Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suudi Arabistan ile İran arasındaki kriz, Suudi Arabistan’ın aralarında Şii din adamı Ayetullah El Nimr’in de bulunduğu 47 kişinin idam cezasını infaz etmesiyle başladı. İran, idamlara tepki gösterdi ve “Suudi yönetimi izlediği bu politika için ağır bedel ödeyecek” şeklinde açıklamalar yaptı. Ayetullah Nimr’in idamına tepki olarak yüzlerce kişi Tahran’da protesto için toplandı, Suudi Arabistan Büyükelçiliği ve konsolosluk binalarına saldırılar düzenlediler. Bunun üzerine Suudi Arabistan, İran ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini bildirdi, ekonomik ilişkilerini de sonlandıracağını duyurdu.

        Saflar hemen kuruldu.

        Bahreyn, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, İran’a karşı üç aşağı beş yukarı Riyad’la aynı çizgide konumlanmayı seçti.

        İran’la ittifakı bilinen Rusya arabuluculuk rolüne soyundu.

        Tarafsızlığa vurgu yapanlar: Türkiye ve BM.

        Kârlı çıkan IŞİD. Kriz kısa vadeli olursa nefes alacak, uzun vadeli olur hatta giderek keskinleşir ve mezhebe endeksli cepheler kurulursa kendisiyle mücadele etmek için kurulan koalisyonlar başka bir şeye dönüşeceği için kazançlı çıkacak.

        ACEM YAYGARASI

        Kuşkusuz idamın iyisi-makulü olmaz, mezhepçiliğin iyisi olmadığı gibi. Ancak Suud’un son idam infazlarını odak noktası haline getirenlerin gözden kaçırdığı şeyler var.

        Birincisi, Suudi Arabistan’ın idam ettiği 47 kişiden 43’ü Sünni. Yönetim tarafından El Kaide ya da IŞİD gibi örgütlere üye oldukları yani “terörist” oldukları iddiasıyla haklarında idam kararı alınmış kişiler. Yani Ayetullah Hamaney’in internet sitesinden paylaştığı karikatürde iddia edildiği gibi, ortada “IŞİD karşıtı oldukları için öldürülen Şiiler” diye bir şey yok.

        İdam cezasına karşı bir duruş sergilenecekse toptan sergilenir. Ancak Pers milliyetçiliğine Şii pelerini giydirmiş İran’ın dolduruşuyla idam cezasını kınamak, kullanışlı aptal olmaktan başka manaya gelmez. Çünkü İran dünya ölçeğinde idam sicili en kabarık ikinci ülke. (İlki Çin).

        Yakın zamanda âlim olduğu iddia edilen 27 Sünni siyasi için idam kararı alan İran değil mi? Öyle. Hatta geçen hafta tutsaklar “Son Haykırış” başlıklı bir mektup yayınlamış ve uyarıda bulunmuşlardı. Mektupta şöyle diyorlardı: “İran rejimi son senelerde çok sayıda Sünni genci idam etti. Şimdi ise Reca-i Şehr hapishanesinde ölüm hücrelerinde geriye kalan Sünni tutukluları idam etmek istiyorlar.”

        İran daha geçen yıl 200’ün üzerinde kişiyi idam etmişken ve en son da 27 mahkûmla ilgili idam kararını “Bugün asacağım, yok yarın asarım” türü siyasi bir şantajın konusu haline getirirken ne oldu? Hiçbir şey. Dünya hop oturup hop kalkmadı, hatta ruhu bile duymadı.

        Şimdi El Nimr’in de aralarında bulunduğu 4 kişinin idamının bu kadar büyük bir krize neden olmasının nedeni, ABD’nin İran’a mütemadiyen sarkıttığı beyaz güllerle ilgili olmalı.

        Nitekim pazartesi günü Reuters Ajansı’na isim vermeden konuşan bir Suudi yetkilinin açıklamaları ilginç: “Yetti artık. Tahran sürekli Batı’ya nanik yapıyor. Terörü desteklemeyi sürdürüyor, balistik füze fırlatıyor. Kimse kılını kıpırdatmıyor. İranlılar bir şey yaptığında Amerikalılar onları destekliyor. Suudi Arabistan Suriye, Yemen ve İran’da bir şeyler yapmak istiyor ve artık bunların ABD’yi kızdırıp kızdırmayacağı ile ilgilenmiyor.”

        Bu cümleler Suudi Arabistan’ın bir planı olduğunun habercisi ise zor bir dönem kapıda demektir.

        Merkezini Suud’un ve İran’ın oluşturduğu iki damar yıllardan beri rekabet halindeydi. Ama vekâleten savaşanları aracılığıyla yapıyorlardı mücadelelerini.

        Vekil savaşının tek iyi tarafı varsa o da asilleri geri dönemeyecekleri meydan okumalarda bulunmaktan korumasıdır. Uzlaşma ve pazarlık için arka kapı bırakmasıdır.

        Suud (ve taraftarları) ile İran (ve taraftarları) vekâleten savaşı bırakıp asaleten savaşmaya başlarlarsa buralarda taş üstünde taş kalmaz.

        Ve unutmayalım: Bütün bunlar ABD’nin Irak’ı karıştırıp, Suriye’de bugüne dek uyguladığı “Evet bölgede bir kaos var, ama bu bizim için faydalı-yaratıcı bir kaos; hangi taraf kaybedecek gibi olursa onu destekleyelim” politikalarının sonucu.

        Diğer Yazılar