Operasyon üssü belli oldu
Türkiye 2013 yılının son aylarından 1 Kasım 2015’e kadar düzenli olarak psikolojik harekâta maruz kaldı. Suçlama, itham ve iftira sağanağı 2014 ve 2015’te yapılacak seçimlerin öncesinde şahikaya ulaştı. En çok maruz kalınan ise Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği, IŞİD’le beraber iş yaptığı, göz yumduğu yolundaki ithamlardı. 2013’ün Ağustos ayında Gezi eylemlerine katılmayan Kürtleri harekete geçirmek için PKK’lılarca kullanılan sosyal medya hesapları eliyle dolaşıma giren iftiralar, 2014’ün Ocak ayında MİT TIR’larının paralel devlet yapılanmasının unsurları tarafından durdurulması ve TIR’ların içinde silah bulunduğu, silahların da IŞİD’e gitmekte olduğu yolundaki kara kampanyayla başka bir boyuta ulaştı.
Gri Hat isimli internet sitesinin, Aydınlık Gazetesi’nin, Cumhuriyet Gazetesi’nin haber adı altında eklemlendikleri “operasyon” sonucu şöyle bir tablo oluştu: PKK yayın organları ve sosyal medya hesapları üzerinden Kürtler, paralel yapı üzerinden muhafazakârlar, Aydınlık üzerinden ulusalcılar ve Cumhuriyet Gazetesi üzerinden sol-liberal kesim, ülkelerinin kafa kesen bir örgütü desteklediği yönündeki iddialara maruz bırakıldılar; kısmen ikna da edildiler.
Sadece Türkiye ile sınırlı değildi bu kara kampanya. Uluslararası boyuta taşındı. Batılı devletlerin liderleri ve bürokratları, iddialara mesafeli yaklaştılar ama aynı şey Batı basını için söylenemezdi. Önemli gazetelerde hemen her hafta Türkiye aleyhtarı bir yazı ya da analiz yer aldı ve gerekçeleri arasında ya “basın özgürlüğü” meselesi vardı ya da “Türkiye IŞİD’e destek veriyor” antipropagandası.
Gerçek değildi. Hatta tam tersiydi. Türkiye Suriyeli muhaliflere yardım ederken IŞİD karşıtı ÖSO ve benzeri grupları tercih etmişti. Yeterince de yardım edememişti. Telabyad IŞİD’in eline geçtiyse nedeni, IŞİD karşıtı muhaliflerin yeterince yardım alamamasıydı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi içinden saldırıya uğradı, yardım TIR’ları durduruldu, Türkiye ithamlarla boğuşmak zorunda kaldı, IŞİD gücüne güç kattı ve derken Rusya Suriye’ye girdi, Esad güçlendi ve Rusya Suriye’yi sömürgesi haline getirmek için somut adımlar atmaya devam ediyor. Olaylar zinciri böyle.
“IŞİD” oltasının ucunda gelen nedensellik bağı, öteden beri İslam coğrafyasını kriminalize ederek müdahaleye açık hale getirmek için uğraşan ABD dış politikasının ekmeğine yağ sürdü, ama stratejik açıdan asıl Rusya’nın işine yaradı. Olaylar zincirine baktığınızda ayrıca IŞİD’in, Türkiye’yi Suriye’den uzak tutma amacıyla araçsallaştırıldığını, Türkiye’nin Suriye’den uzak tutulmasından da en çok Rusya’nın faydalanacağını görüyorsunuz. Türkmen Dağı’nın rejim destekli Rus uçakları ya da Rusya destekli rejim uçakları tarafından aralıksız bombalanmasının, sınırlarımızın sürekli ihlal edilmesinin verdiği mesaj da aynı amaca yönelikti.
Türkiye aleyhine uydurulan yalan kampanyası işe yaramadı. Ülkeyi yönetenler 1 Kasım’da bir kere daha yetkilendirildi.
Dahası, Rusya’nın verdiği “Suriye’den uzak dur” ültimatomlarına Türkiye tarafından verilen cevap, “Asıl sen uzak dur” olunca, Rusya da başladı “Türkiye IŞİD’i destekledi” tezviratına.
“Başladı” demek hata olur belki de. Psikolojik savaşı vekâleten yürüten unsurlar başarısız olunca “asil” devreye girmek zorunda kaldı demek daha doğru.
KILIÇDAROĞLU'NUN 'ARKADAŞ'LARI...
Sayın Ahmet Davutoğlu’nun çıkıp “DAEŞ’li arkadaşlar adam öldürmesin, kafa kesmesin artık” dediğini hayal edin.
Edemediniz değil mi?
Çünkü böyle bir şey olmaz. Bir siyasi parti başkanı, terör icra ettiği açık seçik belli olan gruplarla, kimliği ne olursa olsun böyle bir özdeşleşme içine giremez, onlarla ruhsal akrabalık fazı içinde olamaz, onlardan “arkadaşlar” diye bahsedemez.
Bahsetmez. Ama söz konusu CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise böyle şeyler serbest.
O da bu serbestiyi gönlünce kullanıyor.
“Barikatları kuran arkadaşlar da, kimlerse artık, Tahir Elçi’yi seviyorlarsa onun vasiyetini yerine getirsinler, hendek kazmayı, barikat kurmayı bıraksınlar” diyor. Kılıçdaroğlu, o “arkadaşlar”ın sadece hendek kazmadığını; polis öldürdüklerini, doktor öldürdüklerini, çorbacının çırağını öldürdüklerini, “Sizi istemiyoruz” dedi diye 70 yaşındaki amcayı öldürdüklerini bilmiyor mu? Bilmemesi mümkün mü?
Mümkün değil.
Kılıçdaroğlu’nun en son Tahir Elçi’nin canına kasteden PKK’lılardan bahisle “arkadaşlar” demesi; bilinçli ise “skandal”, dili sürçtüyse “manidar”...