128, birden büyüktür
ÖNCELİKLE hemen ilan edeyim: Sevincim paçalarımdan akıyor. ABD’nin Kudüs kararını geri almasını öngören tasarı az önce onaylandı çünkü. 128 oyla kabul edildi. 9 ret ve 35 çekimser oy var.
Kararın herhangi bir bağlayıcılığı yok, biliyorum. Bu sonuçla şekillenen karar, tavsiye niteliğinde olacak, biliyorum. Ancak kabul oylarının ezici üstünlüğü ile ret oylarının zavallı kimsesizliği, ABD’nin Trump’la beraber dökülmeye başlayan makyajına bir darbe daha vurdu; bu iyi haber.
İsrail’in tırnak içinde “zalim” kere “zalim” olduğunu bir kez daha perçinledi; bu iyi haber.
İnsanlığın hiç değilse çok berrak konularda; hâlâ “akıl”, hâlâ “adalet” ve kötü gidişata dur deme konusunda “basiret” sergileyeceğine dair küçük bir umut yeşertti bu karar. Hem de “Din savaşları geliyor” korkularının filizlendiği bir dönemde. “Üçüncü dünya savaşı mı, eyvah” analizlerinin arttığı bir zaman diliminde.
Seviniyoruz, çünkü insanlığın ölmediğini hissetmeye ihtiyacımız varmış. Müslüman kanının çok ucuz olduğu bir hiyerarşide, “Ben yaptım, oldu”cu pervasızlığının ters teptiğini görmeye ihtiyacımız varmış.
O pervasızlık ki, kan çanağına dönmüş Ortadoğu’yu daha da karıştıracak; barış umudunu sonsuza dek öldürecek bir adımı atmakta hiç sakınca görmüyor. Filistinlilerin İsrail tarafından eziyet görmelerini, en doğal haklarının ihlal edilmesini, topraksız, vatansız ve devletsiz bırakılmalarını kabul edilebilir buluyor. O pervasızlık ki, ABD’nin BM temsilcisi Nikki Haley’in üye ülkeleri tehdit etmesini bile mümkün kılabiliyor.
Trump tehdidi daha da büyüterek bütün dünyaya, “Ben Kudüs’ü İsrail’in tapulu malı yapacağım, siz de cukkanız kesilmesin diye paşa paşa benim istediğim yönde oy vereceksiniz” diye dayılanıyor. Bütün bu tavırlar BM’nin İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Başkanı Zeid Raad el Hüseyin’in istifa etmesiyle sonuçlanan gerginlikler doğurmasına rağmen oylama öncesi aynı tehdidi yine savuruyor: “Bu oylama Amerika’nın, BM’ye ve ABD’ye saygısızlık yapan ülkelere bakış açısında farklılık oluşturacak.”
GURUR DUYDUM
BM Genel Kurulu oylama salonu dün gece tüm bu pervasızlıklara yüksek perdeden “yeter” diyen ülke diplomatlarına şahit oldu dün gece. ABD’nin emlak vurgunu yapıp daha da zengin olmuş sonradan görme gazinocular kralı tavırlarına itiraz eden ülkeler, aynı zamanda başka bir şey daha yapmış oldular: Seslerini, “Dünya 5’ten büyüktür” diyen ya da mealen bu direnişi sergileyen ülkelerin seslerine katmış oldular.
Türkiye, yaşanan eşitsizlikleri “Dünya 5’ten büyüktür” cümlesiyle problematize eden ilk ülkeydi.
BM Genel Kurulu’ndaki oylamanın sonucu, bazı yapıp ettikleri tartışmalı da olsa, Türkiye’nin hiç o kadar yalnız olmadığını gösterdi. Filistin için sesini yükselttiği günün ertesinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster tarafından radikal akımların sponsorlarından biri olmakla itham edilen Türkiye’nin haklılığı “128 kez” vurgulanırken, Trump için meşruiyet savaşı yeni başlıyor. “Kolay gelsin” demediğimizi not düşmek isteriz.
BM Genel Kurulu oylamasının sonucu, Filistin meselesinin aklın yolu ile vicdanın gözü için şaşmaz bir pusula olduğunu tescillediği için değerlidir. ABD ve İsrail’in istediği yönde oy kullanan 7 ret oyunun sahibi ise tarihin dışına ışınlanmıştır. Palau, Guatemala, Togo, Nauru, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya. Allah başka zillet vermesin.
ABD’nin tehditlerinin sadece şaşkına dönene kadar sömürülmüş ve bağımlı hale getirilmiş ülkeler üzerinde işe yaraması sevindirici. Hollanda gibi aşırı sağın dolayısıyla İslamofobi’nin yükseldiği bir ülke “kabul” oyu verirken, Bosna Hersek gibi Avrupa’nın göbeğinde Filistinlilerin kaderini yaşayan bir ülkenin “çekimser” oyu vermesi ise üzücü. Bosnalıların bu manasız tercih üzerinde kafa patlatmaları, hayır, kara kara düşünmeleri gerekir.
Bu arada, oylama sonucunu dinlerken, İsrail tarafından katledilme pahasına Mavi Marmara diye bir gemiye atlayıp Gazze’ye yardım götüren ve bir kısmı orada ölen arkadaşlarımız gözümün önüne geldi. BM Genel Kurulu’ndan çıkan sonuçta, Mavi Marmara’nın İsrail algısına attığı façanın izini gördüm. Bir kez daha gurur duydum.