bu yüzden denetçilerle uğraşmak zorunda kalmışlardı.
Gerorge Soros’un düşük dirençli ve fiili bir darbe ya da işgal gerekmeden “halledilebilecek” ülkelere “kadife devrim” ihraç etmek için kurduğu “Açık Toplum Vakfı”nın ismi bile, söz konusu devrimlerin yani aslında renkli darbelerin teorisini oluşturan Karl Popper’ın “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabından alınmadır.
Popper’ın kurduğu şu cümleler, aynı zamanda Açık Toplum Vakfı’nın felsefesini ortaya koymaktadır: “Totaliterler zorunlu, hatta kaçınılmaz olarak baskıya, şiddete başvuruyorlar. Bu totaliter rejimlerin karşısına konabilecek bir seçenek var. Gerçeğin kimsenin tekelinde olmadığı bir seçenek. Farklı bireylerin değişik görüşleri taşıdığı, bu farklılıkların, bu çeşitliliğin bir arada yaşamasını sağlayacak kurumların gerektiği bir seçenek. Yurttaşların haklarını o kurumlar koruyacak, ifade ve tercih özgürlüğünü yine o kurumlar güvence altına alacak. Bu toplumsal örgütlenmeye bir ad koymak gerekirse, Açık Toplum diyebiliriz.”
Görüldüğü gibi Soros’un renkli darbeleri, aslında bir devlete gerek olmadığı fikrinden yola çıkıyor. Her nedense bu “soylu(!)” fikirlerden yola çıkan özgürleştirme ve devletsizleştirme projesini, devletin her alanı denetleyebildiği ve gücünden kimsenin şüphe duymadığı ABD, İngiltere gibi ülkelere doğru genişletmiyor. İstikrarın hayati önem arz ettiği, vatandaşların hayatının ve geleceğinin devlete bağlı olduğu görece zayıf ülkelerde yapıyor bunu.
Yöntemi belirleyen ise Gene Sharp. “Şiddet İçermeyen Hareketin Politikası” ve “Diktatörlükten Demokrasiye” adlı kitaplarında önerdiği yöntemleri Gezi çıkışlı Taksim isyanı sırasında pek çok safhada gördük. Hatta daha sonrasında da...
Gene Sharp’ın önerdiği yol haritasının kaba özeti şöyleydi, hatırlayalım:
1) Gençler arasındaki bir örgütlenme ve örgütlenmenin adını koymak.
2) Basit ve etkileyici bir slogan oluşturmak ve yaymak.
3) Ulusal ve uluslararası medya desteği.
4) Uluslararası vakıf ve sivil toplum örgütlerinin parasal desteği.
5) Halkın sokağa dökülmesi için en uygun dönemler olan seçim sürecini fonksiyonel hale getirmek, seçimlere yönelik altyapı çalışması yapmak. Seçimlerden altı ay kadar önce seçimlere hile karıştırılacağı şüphesi olduğunu ileri sürmek, bu endişeyi yaygınlaştırmak ve seçimlere gölge düşürmek.
6) Gerilim artırmak. Ekonomik manipülasyon yapmak.
7) Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak sinir uçlarını tahrik etmek.
8) Gayri memnunları tek bir çatı altında toparlamak. Kitleler üzerinde etkili olabilecek kişileri, yönetimin dışladığı popüler isimleri öne çıkarmak.
9) Asker ve güvenlik güçleri arasından taraftar kazanmak ya da en azından tarafsızlaştırmak. Yönetimin yanında yer almamasını, en azından olaylara müdahale etmemesini sağlamak. Bu kitlelerin daha cesur davranmasını sağlar ve katılımı artırır.
10) Taraftarları sürekli olarak sokakta tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak. Sokak hareketli olduğu sürece yönetim yalnızlaşır. İktidara bağlı olanlar azalır.
Sonuç: Yönetimin şiddet uygulanmadan kansız bir şekilde yıkılışı.
Son üç yılı kabaca gözden geçirdiğinizde sizin dudaklarınızdan da aynı cümle dökülmüyor mu?
“Başaramadılar ama denediler.”