Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        UBER akıllı telefona yüklenen bir yazılım sayesinde VIP araç sahipleri ile müşterileri buluşturan bir sistem. Uygulama, anlık olarak aracın rotasını, plakasını ve şoförün fotoğrafıyla birlikte telefon numarası gibi iletişim bilgilerini de görmenize izin veriyor.

        Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de UBER üzerinden tartışmalar çıktı. Zira ticari taksilerin tekeline ortak oluyor. Ama devletler şehir içi konforlu seyahatin kaçınılamaz yükselişi karşısında UBER’le ilgili yasal düzenlemeleri güncellemeye çalışarak sorunu çözmeye çalışıyorlar genellikle. Bizdeki gibi, UBER’i “iç güvenlik tehdidi” ilan etmeye kalkışan, rant kavgasının bir tarafını tutup diğerini itham eden, UBER’in müşterilerin yol, lokasyon ve kişisel bilgilerini sattığını iddia eden başka siyasetçi profili görmedim diğer ülkelerde. Bu eksiksiz “Başka yerde yok, burası Türkiye” tablosuna son haftalarda UBER şoförlerine yönelik darp, bıçaklı saldırı ve kurşunlama vakaları da eklendi.

        Hiçbir gerekçe UBER’cilerin uğradığı muameleyi haklı çıkarmıyor, yaşananlara bakınca kimlerin iç güvenlik tehdidi olduğu net olarak belli oluyor. Ayrıca bu itham zaten inandırıcı değildi. Kullanan herkes biliyor ki, UBER’in sürücü seçimi, plaka sahiplerinin şoför seçiminden daha itinalı.

        İkincisi, insanlar UBER’i sadece VIP araç konforu için seçmiyor. UBER’i seçiyorlar, çünkü UBER aracı çağrılınca geliyor. Ticari taksiler gibi mesafe beğenmezlik yapmıyor. Müşterisinin Dubaili, Katarlı olmadığını anlayınca söylenmiyor. Kazıklamaya çalışmıyor. Baştan ne ödeyeceğini bilerek araca biniyorsun ve ne yaparım da yolu uzatırım diye uğraşan bir şoför profiliyle karşılaşmıyorsun. Mesele bu kadar basit.

        Anlayacağınız sarı taksi sahiplerinin ve kullanıcılarının terörize ettiği ulaşım iklimine “çölde vaha” kapısı aralamış bir sistemdir UBER. Ancak yasal koşulları oluşturulup denetlenmesi sağlanmazsa hızla yozlaşacağı da bellidir.

        ***********

        DEĞERLİ KURAN KURSU ÖĞRETMENLERİ, SAYIN BİTLİSLİLER...

        GUCCI’nin tesettür defilesinden yansıyan görüntüleri alıntılayan ve “Tesettürlüler de tüketim toplumunun bir parçası haline getirildi” mealinde bir cümle yazan arkadaşımın paylaşımına şöyle yazmıştım: Parodi mi bu? Bizim Bitlisli Kuran kursu öğretmenleri bile bunlardan daha iyi giyiniyor.

        Önce Bitlisliler lince girişti: Sen Bitlis’e kurban ol. Bir taraftan da Kuran kursu öğretmenleri bağırıyor: Sen Kuran kursu öğretmenlerine kurban ol.

        Aralarda daha yaratıcı hakaretler de vardı ama en masumu bunlardı. Hayırdır inşallah derken Diyanet-Sen Bitlis şubesi açıklama yaptı. Arayanlardan öğrendim: Bitlis karışmıştı, Kuran kursu öğretmenleri öfkeliydi; olaylar, olaylar.

        Toz duman yatıştı ama bu olay, ülkemizin tabu üretme fabrikası olduğuna dair kuşkumu iyice perçinledi. Ayrıca baktım bazı iyi insanlar benim kötü bir niyetim olamayacağını anlatmaya çalışırken heder oluyor, o halde yazmalıyım.

        Önce bir hatırlatma: Karşınızdaki Nur Serter değil, tesettürü üzerinden ayrımcılığa uğrayan kadınları yıllarca desteklemiş bir yazar. 80’li yıllarda bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına karşı Kenan Evren’e telgraf çektiği için aylarca cezaevinde kalan “Kuran kursu öğretmeni” bir kadının yeğeni.

        “Neden Bitlis, neden Kuran kursu öğretmeni, var bir bit yeniği” diye pireyi deve yapanlara açıklayayım. İkisi de bilinçli seçim. Şöyle: Bitlis ya da herhangi bir mütevazı Anadolu kenti, “trendsetter” mekân ve markalara erişim zorluğunu temsilen o cümlede bulunuyor. Kuran kursu öğretmenleri ise bana göre tüketim toplumunun ve modaya uyma baskısının histerisine direnebilecek tek kadın topluluğu olduğu için.

        “Modaya rahat erişemeyen ve zaten modayla ilgilenmeyi zül addedecek kadınlar bile bu kreasyona oranla daha iyi giyiniyor” diyorum. Burada aşağılama, hakaret nerede, akıl erdirmek zor. Tek hatam sabahtan akşama Kuran-ı Kerim ile içli dışlı olan kadınların stildir, trenddir, modadır diye uğraşmayacağını, iç dünyalarında kısmen de olsa süfli, dünyevi kaygılara, “iddialara” yer olmadığını düşünmek. Liyakatlerini eleştirsem bu kadar tepki vermeyecek insanların attığı tweet’lere, gönderdikleri mesajlara bakınca gördüm ki, bu bir “vehim”- miş, ben 80’lerde kalmışım. O zaman hepimize geçmiş olsun.

        Diğer Yazılar