Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HDP bir süredir gençleri sokağa çağırıyordu. Sebep Kobani’deki IŞİD muhasarasıydı. Ama Abdullah Öcalan’ın yanından dönen Mehmet Öcalan’ın pazartesi akşamı internet sitelerine düşen olumsuz nakilleri de teşvik edici oldu.

        “Kobani düşerse çözüm süreci biter” tehditlerinin savrulduğu zaman dilimine dikkatinizi çekerim: Bakanlar Kurulu’nun çözümü derinleştiren yeni kararlar aldığı, geliştirici, rehabilite edici her madde için ayrı ayrı kurullar oluşturulması planının açıklandığı günlerde oluyor bunlar.

        PKK-PYD çizgisi, kendisini bölgede yalnızlaştırdı, işler de istediği gibi gitmeyince günah keçisi olarak şimdi Türkiye’nin çözüm sürecini yakma peşine düştü.

        Suriye’deki, İran’daki, Irak’taki Kürtler elbette kendilerini bir bütünün parçası olarak hissedecekler, bu gayet makul.

        Ancak makul olmayan şeyler çoğunlukta.

        Çözüm sürecinin kapsamı Türkiye sınırları içindeki bir barış olasılığını hayata geçirmeyi hedefliyor. Daha bu anlaşılamamışsa durum vahim demektir.

        Kaldı ki, Türkiye’nin onaylamadığı bir ajandayı, Türkiye’nin onaylamadığı politikalarla hayata geçirmeye çalışan, Esad ile işbirliği içine giren, Türkiye’nin hiçbir tavsiyesini dinlemeyen, hiçbir şekilde SUK, SMDK gibi yapılarla ve Esad muhalifi Kürtlerle ortak hareket etmeyen, bilakis onlara zarar vermeye çalışan PYD-YPG güçleri, bugün hangi gerekçeyle Türkiye’yi kendilerine yardım etmediği gerekçesiyle itham ediyor, düzgün bir cevabı yok.

        Türkiye’yi Kürtlerin ölümünden sorumlu tutmak için yapılan tezvirat makinesini çalıştırmadan önce, PYD’nin -kimbilir hangi güce güvenerek- 2013 yılında binlerce KDP’liyi Kuzey Irak’a sürdüğünü hatırlaması gerekir. ÖSO dahil, Ahrar’üş Şam başta olmak üzere -daha sonra IŞİD’e karşı da direnmiş- birçok cephe tugayı içindeki “Kürtlerle” savaşmış bir yapı olduğunu da....

        Kobani bu durumdaysa, yönetimi Kürt ile Kürt’ü savaştırdığı için bu durumda. 2013’ün 27 Haziran’ında Amude’de Esad karşıtı eylem yaptıkları için PYD’nin silahlı gücü YPG tarafından öldürülen aktivistler, silahsız Kürt aktivistlerdi mesela.

        Esad katliam yaparken “Türk askeri girerse vururuz” diyen de Salih Müslim.

        Aynı kişiler şimdi “Niye Türk askeri girmiyor?” diye soruyor. Bir taraftan da buradaki refikleri (HDP), Türkiye’nin sınır dışındaki operasyonlar için istediği tezkereye ret oyu veriyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu lafı bu durumlar için söylenmiş olsa gerek.

        Rojava yönetiminin kendisini ilk tanıyan İran’dan herhangi bir beklentisinin olmaması da ilginç. Sebep orada yakılacak bir barış sürecinin olmaması mı? Madem belirli oranda Kürt varlığı barındıran bütün bölge ülkeleri ulus devletin sınırlarından bağımsız olarak etnik milliyetçilik yapan Kürtlere karşı borçlular -bu borcun ne zaman tahakkuk ettiği bilinmiyor, hayal bu ya, diyoruz- böyle bir borç olduğu varsayılıyor, misal neden İran bu agresif yardım talebinin de, ithamların ve sövgülerin de muhatabı değil?

        Suriye’de bulunan dört bin civarındaki eğitimli Rojavalı insanın neden Kobani’ye gidip savaşmadığı, peşmergenin yardım teklifinin neden reddedildiği, Kandil’in neden kılını kıpırdatmadığı gibi yığınla “ilginç” mesele var.

        Sahi, Kandil neden Kobani üzerinden tehdit savurmaktan fazlasını yapmaz? Kandil çözüm sürecinin bitmesi için Kobani’nin düşmesini mi istiyor?

        Yoksa amaç Türkiye’nin Esad’la, uçuşa yasak bölgeyle, güvenli bölgeyle ilgili şartlarından vazgeçmesini sağlayacak bir zorlama oluşturmak mı? Kobani üzerinden bir oldubitti ile apar topar bölgeye sokulması mı?

        *

        IŞİD’le savaşa girdiğinizde Kobani’den dalıp Lübnan’a kadar ilerlemeniz gerekir.

        Şimdi Kobani diyerek Türk askerine “Gir gir” diye tempo tutan Türk soluna ve soldan gelme liberterlere sormak istiyorum: Hani “neo-Osmanlı” olan hükümetti?

        Hani “neo-Osmanlıcılık” kötüydü? Hani ulus devlet sınırlarını tınmadan, büyük hayaller kurarak bölgeye nizamat verme hevesi berbattı? Şimdi tavsiye ettiğiniz bu değil mi?

        Olayınız belli.

        Milliyetçi Kürtlerin “Turancılık” hevesi oldu mu, “Gir, dağıt”; “büyük Türkiye” hayali oldu mu, “Sen kimsin, otur oturduğun yerde”.

        Diğer Yazılar