Cumhurbaşkanlığı sistemi ve kuvvetler ayrılığı
AK Parti ile MHP’nin ismini “cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak koydukları model deği- şikliğiyle ilgili yasa teklifi bugün Meclis’e sunulacak. Değişikliğin tam olarak neleri kapsadığını net olarak o esnada öğreneceğiz.
Teklifin 330 oy alması konusunda kaygı yok. Referandum tarihi olarak ise 2017 Nisan ayının düşünüldüğü biliniyor. Başbakan Yıldırım, OHAL şartlarında referanduma gitmenin yanlış olacağını söylediğine göre bu tarih, aynı zamanda OHAL için öngörülen tarih sınırını da işaret ediyor. Referandumdan “Evet” çıkarsa, ki büyük olasılıkla çıkacak, ilk seçim 2019’da olacak. Değişiklik paketinde idam cezası yok.
Kulislerden alınan bilgiler doğrultusunda AK Parti tarafı, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin aynı zamanda partisinin genel başkanı da olabilmesi talebini kabul ettirdi. Buna karşılık Cumhurbaşkanı’na soruşturma ve Yüce Divan yolu için gereken koşullar esnetildi. Soruşturma komisyonu kurulabilmesi için salt çoğunluk, Yüce Divan’a sevk için milletvekili sayısının 2/3’ünün oyu gerekecek.
Cumhurbaşkanı’nın kararname çıkarma yetkisi, yürütmeyle ilgili konularla sınırlandırılmış durumda. Cumhurbaşkanı yasa teklifi veremeyecek, yasa teklifi sadece milletvekilleri tarafından verilebilecek. (Cumhurbaşkanı’nın sadece bütçe kanunuyla ilgili teklif verme hakkı var.) Bir kişinin hem yasamada hem yürütmede görev alması mümkün olamayacak. Bir milletvekili kabinede yer alacaksa o zaman yasama görevini bırakması gerekecek. Yasama için ayrı bir seçim, yürütme için yani hükümet için ayrı bir seçim öngörülüyor.
Bu hususlar, yasamayı yürütmenin emrine bırakan parlamenter sisteme oranla, yürütmeyi yasamadan bağımsız kılma hamleleri olarak değerli. Ancak bahsedilen iki seçim aynı gün yapıldığında ve ABD’deki gibi kısmi ara seçimler söz konusu olamadığında olacak olan şu: Seçim sonucunda hem Cumhurbaşkanlığı makamında hem de Meclis’in sandalyelerinin çoğunda aynı parti olacak. Katı bir parti disiplini uygulandığında Cumhurbaşkanı’nın istediği yasaları partisi aracılığıyla teklif ettireceğini öngörmek mümkün.
Hakeza taslak metinden sızan kulislere göre Cumhurbaşkanı, HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını atayacak. Diğer üyeler Meclis tarafından seçilecek. Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı’nın önemli kurumlara atama yapmamasını beklemek çok gerçekçi değil. Ancak Cumhurbaşkanı’nın atamadığı üyeler için “Meclis atayacak” demek de tatmin edici değil. Zira az önce bahsettiğimiz durum burada da var: “Meclis atayacak” demek; Meclis’te çoğunluğu olan, genel başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan parti hangisi ise HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerini de o atayacak anlamına geliyor. Buradan Meclis’te çoğunluğu olan, genel başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan parti, yasama, yürütme ve yargıyla ilgili bütün kararları tek başına veriyor sonucu çıkabilir ya da sistem zamanla bu yönde istismara açık hale gelerek parti devleti olma yoluna girebilir. Şimdi değilse, 5 yıl sonra, değilse bile birkaç 10 yıl içinde yeni huzursuzlukların oluşmasına neden olma riski var.
Oysa başkan ve Meclis seçimlerinin farklı günlerde yapılması, denetim yetkisini halkın eline vermeyi mümkün kıldığı gibi, sözü edilen sıkıntıları aşma, kuvvetler ayrılığını dengede tutma yönünde önemli bir imkân sağlar. Zira halk başkanını seçmiş olmanın verdiği rahatlıkla Meclis’i ikincil ihtiyaçları doğrultusunda teşekkül ettirme amacıyla seçim davranışını farklı yönde kullanabilir. Bu yol Meclis’e daha çok parti girmesini sağlayabileceği gibi partilerin aldığı oy oranlarını dengeleme imkânı verir.
ABD sistemindeki gibi, Meclis seçimlerinin daha kısa aralıklarla tekrarlanması, demokratik iradenin canlı kalmasını, Meclis’in yenilenmesini sağlar ve bir nevi “güvenoyu” mekanizması yerine geçer. Hedeflenen güçlü yürütme, etkin iktidar yapısı iki, iki buçuk yılda bir yapılabilecek bu türden Meclis ara seçimlerin sonuçlarını, bir nevi “plebisit” olarak görüp uygulanan politikaların halktaki karşılığını sınama fırsatı olarak kullanır.
Sistem değişikliği gerekli. Sürgit fiili durumla gidilmez.
Ancak şunu unutmamak gerekiyor: Kuvvetler ayrılığı prensibi ve denge-denetleme mekanizması “vesayet” değildir. Temenni ediyorum ki, bu çok önemli ayrım dikkate alınarak ilerlenilir.