Neden Sezai Karakoç seçildi?
ŞİİR, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” adını taşıyan oldukça uzun bir şiir. Yazan Sezai Karakoç. Erdoğan’ın kampanyası için kullanılan kısım, şiirin son mısraları. Daha genişçe bir alıntıyı şair ve şiiri hakkında daha çok fikir vermesi açısından paylaşıyorum.
“....Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta / Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında / Çatı katlarında bodrum katlarında / Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba / Hep Kanlıca’da, Emirgan’da / Kandilli’nin kurşuni şafaklarında / Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında / Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında / Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim / Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da / Ey çağdaş Kudüs (Meryem) / Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) / Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi / Sevgili... En sevgili... Ey sevgili / Uzatma dünya sürgünümü benim.
...Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır / Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır / Aşk celladından ne çıkar / mademki yâr vardır / Yoktan da vardan da öte bir Var vardır / Hep suç bende değil, beni yakıp yıkan bir nazar vardır / O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır / Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır / Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır / Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır / Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır / Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır / Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır / Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır / Senden umut kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır / Sevgili... En sevgili... Ey sevgili.”
Güzel değil mi? Siyah güller, ak güller arasındaki fark kadar sarih bir güzellik.
Ne anlatıyor peki?
İlk okuduğumda 13 yaşındaydım. Henüz soyutlama yapamıyor olmanın verdiği çaresizliğin keskinliğiyle şöyle demiştim: “Demek ki Allah İstanbul’da yaşıyor.”
Belki bu nedenle, benim için bu şiir, kendisine doğru doğulan, kendisine doğru ölünen, içinde hep ama hep daha fazlasının arandığı, tapılanın arandığı, sevilenin övüldüğü bir şehrin, giderek bir ülkenin şiiri oldu.
Sezai Karakoç ve onun “medeniyet” vurgusu, hayatıma sonradan dahil oldu. Derken sıra, bir ülkeyi inşa etmek için yol, su, elektrik sistemi kurmanın yeterli olmadığını, kültür ve medeniyet değerlerinin üzerinde yükselmeyen yapıların insansız kalacağını, insansızlığın imansızlık olduğunu, iman etmenin aynı zamanda miras bırakmak olduğunu, eşyanın ona olan bakışımıza bile şahitlik edeceğini, bakışımızın fabrikadan komşuluğa, mimariden aşka, kubbeden tohuma, kanayan bir çocuk dizinden gelin başına, kedilerden ve güvercinlerden sorumlu olmaya dair her şeye ve her köşeye sineceğini, o yüzden en güzelini bakmamız gerektiğini, en güzelinden dokunmamız lüzum ettiğini, var olmanınkul olmanın getirdiği borçluluk duygusunu, bu duyguyu taşıyan müminlere hayatı dar edeceklerini, çok kıskanacaklarını, iştahlarını bize aşılayacaklarını ve o iştahla uzlaşmanın değersizliğini, maalesef yitirdiğimizi, azaldığımızı, açıkta bırakılmış bir süt gibi çabuk bozulduğumuzu, Allah’ın planı olmasa bir hiç olduğumuzu, Allah’ın planını ise olaylara, nesnelere ve insanlara Allah’ın baktığı gibi bakmayı bilirsek çağırabileceğimizi, çağırmak için O’nun müziğini bilmek gerektiğini, doğru notalara basmanın önemini algılamaya geldi. Sezai Karakoç şiiri, fısıltıların nutuklardan, davullardan daha uzun mesafeli koşabileceğini gösterir. Diğer yandan bir “Ötesini Söylemeyeceğim” şiiri, yüzlerce sayfalık kolonyalizm, sömürgecilik analizinin anlatamayacağını anlatmış, ötesine geçmiştir. Mülk yalnızca O’nundur ve dünya fanidir lakin, mülk üzerindeki egemenliğin müstekbirler karşısında korunması gereken bir onur olduğunu, o onur olduğu sürece umudun da olduğunu o şiir bildirmiştir bana. Mühürlemiştir. Irkçı olmadan milli, kurşun atmadan fatih, hiç dokunmadan âşık, İslamcı olmadan Müslim olunur mu? Olunur.
Başbakanlığı boyunca hep Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerini okudu Recep Tayyip Erdoğan. Kısakürek şiiri meydanlar içindir, gümbür gümbür, marş gibi, ateşleyici, uyarıcı, kendine getirici.
Sezai Karakoç şiiri haritalar çizer, rotalar tayin eder, aklın kalp gibi atmasını sağlar, kalbin akıl gibi davranmasını. Cumhurbaşkanlığı’na giderken Sezai Karakoç’tan seçim yapılması, manidar olmuş, güzel olmuş. Ötesini söylemeyeceğim.