Kuvvetler ayrılığı güçlendi mi?
Başkan Sayın Zerrin Güngör, Danıştay’ın 149. kuruluş yıldönümü töreninde, “16 Nisan’da kabul edilen değişiklikle Anayasa’mızda var olan kuvvetler ayrılığı ilkesi daha belirgin hale getirilmiştir” dedi.
Akademik çalışma alanım “yönetim ve organizasyon” bilimi. Bu bilim dalı aynı zamanda görev tanımı, görev ve yetkilerin tasnifi, işyükü dağılımı ve dengesi gibi konularla da ilgilenir. Bakış açımın hukuk olmadığının farkındayım. Kamu Yönetimi Reformu sürecinde hukukçu olmadığım için eleştirenler olmuştu. Ancak yaptığım görevler nedeniyle pek çok kanunu yazma tecrübesi yaşadım, mevzuat dilini öğrendim.
Yukarıdaki değerlendirmeyi yapan kişi bir yargı kurumunun başkanı olunca, kendi bilgilerimden şüphe ettim. Değişiklikleri yeniden gözden geçirdim. Konuyla ilgili kritik düzenlemeleri hem güçlendiren hem de zayıflatan yönleriyle sunarak “kuvvetler ayrılığı” hakkındaki kararı, size bırakıyorum.
YÜRÜTME VE YASAMA İLİŞKİSİ
Parlamenter sistemde hükümet Meclis içinden çıkıyor ve Meclis denetimine tabiydi. Değişiklikle hükümet Meclis’in dışına çıkmış ve hükümet üzerindeki denetim gücü ve araçları azalmıştır.
Yeni durumda, yasama ve yürütme güçleri aynı seçimle göreve gelecek. Ancak seçimlerin yenilenmesi halinde Meclis üyelerinin nitelikli çoğunluğu aranırken, yürütme tek başına her iki güç için de seçim kararı alabilecek.
Yasa Yapma Açısından: Önceki durumda yasa çıkarma yetkisi Meclis’in tekelindeydi. Ancak, Meclis bu yetkisini, belirli şart ve sürede yürütmeye devredebiliyordu. Yani, yürütmenin amaç, kapsam, ilke ve süresi Meclis tarafından belirlenen, sınırlı “kanun hükmünde kararname” (KHK) çıkarma yetkisi vardı. Geçici olan KHK çıkarma yetkisi ile kanunlar norm gücü bakımından eşit düzeydeydi.
Ayrıca yürütme, kanun tasarıları ile yasamanın kanun koyma yetkisine karışıyordu. Değişiklikle kanun tasarılarına son verildi. Ayrıca Cumhurbaşkanı’na kararname (CK) çıkarma yetkisi verildi. Kanunun düzenlemediği ve Anayasa’da “Kanunla düzenlenir” ifadesinin olmadığı konularda CK ile düzenleme yapılabilecek.
Yani, Anayasa’da kanunla düzenlenecek konuların tadat edilmesi nedeniyle, CK’larla yürütmeye genel bir yasa yetkisi verilmiş oldu.
CK’lar için “kanuna aykırı olmama şartı” da konulmadı. Anayasa’da her iki normun çelişmesi halinde kanun hükmünün uygulanacağı belirtiliyor. Bu durum normlar hiyerarşisi açısından kanunlar ile CK’ları eşit konuma getirdi.
Diğer yandan, yürütme geri gönderilen kanunun 3/5 çoğunlukla kabul edilmesi zorunluluğu nedeniyle yasa yapma sürecinde güçlü bir mevzi elde etti.
İdari Yapıyı Kurma Açısından: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği hariç, tüm idare Meclis tarafından yasa ile belirleniyordu. Değişiklikten sonra idarenin belirlenmesi, yasama ile yürütme arasında paylaştırıldı. Buna göre bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatını kurma yetkisi tamamıyla yürütmeye bırakılırken, yurtdışı teşkilatı kurma yetkisi Meclis’e, kamu tüzel kişiliğini kurma yetkisi ise her iki güce tanındı.
YÜRÜTME VE YARGI İLİŞKİSİ
HSK seçiminde TBMM’ye üye seçme yetkisi verildi. Cumhurbaşkanı ve Meclis haricinde diğer kurumlardan seçilen 16 üye kuruldan çıkarıldı. Toplam 13 kişiden oluşan HSK’nın 7 üyesini Meclis seçecek. Ancak, Cumhurbaşkanı tarafından seçilen 2+4 üye ile birlikte iktidar partisinin seçtiği üye sayısı en az 9 kişi olacak.
Diğer yargı kurumları açısından fazla bir değişiklik olmadı. Sadece Anayasa Mahkemesi üye sayısı 17’den 15’e düştü.
BÜTÇE YAPMA VE MALİ DENETİM
Önceki durumda Bütçe Kanunu teklif etme yetkisi yalnızca milletvekillerine ait iken, değişiklikle Cumhurbaşkanı da Bütçe Kanunu teklifi yapabilecek.
Yine, eskiden Bütçe Kanunu’nun Meclis tarafından kabul edilmemesi halinde teamül gereği hükümet istifa ediyordu. Değişiklik sonrası bu durum ortadan kalkmış oldu. Bütçe teklifinin herhangi bir nedenle yasalaşmaması halinde, geçici bütçe oluşturulacak ya da mevcut bütçedeki hükümler yeniden değerlendirme oranında artırılacak.
Böylece Meclis’in en temel haklarından olan kamu kaynaklarını tahsis ve denetim yetkisi, belirli şartlarda yürütmeye devredildi.