Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD’nin güney eyaletlerinden Virgina’nın cennet köşelerinden biri olan Charlotteville bir anda Ku Klux Klan kukuletaları, yanan meşaleler, swastika (gamalı haç) işaretleriyle dolu bayrakların boy gösterdiği bir kâbusun fonu oldu. Kuzey-Güney savaşında Güney’i seçerek ayrılıkçı konfederasyon tarafında savaşan ve hâlâ güneylilerin saygı duyduğu bir general olan Robert Edward Lee’nin heykelinin kaldırılması planı, ahaliyi ve ahaliyi organize etme yönünde giderek daha fazla etkin olduğu gözlemlenen Alt-Right (Alternatif Sağ) akımın üyelerini sokaklara döktü. Onlara karşı anti faşist hareket Antifa da sokağa çıktı ve olaylar gelişti.

        Nihayetinde yürüyüşe dalan araba Heather Heyer adlı kadının ölümüne ve 30’dan fazla kişinin ölümüne yol açtı. İşin ilginç tarafı bazı haberlerde arabayı kullananın da, hayatını kaybeden ABD vatandaşının da Antifa üyesi olduğu bilgisinin geçmesi.

        Trump’ın olayları kınaması yarım ağız ve gecikmeli oldu; çünkü başkan iki tarafın da suçlu olduğuna inanıyordu. Baskılarla karşılaşınca geri adım attı. Ancak olayların etkisi durulmadı.

        “ABD savaşında Kuzey mi haklıydı, Güney mi?” tartışması bizim işimiz değil. “Güney için savaşan Robert E. Lee’nin bir tane kölesi yokken, Kuzey için savaşan Ulysses Grant’ın ise evi köle doluydu” tartışmasına girmek de abes.

        Ancak Virgina’daki olaylarda karşımıza çıkan iki taraf var ve ikisinin büyümesi de Trump’ın başkan olmasından bağımsız değil.

        Ve iki grubun izlenmesi de önem arz ediyor.

        Neden mi? Çünkü bu iki grubun tabanlarını büyütüp büyütemeyecekleri, çatışmalarının artıp artmayacağı; dünya jandarması konumunda olan ve Trump başkanlığında giderek daha fazla destabilize olduğu izlenimi veren ABD’nin kaderi açısından önemli. ABD’nin kaderi de, dünya devinin sorunlarını ihraç ettiği ve edeceği ülkeleri/bölgeleri ciddi şekilde ilgilendiriyor. İlgilendirmeli.

        VİRGİNİA'DAKİ OLAYLARDA KİM KİMDİR?

        TRUMP seçildiğinden beri adını giderek daha fazla duyuran akımların biri: Alt-right.

        Aslında 2015’ten beri yayılan, “İncil Kuşağı” (Bible Belt) eyaletlerinde görünür olmaya başlayan, kapsamı belirsiz olmakla beraber internet üzerinde oldukça aktif; swastikalı, kukuletalı adamlar.

        Kendilerine Alternative Right (Muhafazakâr Sağ’ın daha sağı) diyor ve AltRight kısaltmasıyla anılıyorlar. Beyazların üstünlüğünü savunan akımın önde gelen internet sitelerinden biri alternativeright. com. Bu sitenin kurucusu Richard Spencer, Trump Başkan seçildiğinde izleyicilerine ‘’Hail trump!” diye seslenmiş ve dinleyicileri onu Nazi selamıyla yanıtlamıştı. Asıl dertleri Demokratlar değil, Cumhuriyetçiler. Richard Spencer, Trump’ın kampanyasını neden desteklediklerini anlatırken şunları söylüyordu: “Trump, kimlik sahibi bizler için cazipti; çünkü ‘Concervatist’lerden (Cumhuriyetçiler, Muhafazakârlar) daha sert ve üstün biri. Oyunu onların kuralıyla oynamak zorunda olmadığımızı kanıtladı. Bu da alt-right için özgürleştirici.”

        Hareketin tabanı beyazların üstün olduğuna inanmakla beraber düşük işlerde çalışmak zorunda kalan, yüksek profilli işlerde bir Hindistanlıyı ya da siyahı görünce çıldıran, onların başarılarını yüksek puan alarak girdikleri okulları iyi dereceye bitirmiş olmalarıyla değil, “Yahudi komplosu” ile açıklayan ve Trump’ın, “Ülkemizi geri alacağız” söyleminde hayat bulan gruplar. Eğitimli, şehirli Kuzeyliler tarafından “redneck” tanımıyla (bidon kafa diye çevrilebilir) aşağılanmaktan, ülkelerinin nimetlerinden yararlanmakta çok zorlanan tipler. Onlar, arabalarının arkasına hâlâ “The south will rise again” (Güney yeniden yükselecek) çıkartmaları yapıştıran ahali.

        Trump seçildiğinden beri adını giderek daha fazla duyuran akımların diğeri, Antifa.

        Trump’tan memnun olmayan kim varsa onlara ilgi duyuyor. “Black Lives Matter” (Siyahların Yaşamları Değerlidir) hareketi ve farklı anarşist gruplarla ilişkililer. Siyahların, Müslümanların, Hinduların herkes kadar Amerikalı olduklarını deklare ediyor, bu grupların haklarını savunuyorlar. Antikaptalist duruşları “sol”a yakın oldukları şeklinde okunuyor. Onlar da, biri “The south will rise again” yazdığında altına “And the north will still be there to slap you back down” (Ve Kuzey yine façanızı aşağı almak için orada olacak) yazanlar arasında daha çok rağbet görüyor.

        OZARK: KARA PARANIN İKİ CEPHESİ

        BU kadar Kuzey-Güney dedikten sonra Netflix’in fırtına gibi esen yeni dizisi “Ozark’’tan bahsetmemek olmaz. Ozark, alabildiğine soğuk bir suç hikâyesini insanın ciğerini söken bir dramaya dönüştüren, muhteşem bir dizi. İzleyen herkes bunda mutabık kalacaktır.

        Chicago’lu bir finans danışmanının, uyuşturucu karteliyle anlaşmazlığa düştükten sonra ailesini Missouri’nin Ozark bölgesine yerleştirmesiyle gelişen olayların bilinçli ya da bilinçsiz olarak orada bulunan bir alt metni daha var. Kara para işinin Kuzey ve Güney versiyonları.

        Önce kısa özet: Chicago’da maliye danışmanlığı yapan Marty, ailesine daha iyi bir yaşam sunma adına Meksikalı bir kartele verdiği ahlaki taviz sayesinde konforlu ama tatsız bir yaşam sürer. Karısı tarafından aldatıldığı yetmemiş gibi, bir yanlış anlaşılma sonucu öfkelenen kartele ailesinin hayatının bağışlanması karşılığında daha çok para aklamayı borçlanır. Can havliyle ailesini de alarak Ozark’a taşınır ve kartelin parasını sisteme entegre edecek “fırsatlar”ı devreye sokar. Bu arada büyük elektrik şirketlerinin yaptığı baraj nedeniyle tüm geçmişi sular altında kalmış yerli bir uyuşturucu baronunun işlerini bozar ve vizörüne girer: Ailesi üzerindeki tehdit ikiye katlanır, lakin olaylar gelişir de gelişir.

        Son derece sofistike ilişki ağlarını ele alan dizi, alttan alta son derece basit bir mesaj veriyor: “Kuzey’in yediği hurmalar gelir Güney’i tırmalar.”

        Güney’in zalimliğinin, suça yatkın kabalığının çoğunlukla Kuzey eksenli politikacı, işadamı(!), güvenlikçi takımının zulmünden tevellüt ettiği hissini yavaşça yerleştiriyor.

        Gerçek hayatta değilse de bir süredir dizilerde “Güney yükseliyor”. Bir hayatta kalma öyküsü olmasına rağmen dizi boyunca Ozark’ın güzel doğasıyla mest oluyor, Chicago’da bir hayli yozlaşmış ailenin son derece kanlı vesilelerle de olsa birbirlerine nasıl kenetlendiğini izliyoruz. Dizinin FBI ajanı bile gayet önemli mesajlar vermek üzere kurgulanmış. Ozark çok başarılı bir “yerleşik düzen” eleştirisi. “White trash” diye anılan insan grubunun gözünden bakılarak yorumlanan sahneler çarpıcı. Ancak kremaya bulanmış gizli Trump yancılığı yapıldığını söylemek elbette haksızlık olur.

        Diğer Yazılar