Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ankara Kızılay’daki saldırının dumanı üzerinde tüterken 7 Haziran’da ya da 1 Kasım’da HDP’ye oy vermiş kişilerin eskiye oranla çok daha mahcup ve tedirgin olduklarını görüyorum.

        İnandıkları şeyler arasında “özeleştiri” önemli bir alanı kaplıyor ama o safhaya geçmek için “pirler”den işaret bekliyorlar. Boşuna bekliyorlar. Çünkü “pirleri” mahcup olamayacak kadar büyük egolardan mustarip. Garip ama gerçek, olan bitene karşı hâlâ aynı noktadalar.

        “Erdoğan, ‘Korkan insan otoriteye sığınır’ kuralına uygun olarak ‘Ya ben ya kaos!’ deyip İslamcı Tek Adam olmaya koşuyor” diyebiliyor biri. PKK’ya ise sadece nasıl bu kadar “aptal” olabildiği konusunda tepki gösteriyor. “(...) Umutsuzluk içinde PKK, Erdoğan’ın ekmeğine reçel sürecek bir olaya imza atıyor (....) ‘Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni kurduğunu ilan ediyor. Kızılay’da sivilleri kana boğan olaydan 1 gün önce. “Ya ben ya kaos!’a koltuk değneği olduğunun farkına varmadan. Sanki istihbarat teşkilatı tarafından idare ediliyormuş gibi...”

        PKK’nın ürettiği terörden tiksinen halkın “Yine ne varsa Erdoğan’da var, AK Parti’de var” demesi Erdoğan’ın, AK Parti’nin suçu oluyor iyi mi?

        Bir başkası Sur’da mahsur kalan Ramazan Hanas adlı gencin bir bodrum katında aylarca yaşamasından bahsederken orada PKK tarafından esir alınmasının sorumluluğunu devlete yüklemiş. Ramazan’ın “Teslim olun” çağrısına cevap vermek istediğinde örgüt üyeleri tarafından engellendiğini es geçerek çocuğun acılarını terörle mücadele ağıdına dönüştürmekten hiç çekinmiyor ve “kehanette” bulunuyor: “Bu ‘devlet kafası’ bölecek ülkeyi!”

        Aynı sitede, T24’te aynı masala başvuranlardan başka bir kanaat önderine göre de devlet ile PKK el ele vermiş... “Sanki devlet ile PKK el ele vermişler, birbirlerine destek ola ola hepimizi kıyamete sürüklüyorlar” diyor.

        Israrla vurgulanan temalar aynı.

        Dün Suruç’ta, Ankara Garı’nda patlayan bombalardan devleti, sarayı, Erdoğan’ı sorumlu tutuyorlardı.

        Bese Hozat’ın “devrimci halk savaşı” çağrısı yaptığını görmezden geliyorlardı.

        Bugün de Duran Kalkan’ın, Cemil Bayık’ın “baharda şahlanma” temrinlerini, eylemlerin büyük şehirlere yayılacağı tehditlerini görmezden geliyorlar.

        PKK ile HDP’nin “tek bir organizma olduğu” gerçeğini görmezden geliyorlar.

        Oysa 12 Mart’ta AKP ve TC egemenlik sistemine karşı silahlı mücadele yöntemini kullanacağını ilan ederek kurulan, PKK ve marjinal sol örgütlerin birleşiminden teşekkül eden “Birleşik Devrim Hareketi” bakın Özgür Gündem’de Mehmet Reşit müstearıyla yazan PKK yöneticisi tarafından nasıl tanımlanmış: “Birleşik Devrim Hareketi, HDK ve HDP’nin oluşturduğu Demokrasi Blok’unun alternatifi olmuyor. Tersine açıkça belirtilmese de adeta bir tamamlayıcı niteliğinde olma özelliğini taşıyor.”

        Mehmet Reşit müstearı çok büyük olasılıkla Duran Kalkan’a ait. Ve HDP’yi, PKK’nın sol örgütlerle kurduğu ve sivilleri öldürmekten çekinmeyecek yeni terör koalisyonunun parçası olarak tanımlıyor.

        Ama Erdoğan ve AK Parti karşıtı blokun kanaat önderleri, politika şeyhleri, siyaset pirleri ısrarla artan terörü devletin, Erdoğan’ın hatta istihbarat teşkilatının “ürünü” gibi takdim etmekten, bu insafsız pespaye varsayımı çoğaltmaktan geri durmuyorlar.

        “Erdoğan başkanlık sistemi gelsin diye kaos üretiyor” gibi bir “Amentü”leri var.

        Referansları da sanki Erdoğan’ın ağzından çıkmış gibi kullandıkları “Ya başkanlık ya kaos” gazete manşeti.

        Oysa manşetin mucidi Yeni Akit Gazetesi. Erdoğan değil.

        Hukukçulara başkanlık sisteminin neden gerekli olduğunu sorup aldıkları görüşleri derleyerek bir haber yapmışlar. 28 Ocak tarihli haber için demeç veren Hukukçular Birliği Başkanı Alaaddin Varol, “(...) Yarın AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olmadığında bu ülke ne yapacak, yine mi kaos ortamı doğacak? Yeni krizlerin yaşanmaması için acilen sistem değişikliği gerekiyor” demiş, gazete de bu görüşten esinlenerek yapmış yakıştırmış, “Ya başkanlık ya kaos” başlığını atmış.

        Koskoca adamlar/kadınlar, aydınlar o gün bu gündür bu cümle “Erdoğan’ın ağzından çıkmış gibi” analiz yapıyor ve bu cümleyi “Terörün artmasından Erdoğan kazanıyor” yollu iftiralarına dayanak olarak kullanıyorlar.

        Bu denli körlük, bilinmeyen bir dine inanıp gördüğü halüsinasyonu ışık zannetmekle mümkün.

        Diğer Yazılar