Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Taksim’deki eylemlerden kısa bir süre sonra Brüksel’deki saldırılar gerçekleşti, 34 ölü ve çok sayıda yaralı var. Uzmanlar, Brüksel’de IŞİD’e düzenlenen operasyonlara karşı örgütün misilleme yapmış olabileceğini düşünüyor.

        Nihayetinde Brüksel’deki saldırılar da Paris’tekiler de IŞİD tarafından üstlenildi.

        Suruç, Ankara Garı ve en son İstanbul Taksim’de gerçekleştirilen saldırılar ise üstlenilmedi. Bu saldırılar Brüksel ya da Paris saldırıları gibi IŞİD merkezinin talimatıyla yapılmış “mesaj” ve “güç gösterisine” yönelmiş saldırılardan farklıydı. Daha çok Türkiye’ye ve bölgeye özel bir siyasal sonuç elde etmeye ayarlı mühendislik çalışmalarına benziyorlardı.

        Dün burada çalışan mekanizmayı “terör borsası” diye tarif ettim. Büyük devletlere bağlı bir istihbarat ve harekât koordinasyon mekanizmasının, ikna edilmeleri kolay, uygun özgeçmişe sahip kişileri kendi hedeflerine monte edip onlara hedef tayin ettiklerini, bu yolla Türkiye’nin tabağına ne düştüyse ona razı olan bir parya konumuna itilmeye çalışıldığını düşünüyorum.

        Çünkü Türkiye’de IŞİD adı altında işlenen her saldırının arkasından epey etkili bir ameliyat çıkıyor.

        20 Temmuz 2015’teki Suruç saldırısı ile Kobani’deki yeniden inşa çalışmalarına katkı vermek için Kobani’ye gitmek üzere Suruç’ta toplanmış çoğu MLKP, TKP/ML gibi sol örgütlere sempatizan gençlerin PKK ile bütünleşmesi sağlandı misal.

        Cinayet ve saldırıları “saray gladyosu” adını verdiği muhayyel bir canavara yıkan; aynı zamanda PKK’nın daha sonra başlatacağı terör eylemlerine siyasal zemin sağlamakla görevli olan HDP, Suruç’taki saldırıyı PKK tabanı ile radikal sol örgütler arasındaki kaynaşmayı sağlamak için kullandı. Saldırıyı IŞİD’in Adıyaman hücresi diye tarif edilen yapıdan Abdurrahman Alagöz yaptı ama günün sonunda bu mesele sol radikal örgütler ile PKK komutanlarının devrimci halk savaşı ortaklığını doğurdu. 12 Mart 2016’da dokuz sol örgüt, Duran Kalkan’ın ilan ettiği bildiri altında “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”ni kurdu ve sadece AKP’ye değil “TC burjuva devleti”ne de savaş açtıklarını deklare ettiler. Tohum Suruç’ta ekilmişti.

        10 Ekim’de Ankara Garı’nın önünde yapılması planlanan DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB ve HDP’nin katıldığı mitingin saldırıya uğraması da tohumun kök salmasına yardımcı oldu.

        PKK ve PYD’nin Rojava üzerindeki egemenliğe kavuşması için Türkiye’de yapılması gereken siyasi tahkimat, sol kesimi, STK’ları “ortak tehdit” algısında birleştirmeyi ve tehditten de ülkenin bugünkü yönetimini sorumlu tutmayı gerektiriyordu. Ankara Garı saldırısı, “ortak tehdit” meselesindeki ortaklaşmayı sağladı. Fail olarak bu kez Yunus Emre Alagöz’ün ismi öne çıktı.

        İstanbul Taksim’de neden saldırıya uğradık?

        İlk neden, terör nedeniyle turizmin yara alacağı tartışmalarını soru işareti olmaktan çıkarıp kesinliğe dönüştürmek için.

        İkinci neden ise IŞİD’e karşı yapılacak Musul operasyonu.

        Amerikan derin devletiyle bağları çok su götürür bir isim olan; Barack Obama’nın IŞİD Karşıtı Uluslararası Koalisyon Özel Temsilcisi Brett McGurk’un, 6 Mart’ta ilan ettiği “Musul’u kurtarma operasyonu” ile ilgili olarak yeni üs haberleri İstanbul saldırısından sadece 2 gün sonra ajanslara düştü.

        Bu operasyonu garip yapan ise şu:

        Suriye’deki IŞİD varlığı, etrafına sorun saçan bu ülkenin en önemli anomalilerinden biri iken normalde bu operasyonun Rakka’ya yapılması gerekir.

        Musul’a operasyon, Irak’taki IŞİD’lileri Suriye’ye kaçmaya teşvik etmek demektir.

        Suriye, IŞİD’in anavatanı haline geldiğinde bu durum Suriye muhalefetini etkiler, Beşar Esad’ı etkiler, Baas rejimini etkiler, seçenekleri “Suriye’nin bölünmesi” ya da “Baas rejimine etnik ve mezhebi katliam yapma hakkı dahil her türden tedbiri alarak düzeni sağlama hakkı verilmesi” olmak üzere ikiye indirir.

        Batılı ve İsrailli mahreçlerin Suriye’nin bölüneceğini, bölünmesi gerektiğini ileri sürdüğü bugünlerde, bölünmeden en iyi payı elde edecek olan PKK-PYD’nin örtülüp IŞİD’in öne çıkarılması hiç şaşırtıcı değil.

        Türkiye’nin Suriye’nin bölünmesine karşı olduğu da sır değil.

        Taşları verdim, boşlukları siz doldurun.

        Diğer Yazılar