Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün İstanbul güne patlamayla başladı. Sabah 10.20’de Sultanahmet Meydanı’nda bir canlı bombanın yaptığı alçakça saldırı an itibarıyla 10 kişinin hayatını almış görünüyordu, 15 kişi de yaralanmıştı. Ölenlerin çoğu Alman olmakla beraber tamamı “turist” idi. Başbakan Davutoğlu “Saldırıda ölen ve yaralanan yabancı vatandaşlar Türkiye’yi tanımak, görmek için gelmişlerdi. Hayatını kaybedenler aziz misafirlerimizdi. Onlara başsağlığı dileklerimi ve taziyelerimi iletiyorum” diyordu. Batı medyası da sanki “Bakın, Türkiye’de misafirler böyle ağırlanıyor” demek istercesine “servis ediyordu” kanlı parçaları. Oysa ne Paris ne de Charlie Hebdo katliamında steril habercilikten ödün vermişlerdi.

        Ama konu Türkiye olunca işler başka seyreder.

        Tabloya bakalım...

        Eylemin düzenlendiği yer, hemen her gün hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin eksik olmadığı bir yer: Sultanahmet. Şehrin turistik olduğu kadar da tarihi, hatta dini sembollerini mündemiç bir mekân.

        Hayatını kaybedenler Batılı.

        Katil ise IŞİD üyesi olduğu anlaşılan Nabil Fadli isimli bir cani. Ama “Suudi Arabistan doğumlu olmak” gibi de bir detayı var.

        İlginç değil mi? Çünkü günlerdir Suudi Arabistan- İran arasındaki kriz ya da soğuk savaşın sonu ne olur diye tartışıyoruz. Ve şunu: Allah esirgesin, öyle bir ihtimalde bu türden bir sıcak savaş Türkiye’ye ne kaybettirir? Türkiye ne zamana kadar tarafsız kalabilir?

        Söz konusu veriler ve kabaca içinde bulunduğumuz koşullara baktığınızda bu alçak eylem için sizde de “tasarlama da zamanlama da manidar” duygusu uyanmıyor mu?

        Böyle birkaç eylem daha yapılsa içimizdeki PKK muhibbi sesler hemen “Sen PKK’yı bırak da asıl içindeki IŞİD’lilerle uğraş” demeye başlar mı? Başlar.

        Böyle birkaç eylem daha olsa bizim yerli “barış savaşçıları” ve devlet içine de sinmiş anti Türkiyeciler, her fırsatta “PKK’nın sadece bir kısmının potansiyelini kullandıklarını, hepsini kullanırlarsa ülkenin yangın yerine döneceğini” söyleyip duran Mustafa Karasu ve benzerlerini; “Siz daha Kürt’ü görmediniz, bekleyin hele” diye tehditler savuran PKK yöneticilerini; allayıp pullayıp devletin PKK’nın “barış şantajını” kabul etmesi adına olmadık dolaplar çevirmeye kalkarlar mı? Kalkarlar.

        Dahası siz Suud doğumlu bir IŞİD’linin “dünyanın en değerli varlıkları” olan “bazı Batılı turistlerin” ölümüne yol açmış bir terör faaliyetiyle karşı karşıya iken nasıl olup da ipini koparan her teröristin eylem yaptığı bu atmosfere “İran-Rusya-Esad” koalisyonu ile gelindiğini anlatırsınız? Suudi Arabistan daha yakınlarda 43 El Kaide ve IŞİD üyesini infaz etmiş, ne gam. İdam cezasının hakikati ifade etmek için kullanılacak olumlu bir kanıt ya da referans olmadığı, olamayacağı ortada. Buradan da aldınız mı bir yara? Aldınız.

        Evinden uzakta, misafir olduğu yerde hayatını yitirenlerin trajedisi, ailelerinin dramı bir yana eylem Türkiye’nin “güvenli ve güvenilir” olma iddiasına karşı bir saldırı niteliğini taşıyor.

        Zira birtakım zekâ yoksunları hâlâ Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiğinden dem vurup, Google Earth’ten derledikleri kuru gıda taşıyan TIR görüntülerini müthiş belgeler diye servis etmekten haz alsalar da, Türkiye IŞİD için coğrafi uygunluk dolayısıyla en kolay hedef alınacak hazırlop bir düşman.

        İran-Rusya-Esad rejiminin ise bölgeyi ele geçirmek için kullandıkları mazeret.

        Batı’nın Şii milislerin akıttığı kana ve Esad’ın zulmüne sessiz kalma ruhsatı.

        ABD’nin mezhepçi, milliyetçi ve fütursuz İran’ı başımıza şah etme politikalarına kafa tutan ya da kendi lehine fiili durum yaratan Türkiye ve Suudi Arabistan gibi aktörleri terbiye etme sopası.

        Küresel aktörler, Türkiye’yi PKK-PYD ile, Suudi Arabistan’ı Yemen’le ve petrol bölgelerini elinde bulunduran Şii aktörleri harekete geçirme gücüyle tehdit eden ve sıkıştıran yeni bölgesel ittifaklarına katılmaya, katılmazsak rezil etmeye hazır görünüyorlar.

        Türkiye’yi aylardır esir alan PKK’nın yarattığı tahribat, PYD’nin güney sınırımızdaki demografiyi değiştirme çabaları ve Türkiye’yi Rojava’laştırmak için uygulanan hendek politikaları, Suruç ve Ankara’daki katliamlı provokasyonlar ve şimdi Sultanahmet saldırısı... Bu cibilliyetsiz projenin ayak seslerinden başka bir şey değil.

        Diğer Yazılar