Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir taraftan solarsa sulamak, büyürse budamak “zorunda olduğu” bir Türkiye var. Bir taraftan da Türkiye- ABD ilişkilerininstabil olmasına duyduğu gereksinim.

        Bir taraftan bir zamanlar “Nasılsa bizi ısırmaz” diye düşündüğü ve İslam’ın hiç değilse Sünni yüzünü karartma bağlamında kendisinin asla başaramayacağı bütün işleri yapabilen IŞİD’e duyduğu müthiş ihtiyaç var. Bir taraftan da IŞİD’in artık sadece kendisinin değil dünyanın başına bela olmaya başladığı ve NATO ülkelerinin bile alttan alta IŞİD’den ABD’yi sorumlu tuttuğu gerçeği. IŞİD mazeretiyle kaç ülke Suriye’de bugün sahi, hiç saydınız mı? Tabii.

        Bir taraftan bir ülkeye çıkarları gerektiğinde müdahil olma ve yine çıkarları öyle gerektirdiği için müdahil olmama şansını ve kıvraklığını veren IŞİD’in en az “otuz yıl sürmesi”ni istiyor. Bir taraftan da bunun getireceği riskleri hesap etmek zorunda; çünkü artık kendi kucağında da bombalar patlıyor.

        Bir taraftan bakıyor, Esad kötü, kabul edilemez. Ama bir taraftan iyi. Çünkü “Benim savaşım İslamcılarla” demişti. ABD’nin yapmak için kırk türlü kılıf icat etmesi gereken işleri Esad hiçbir hukuki zemine gereksinim duymadan yapıyor. Esad sonrası dönemde iktidara talip olma olasılığı bulunan, eline silah almış İslamcı muhalifleri ılımlı ya da ılımsız demeden temizliyor. Bir taraftan ABD’nin düşmanı olan Esad var. Bir taraftan da ABD yerine ABD’nin uzun vadeli muhaliflerini temizleyen Esad.

        Bir taraftan Ortadoğu’da hem Türkiye’nin, hem İran’ın, hem Irak’ın, hem Suriye’nin iplerini eline geçirme şansı veren joker PYD-PKK devletinin kullanışlılığı iştahını açıyor ABD’nin. Bütün çevre ülkeleri kontrol etmenin ve Asya’nın içlerine kadar uzanabilme konusunda ABD’ye “gık” bile diyemeyecek taptaze aparatçik devlet olasılığı dişini kamaştırıyor. Bir taraftan da kırmızı çizgilerini ilan etmiş ve ABD’nin oyunlarına boyun eğme konusunda eskisi kadar hevesli olmayan Türkiye’yi kaybetme riski. Bu yüzden Menbiç’i kurtaran bir taraftan PYD-YPG güçleri. Bir taraftan SDG güçleri. Yani içine göstermelik bir iki Arap aşireti de eklenerek oluşturulmuş YPG’li Suriye Demokratik Güçleri.

        Bir taraftan zira, Türkiye ile açık seçik savaşa girmeden onu terbiye etmek istiyor; soğuk sular ve kızgın ateşler arasında badirelere zorluyor, bir taraftan da kalbi durursa diye suni teneffüs ekipmanını da yanından ayırmıyor.

        Bir taraftan suçluların iadesi anlaşması diye bir şey var; ya da en azından ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey’nin dediği gibi, “Amerikan hükümetinin Gülen hareketi ve Fethullah Gülen’e baskı amacıyla hukuki işlem ya da cezai işlem olmaksızın sırf eylemleri Amerikan çıkarlarına karşı olabilecek bir kişi olduğu gerekçesiyle atabileceği adımlar da var. Bunlar Adalet Bakanlığı’nda görevli insanlardan ziyade Başkan Yardımcısı Biden ile tartışabileceğiniz konular” türünde bir olasılık var.

        Yani ABD suçluluğuna ilişkin delilleri yeterli bulmasa da sırf “Türkiye ile ilişkilerimizi bozuyor” diyerek de bazı adımlar atabilir, böyle bir yetkisi var. Bir taraftan da Gülen’in asla Türkiye’de çözülmemesi hatta bu nedenle Türkiye’nin eline geçmemesi gerekiyor.

        Bir taraftan Türkiye kaçar gider, Avrasya blokunda yer alır diye endişe ediyor. Bir taraftan da “Ama ıslah olmamış bir Türkiye zaten işime yaramıyor” diye bakıyor.

        Tam bu nedenle bir taraftan “müttefik”.

        Bir taraftan “müttefik değil”.

        Diğer Yazılar