Suçu vahim değilse, gidişat vahim demektir
BÜŞRA Ersanlı ile Doğu Konferansı kapsamında yer alan bir gezide tanışmıştım. İnsanların isimlerini unutan ama bende bıraktıkları hisleri saklayan biriyim. Büşra Hanım'ı, insanlara barışçıl bir açıklık ve sevecen bir merakla yaklaşan bir akademisyen olarak kodlamıştım. Tansiyonu yükseltmek bir yana, bulunduğu ortamı yatıştıran bir enerjisi vardı.
Ben KCK'nın tehlikeli boyutlar içeren bir yapı; BDP'nin tepesine asılmış bir Demokles kılıcı; PKK'nın ovayı denetleme ve BDP'yi hizada tutma aygıtı olduğunu düşünen biriyim. "PKK dağda, BDP ovada siyaset yapacaksa, KCK hangi iş için yapılandırıldı?" sorusunun benim nezdimde meşru bir karşılığı yok.
Ancak KCK nerede bitiyor, herhangi bir Kürt'ün "fikir ve düşünce özgürlüğü" muvacehesinde "Bazı önemli haklar istiyorum" deme hakkı nerede başlıyor, çok belli değil. Bu muğlaklık, "Güvenlik eksenli operasyonlar sürerken, demokratik açılım devam edecek" diye ifade edilen politikanın demokratik açılım/sorunları siyasetle çözme ayağını sık sık açığa düşürüyor.
Son tutuklamalar da ne yazık ki bu algıyı kuvvetlendirdi. KCK operasyonu kapsamındaki genişleme ivmesi hayra alamet değil.
BÜŞRA'DAN ŞEYTAN ÇIKARMAK
Ama daha kötüsü, medyanın çok hızlı bir şekilde Büşra Ersanlı üzerinde yoğunlaştığını, geçmişine ve handiyse çocukluğuna kadar inerek hayatından "tekinsiz" bir şeyler bulma hevesine kapılmış olduğunu görmek.
"Ersanlı'nın Yahudi Aşkı" başlığı bile kullanılabildi misal. Her şeyi bir yana bırakın, bu ifade, altmış yaşını geride bırakmış bir hanımın geçmişte yaptığı "evliliği" dile dolamak için son derece münasebetsiz bir yol.
Bir başka internet sitesi, "İşte Ersanlı'nın verdiği KCK dersleri!" diyor. Sondaki "ünlem"e bakarak, Büşra Hanım'ın "bir intihar bombacısının el rehberi" tadında yakın mesafe savaş taktikleri öğrettiğini filan zannedebilirsiniz. Hayır, "sözde akademi" vurgusunun geçtiği cümlelerden öğreniyoruz ki, Ersanlı'nın verdiği ders "Toplumsal Cinsiyetçilik". Bu şehrin her yerinde bu konu üzerine verilen bir seminere rastlayabilirsiniz.
"Soros" adı verilen "Yahudi"nin derneğinin kurucu üyesiymiş sonra! Bahsi geçen dernek "Helsinki Yurttaşlar Derneği". Birincisi, dernek Soros tarafından filan değil, ağırlıklı olarak AB'nin çeşitli programları tarafından fonlanıyor. İkincisi, Büşra Ersanlı, bu derneğin kurucu üyesi değil. Bir dönem yönetim kurulunda bulundu. Üçüncüsü, bu derneğin "kurucu üyesi" olmak suç ise, belirtmek lazım ki derneğin Murat Belge'den Ali Bulaç'a kadar çeşitlenen bir kurucu üye listesi var. Normal şartlarda buradan bir "sarı yıldız" çıkmaz yani, ama yeterince ovalanan her lambadan bir "cin" çıkabilir. Herhalde umut edilen de biraz bu.
Nitekim bakın, Ersanlı'nın "Yahudi aşkı" diye verilen, eski eşi, aman dikkat, Lazare Cem Behar isimli Musevi asıllı bir iktisatçı olarak görünüyor... Yahu, başına Lazare filan diyerek "otantik" isim yerleştirilince bildiğimiz Cem Behar, başka biri olmuyor ki... Aynı Cem Behar işte, Zaman Gazetesi'nde yıllarca tatlı tatlı müzik/sanat/kültür yazıları yazmış, aynı zamanda müzikolog olan şahıs. "Klasik Türk Müziği Üzerine Denemeler", "On Sekizinci Yüzyılda Türk Müziği", "Zaman, Mekân, Müzik" gibi eserleri olan, Osmanlı mirası konusunda hassas İslamcıların bir zamanlar pek beğendiği, pek değerli bulduğu kişi.
1972'de TİKB faaliyetlerinden dolayı tutuklanmış Ersanlı. Tescilli solcu yani. Ne güzel. Zaten Yahudilerle de içli dışlıydı. Zaten beyaz Türk'tü. O halde ondan her melanet gelir, öyle mi?
Ersanlı, kendisini devrimci şiddet romantizmine kaptırıp, işi gençlere "Meydanlara çıkın, molotofkokteylleri yapın!" mealinde kışkırtıcı söylevler vermeye kadar vardırmış ve ortam dinlemelerine de bunlar takılmış ise bilemem. Ama işlediği varsayılan suç, yukarıda zikrettiğim kadar vahim değilse, o zaman durum vahim demektir.
Zira, o ihtimalde devlet insanlara şunu söylüyor demektir: Muhatap alınmak mı istiyorsun? O halde barıştı, meclisti, siyasetti diye top çevirme. Git eline bir silah al, arazide görüşelim!