Kürtaj ve sezaryen
ULUDERE tartışması, "Her kürtaj bir Uludere'dir" cümlesiyle beraber yerini başka bir tartışmaya bıraktı. Başbakanımızın "Kürtaj cinayettir" demesi ve sezaryene de karşı olduğunu belirtmesi, bir anda kadınları bir hayli kızdıran bir gündem maddesine dönüştü.
Başbakan zannediyor ki, söyledikleri sadece bir grup feminist kadın hakları savunucusu kadını kızdırıyor. Başbakan zannediyor ki, sözlerine itiraz edenlerin hepsi o sözleri yanlış bulduğu için öfkeleniyor. Hayır ne sadece küçük bir topluluğu rahatsız ediyor bu sözler, ne de tepki ana fikre karşı olmaktan kaynaklanıyor. İnsan doğru fikirlerin "dayatılmasına" da öfkelenir. "Gece geç yatmak kötüdür"' doğru bir fikirdir. Ama "Gece geç yatılmasını yasaklıyoruz" demek, dikte ettirmedir, dayatmadır. Her dayatma da bir kürtajdır, hayata kürtaj yapar. Bunun gibi.
Misal ben Başbakan'ın kürtaj ya da sezaryen konusundaki sözlerinin ana fikrine karşı değilim. Burada beni kızdıran, devletin hatasını (Uludere) örtmek için sorunu kadınlara ihraç etmesi. Bu memlekette böyledir zaten, iki güçlü grup kapışır, sorunlar başkasına ihraç edilir. Tercihen en zayıf halkanın üzerine doğru.
Elbette, kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olmasın. Tabii ki sezaryen yöntemi, "Çocuğun burcu Aslan olsun" diye doktor randevusuyla, olağan bir doğum metodu haline getirilmesin. Sezaryen doğum yönteminin yüzde 15-20 civarında kalması gerektiği Dünya Sağlık Örgütü tarafından da ilan edilmiş bir şey. Türkiye'de özel hastaneler hamile olduğu için başvuran her kadını sezaryene ikna ettiler yıllarca. Bu bir tür nüfus planlaması yöntemiydi. Zira sezaryen ile doğum yapan bir kadın ikinci çocuğunu doğurabiliyor ama üçüncüyü gözü kesmiyor.
Sezaryen ile doğumun doğal bir yol olmadığı kesin. Ama neyimiz doğal ki? Tüp bebek normal mi mesela? Sağlığımızı bu kadar önemseyen idarecilerimiz raf ömrü katkı maddeleriyle uzatılmış gıdalarla uğraşmazken, yediğimiz içtiğimiz ne kadar organik diye dert etmezken neye dayanarak "organik doğum" dayatıyorlar?
Bir ülkede başbakan, bir insan olarak elbette görüşünü söyleyebilir, hatta devlet insanları sezaryenin sağlıksızlığı, normal doğumun güzelliği konusunda ikna etmeye de çalışabilir. Normal doğumu teşvik edecek politikalar uygulayabilir. Doğru sezaryen doğal olmayabilir, ama kusura bakılmasın, çıkmış diş macununu tüpe geri sokmaya çalışmak da pek doğal ve normal değil. Sezaryen seçeneği bir kere belirdikten sonra, o seçeneğin iptali, yasaklanması demokrasiyle bağdaşır bir tutum değil. Yasaklardan bahsediyorum evet. Çünkü "Kürtaj cinayettir" şeklindeki keskin çıkış orada kalmadı, hemen yasası hazırlanmaya başlandı.
Yine bir şerh düşeyim, sezaryen kadının bedeni üzerindeki tasarruf hakkının konusudur. Ama aynı şeyi kürtaj için aynı netlikte söyleyemeyiz. Kürtaj kadına anne olmama seçeneğini sunarken içindeki canlının doğabilme hakkını ihlal eder. Aslına bakarsanız kürtaja sadece muhafazakârlar değil "etik" üzerine düşünen ve güçlü olana karşı zayıf halkayı koruma esasına inanan herkes karşı olmalıdır, hiç değilse kadının konumu ile erkeğin konumu arasındaki makasın kapandığı yerlerde, durumlarda kadına oranla daha zayıf durumda olan bebeğin hakkı gözetilmelidir. Yani, konu kesin hükümlerin alanı değildir. Tartışmak ayrıdır, yatak odalarının devlet buyruğuyla tanzim edilmesi ayrı.
Medeni hukukun 10 hafta olarak çizdiği sınır kabul edilmiyorsa, başka bir referans kaynağına, dine müracaat ediliyor demektir. Kim kürtajı sonsuza kadar serbest bırakan bir dine inanırdı? Elbette hiç kimse. Elbette İslam kürtaja prensip olarak karşıdır. Ama din âlimleri dahi, Başbakan kadar keskin davranmamıştır. İslam âlimlerinin bir bölümü, gebeliğin ilk haftalarında olmak kaydı şartıyla belirli bir sınıra kadar kürtaja cevaz vermiştir.
Şimdi kürtajın yasaklandığını varsayalım. Kadın ölümleri artar mı? Evet, bu ülkede artar. "Hayır artmaz, ne alakası var?" diyorsanız sormak isterim: Gül Dünya Tören'in başına gelen neydi sanıyorsunuz?
Öte yandan mesele din olsaydı pıtrak gibi çoğalmış olan tüp bebek merkezleri hakkında da Başbakan'ın iki çift etmesi gerekirdi. Zira kürtaj kadar değilse bile, tüp bebek konusu da bir hayli tartışmalı bir konudur "dinimizde" .