Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Azerbaycan’da AP’nin “Afrin operasyonu durdurulsun” kararını değerlendiren Başbakan Yıldırım, “Kusura bakmasınlar, onlar sıcacık koltuklarında otururken Türkiye hem kendi ülkesinde hem de Avrupa’ya terörün yayılmasının önüne geçiyor” açıklamasında bulundu

        BAŞBAKAN Binali Yıldırım, bazı resmi temaslarda bulunmak ve “6. Küresel Bakü Forumu” açılışında konuşmak için bulunduğu Azerbaycan’da gazetecilerin sorularını yanıtladı:

        - Avrupa Parlamentosu’nun Afrin’le ilgili kararına ne diyorsunuz?

        Avrupa Parlamentosu böyle çıkıntılıkları yapıyor. Terörle mücadeleyi onlar mı yapıyor? Kusura bakmasınlar, onlar sıcacık koltuklarında otururken Türkiye hem kendi ülkesinde hem de Avrupa’ya terörün yayılmasının önüne geçiyor. Bir anlamda Türkiye Avrupa’yı terörden koruyor. Bu kararları almadan önce dönüp dolaşıp yatıp kalkıp Türkiye’ye dua etmeleri lazım. İşte efendim “Kürt kuvvetler”... Ne zamandan beri PKK’lılar, PYD’liler, YPG’liler eli kanlı Kürt kuvveti oldu? Öyle bir devlet mi var da Kürt kuvvetinden bahsediyorlar? Bunlar tamamen vizyonsuz, cahilce, bölgenin sorunlarından bihaber insanların verdiği kararlar...

        Avrupa Parlamentosu’nun bu anlamda sicili bozuk. Aldığı kararların bir yaptırımı da yok zaten. Bu kararları alırlar, bunları hangi saiklerle aldıklarını da biliyoruz. Arkasında kimlerin olduğunu da biliyoruz. Yazık, koca Avrupa kıtası bölücü terör örgütüne neredeyse teslim oldu. Böyle bir şey olabilir mi? Camiler kundaklanıyor, havalimanlarına saldırdılar, evlere işaretler konuyor. Dilimizde tüy bitti. Diyoruz ki: “Bakın bunları şımartmayın. Müsamaha göstermeyin. Yarın bir gün sizin de başınıza bela olur.” Ve dediklerimiz bir bir çıkıyor.

        - Afrin operasyonunun mayıs aylarında bitebileceğine dair Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları oldu?

        Afrin operasyonu devam ediyor. “Şu gün biter”, “Şu gün gireriz, çıkarız” diye bir şey yok. ÖSO milisleri ve bizim Silahlı Kuvvetler’imiz, jandarmamız, polisimiz titiz çalışıyor. Neticede sivillerin arasına sızmış silahlı terör örgütünden bahsediyoruz. Burada sivillere zarar vermeden çalışmak, teröristleri etkisiz hale getirmek, sivillerin herhangi bir zarar görmemesi kolay bir iş değil. Bu operasyonun tabiatından kaynaklanan bir zorluk var. O yüzden “Şu gün biter”, “Şu gün gireriz”, “Şu gün çıkarız” gibi bir şey demek doğru olmaz. İşlerini tamamlayınca çıkacaklar. Biz zaten baştan “Burada gelip kalma niyetimiz yok” dedik. Bu lafları Cerablus ve Azez hattında Fırat Kalkanı’nda da duyduk. “Türkiye buraya girdi, çıkmayacak” denildi. 135 binden fazla Suriyeli aile oraya gitti, yerleşti. 160 bin çocuk orada okula başladı. Bu sadece 2 bin kilometrekarelik Cerablus-Azez hattında... Köyler, ilçeler, beldeler kuruldu, asayiş sağlandı, okullar açıldı. Mahkemeler kuruldu. Bayağı bir devlet modeli oldu. Geçici bir yönetim oluştu.

        - Münbiç, Türkiye’nin gündeminde. Obama döneminden bu yana tartışma var. Ne olacak?

        Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Türkiye’ye gelmişti. Görüşmeler vesaire oldu. Orada bu Münbiç meselesi çok tırmandırıldı. Savunma, istihbarat ve diplomatlardan oluşan teknik heyetler kuruldu. Onlar çalıştılar, kâğıt üzerinde bir noktaya geldiler. Pazartesi itibarıyla dışişleri bakanları buluşup görüşecekti. Tabii Tillerson ABD Başkanı Donald Trump’ın azizliğine uğradı. Yeni gelen arkadaş ile Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ileriki tarihlerde görüşecek. Burada şu var. Bizim oradaki duruşumuz çok net. Afrin’de duruşumuz neyse Münbiç ’te de duruşumuz aynı... Sınırlarımızın güneyinde terör örgütlerinin varlığını istemiyoruz. Orada halkın yüzde 90’dan fazlası Arap. ABD’nin de Rusya’nın da varlığı var. ABD oradaki PYD-YPG unsurlarını, güya oradaki güvenliği sağlamak amacıyla tuttuğunu söylüyor. Burada bizim arzumuz, tercihimiz gerek Rusya gerek ABD ile bir mutabakat içinde sorunun çözülmesi... Ama her halükârda çözülecek. Daha önce ABD’nin Türkiye’ye verdiği sözler var. Önceki yönetim döneminde “Biz mutlaka bunları buradan çekeceğiz” denildi. Bunun tahakkuk etmesini bekliyoruz.

        - Yeni Dışişleri Bakanı Pompeo, süreci nasıl değiştirir?

        Bakıp göreceğiz. Bizim için o gitmiş, bu gelmiş fark etmez. Devlette devamlılık esastır. “Öncekiler söyledi, beni ilgilendirmez” demek yakışmaz. Bizim için ilkeler esastır. Türkiye hiçbir zaman terör tehdidi altında varlığını sürdürmek niyetinde değil.

        - Türkiye, Fırat’ın doğusu konusunda da Afrin ve Münbiç’te olduğu kadar kararlı mı?

        Terörde doğu ve batı diye bir şey olmaz. Fırat’ın doğusu, Fırat’ın batısı diye bir ayrım olmaz. Terör neredeyse mücadelemiz orada olur, bu bizim uluslararası ve ulusal anlamda meşru hakkımızdır. Bize rahatsızlık veren, canımızı yakan bütün unsurların hakkından gelmesini biliriz. Eğer bunların arkasında birileri varsa ona karşı da tutumumuz değişmez. Üye olduğumuz NATO’daki üyelerden bir tanesi “Ben bu teröristlere destek oluyorum” derse, bu ne NATO’nun ilkelerine uyar ne üye ülkelerin teröre bakışına uyar. ABD baştan bu yana şunu söylüyor: “Bizim bunlarla birlikteliğimiz taktik birliktelik, tercih değil mecburiyet...” Mecburiyet ne? DEAŞ büyük oranda yok oldu. Mazeret de kalmadı. ABD burada samimi olup olmadığını gösterecek.

        ‘ÜMİT FAKİRİN EKMEĞİDİR TABİİ’

        - Seçim ittifakıyla ilgili yasa TBMM’den geçti. En çok tartışılan bölümü, mühürsüz oy pusulaları konusu. Partilerin mühürsüz oy pusulası fırsatıyla seçimde sahtekârlık yapması gündeme gelebilir. Bu nasıl önlenebilir?

        Şimdi artık eski kafa, eski düşünce şekliyle yeni icraatları yapamayız. Bütün oy pusulaları filigranlı. Yani, mühre falan gerek yok. Bilişim gelişti, her şey gelişti. Barkodlu çekler var, filigranlı oy pusulası var. Oy pusulasının hiçbir yerine mühür bile vurulmaması lazım. İhtiyaç yok. Ama alışkanlık. Burada bir sahtekârlık söz konusu olmaz. Asıl olan seçmenin oyuna oluyor. 50 milyon seçmenin neredeyse yüzde 8-10’unun oyu boşa gidiyor. Yazık değil mi? Tüm bunları ortadan kaldıralım. İşte neymiş efendim, “Oy pusulasını zarfa koyarken muhtarın kâğıdını da koyuyorlar”... Eee konulsun, ne olacak? Sayım yaparken ayır, ne var? Ne olacak aynı zarfa koyarsa? Dolayısıyla referandumda da bu tartışmalar üzerinden bir oyun oynandı. Yani, pırıl pırıl seçimi tartışmaya açmaya çalıştılar. AİHM’ye bile götürdüler. Oradan da bir şey çıkmadı. Ben o mühürlerin eksik, fazla basılma işinde de öyle bir ihmal olduğunu düşünmüyorum. Türkiye, dünyada bana göre en adil, en şeffaf seçim yapan ülkelerin başında geliyor. Hakikaten sandıklara Türkiye’de küçük partiler daha fazla sahip çıkıyor. Onlar daha azimli olduğu için. Kayıplar hep büyük partilerden oluyor. “Onun oyunu ona, bunun oyunu buna yaz” diye söylentiler çıkarılıyor ama yok öyle şey. Çok ciddi denetimler var. Tüm bunlar ortadayken, büyük bir fedakârlıkla, gayretle yapılan seçimler üzerine şüphe düşürmek büyük haksızlık.

        - Bazı CHP’li vekiller cumhur ittifakına karşı, seçime girmemek gibi bir öneri ortaya koydu. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?

        O “Girmeyelim” diyenler kazanma ümidi olmayanlar. O kadar tecrübe var, 8-9 seçim kaybettiler. Ama “Seçime girmeyelim” diyenlere baktığınızda protest kişiler, üniversitede boykotlar yapanlar olduğunu görürsünüz. Ama Kılıçdaroğlu “Seçime gireceğiz” diyor. Çünkü kazanacağına inanıyor. Yani, ümit fakirin ekmeğidir tabii.

        ‘TÜRKİYE EKONOMİSİYLE İLGİLİ GÜZEL BİR HABER VEREYİM’

        “TÜRKIYE ekonomisi ile ilgili güzel bir haber vereyim size” diyen Başbakan Yıldırım, önce Çanakkale Köprüsü’nü anlattı, sonra da soruları yanıtladı:

        ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ: Türkiye ekonomisi ile ilgili güzel bir haber vereyim size. 18 Mart’ta Çanakkale Köprüsü’nün kazığının çakılması töreni var. 10 ülke, Kore, Almanya Fransa, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Çin, Danimarka’dan 24 banka, 1 sendikasyon yapıldı. Alamadıklarımız gönül koydu. Maliyetine gelirsek 1.6 milyar Euro dış kaynak, toplam 2.3 milyar Euro, gerisi iç kaynak.Türkiye ekonomisinin gücünü gösteriyor. Bu Türkiye’ye yatırımın nasıl ilgi gördüğünü ortaya koyuyor.

        FAİZ VE DOLAR: 2017’de olduğu gibi 2018’de de çeşitli sektörlere yönelik bazı tedbirler ve kolaylıklar getireceğiz. Bunu yapmakla durgunluk geçiren bazı sektörlerin sorunlarını çözüme kavuşturacağız. Genel anlamıyla da yüksek faiz, yüksek enflasyon ve kur baskısıyla ilgili daha köklü bir çözüm üzerinde çalışıyoruz. 2013’ten sonra küresel piyasadaki hareketlenmeler kur üzerinde baskıya sebep oldu. Geçen yılın sonuna kadar kurda sınırlı bir dalgalanma gerçekleşti. Gerek Merkez Bankası, gerekse ekonomi yönetimi olarak tedbir alıyoruz.

        2018’DE BÜYÜME: 2017 büyümesi yüzde 7.3 gibi gerçekleşecek. Öyle gözüküyor. 2018 büyümesi için onun belki biraz altında ama Orta Vadeli Program’daki hedef olan yüzde 5-5.5 gibi bir büyümeyi hedefliyoruz. Ekonomiyi soğutmak istemiyoruz. Meclis’te görüşülen torba yasa, KDV reformu ve diğer kanunların amacı yatırımcıyı rahatlatmak. İstihdam seferberliği bundan sonra da devam edecek.

        YERLİ İLAÇ SEKTÖRÜ: Çalışmalar var. Ama bunun bugünden yarına sonuç verecek bir iş olmadığını kabul etmemiz lazım. Bu aşı ile başladı. Plazma ve kan orada da çalışmalar yapılıyor. Kendi molekülümüzü üretmek ciddi bir Ar-Ge çalışması gerektiriyor. Tıbbi araçlar, operasyonlarda kullanılan malzemeler ve stent gibi bunları yapmak isteyen firmalar var.

        BÜTÇE AÇIĞI-CARİ AÇIK: Türkiye açıkla büyüyen bir ülke... İki açık var. Biri bütçe açığı diğeri cari açık. Bütçe açığında sıkıntılı bir durum yok. Öngördüğümüz hedeflerin altında ama cari açıkta biraz dış faktörlere bağlı bir şey. Petrolün 65 dolarlarda seyretmesi. Türkiye’nin öngördüğü şartların değişmesiyle birlikte birtakım hesaplar şaşabiliyor. Ama Türkiye ekonomisiyle ilgili endişe edilecek bir durum söz konusu değil.

        TURİZM ÇOK İYİ: Turizmde de çok iyi durumdayız. 2018 rezervasyonları 2017’nin çok çok üzerinde. Turist sayısında 40 milyona yaklaşacağımızı düşünüyoruz, eğer bir olumsuzluk yaşanmazsa. Avrupa’dan Türkiye’ye rezervasyon artışları var. Rusya da öyle...

        VARLIK FONU VE SPK: Varlık Fonu’nun yasası çıktı, ikincil mevzuat da çıktı. Oradaki sorunumuz biraz başlangıçta ekipte istediğimiz performansı göremedik. Orayı çekip çevirecek, küresel anlamda diğer fonlardaki kişilerle çok rahat ilişki kurabilecek, küresel finans piyasalarını bilen ismine itibar edilen bir ekip kurmak istiyoruz. Yakın zamanda atama olacak. SPK Başkanı’nın ataması da bugün yarın çıkar.

        Diğer Yazılar