Gezi Kuşağı nasıl yok oldu
1- Üzerinden dört sene geçmesine rağmen 2013 yazının nostaljiden daha öte bir etkisi olması gerekirdi toplum üzerinde. Hani gençler kendilerine artık “Çapulcu” diyecekti, bu söz bile dolaşımdan hemen kalktı.
2- Artık iyice anlaşılıyor ki Gezi’nin de etkilendiği gençlik isyanları modaydı. Occupy hareketinde olduğu gibi bir süre medya ilgileniyor, ama bir sonraki büyük hikâye gelince geri plana itiliyor. Gezi de park dağılınca unutuldu gitti, direnişçiler medya rüzgârı olmadan motivasyon bulamadı.
3- Gezi’nin bir sürece, bir başarıya dönüşmesi uzun vadeli kazanımlar ve stratejilerle olabilecekti. “Kazandık, sonuçta oraya kışla yapılmadı” diye avunanlar Taksim Meydanı’nın şimdiki halinden memnunsa tartışacağımız bir şey kalmamıştır onlarla. Ama “Park bahane, asıl sıkıntımız başkaydı” diyenlerin herhangi bir talebinin gerçekleşmediği ortada.
4- Gezi Kuşağı’nın talebi neydi? Somut hiçbir talebi, bir manifestosu, üzerinde mutabakata varılmış bir istek listesi yoktu. Vaclav Havel anılarında sosyal hareketlerin bir büyük talebinin yanı sıra birkaç tane de kolay elde edilebilecek amacının olması gerektiğini yazar. “Geziciler ne istiyordu?” sorusunun “Kışla olmasın” dışında yanıtı hâlâ yok.
5- Lidersiz hareket bir fanteziymiş işte, tutmuyor. Başarıya ulaşan sosyal hareketler bir liderin etrafında toplanıp çeşitli mutabakatların sonunda bu aşamaya geliyor; tarihin akışı değişmiyor. Occupy hareketinin rüzgârı ABD’de Bernie Sanders’ı yarattı, Yunanistan’da Aleksis Çipras’ı, Kanada’da Trudeau’yu, İspanya’da Podemos’u yarattı. Gezi etkili ve başarılı bir hareketse Türk siyasetindeki karşılığı kim? Gezi’den sonra gidilen ilk seçimde muhalefet partileri Ekmel Bey diye birini dayattı ve hiç sorgulamadan, hiç direnmeden “tıpış tıpış” gidip oy verdi adlarını bile bilmedikleri bu adaya bir kitle. Gezi’de yıldızı parlayan Melda Onur gibi siyasetçiler tasfiye edildi, Şafak Pavey kenara itildi.
6- Memet Ali Alabora, Mustafa Altıoklar gibi gençlik enerjisinden umutlanan ve Türkiye’de bir şeylerin değişebileceğine inanan insanların yurtdışına yerleşmesi psikolojik bir yenilginin sonucu. Pes ettiler, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bu malzemeyle bir yere varılmayacağını anlayıp içlerine kapandılar. Bir diğer simgesel yenilgi de mizah. Gerçekten çok yaratıcı duvar yazıları, sloganlar üretildi, mizah dergileri en son 90’larda yaşadıkları dinamizme ulaştı. Penguen muhteşem bir Gezi özel sayısı hazırladı. Ve aynı Penguen geçenlerde kapandığını açıkladı.
7- Batı’da Erdoğan’a yönelik olumlu havanın sönme başlangıcı Gezi oldu. Ancak o çatlaktan sızarak bu anti-Erdoğan hissiyatını kendi lehine döndüren FETÖ oldu. Türkiye’nin en tehlikeli terör örgütü, Gezi’yi kendi mağduriyet propagandasına malzeme etti.
NEDEN NETFLIX’TE YOK
TÜRKİYE’de “House of Cards”ın yayın haklarını Digiturk elinde bulunduruyor, bugünden itibaren Bein Connect’te yayında beşinci sezon.
Netflix bu diziye kalkışırken henüz kendisini tam olarak kanıtlamamıştı. Böylesi iddialı bir yapımda Sony ile ortak oldu. Yayın hakları konusunda pazarlık yapacak kadar eli kuvvetli değildi. Uluslararası haklar da diziye epey bir yatırım yapan Sony’de kaldı. Sony de istediği gibi pazarlıyor, ABD dışında kiminle anlaşırsa o yayınlıyor diziyi.
LOS ANGELES MÜZIK LİSTEM
L.A. Confidential: Tory Lanez’in “Kız arkadaşımı bırakmayacağım, her önüme gelenle de yatamam ama bazen kendimi yalnız hissediyorum” özetli şarkısı akşamüstü üzeri açık bir arabada okyanus kenarında iyi gidiyor.
Element: Kendrick Lamar’ın öfkeli yeni albümünden slogan olabilecek dizelere sahip şarkısı 405 otobanında tampon tampona trafikte ilerlemeye çalışırken insanın kafasını yoldan başka yerlere götürüyor.
Both: Aslında Gucci Mane’in şarkısı ama Drake’in söylediği kısımlarla biliniyor. “Sarhoş ya da kafam iyi değilse böyle yapmam, ama şu anda ikisi birdenim” diye rezil bir şekilde çevirdiğim şarkının dizesi hemen hemen bütün kulüplerde çalınıyor. Geçenlerde ödül töreninde konuştuğu her kadına sarkan Drake hakkında “O gece ‘ikisi birden’di” yorumu yapıldı.
Regulate: 90’lardan bir Los Angeles klasiği. Warren G’nin bu şarkısı süpermarkette falan çaldığında herkes hep bir ağızdan hâlâ söylüyor.
Bennieandthe Jets: Elton John’un 1973’te yaptığı en popüler şarkılarından biri, hâlâ da eskimiyor. Hollywood tepelerinde hafta sonu gündüz bir havuz başı partisine davetliyseniz mutlaka bir ara çalıveriyor, güneşin tam alçalmaya başladığı saatlerin fonuna çok yakışıyor.
FETÖ’nün yeni oyunu
DÜN Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi yazısını şöyle bitiriyor: “İlk andaki şaşkınlığı üzerinden atan darbeciler, yeni bir oyun oynamaya başladılar. İktidarın FETÖ’nün Batı dünyasında elini güçlendirmekten başka bir işe yaramayan gazetecilerle, çaycıyla, çorbacıyla uğraşmak yerine, Genelkurmay ana çatı davasına dikkat etmesinde yarar var. Çünkü FETÖ’cüler yeni bir oyun içinde.” Selvi ya bu oyunu tam çözememiş ya da henüz yazmıyor. Ben görebildiğim kadarını aktarayım.
YENİ TAKTİKLER
1. FETÖ bağlantısını gizlemeyen, Enes Kanter’in yazdıklarını falan RT’leyen ve yurtdışı merkezindeki birkaç yüz kişinin takip ettiği hesaplar dezenformasyona geçti bile.
2. Tıpkı Ergenekon, Balyoz davasında olduğu gibi örgüt bildiği taktiklere başvuruyor: Fotomontaj, sahte belge, yalan yaymak...
3. Kimi çevrelerin, “FETÖ’cüler söylüyorsa bir bildikleri vardır” diye çıkaracakları dedikodulara inanacaklarını biliyorlar. Burak Akbay’la ilgili iddiaların sorgulanmadan kabul görmesinde FETÖ’nün içinden gelen biri tarafından ilk kez dillendirilmesi etkili oldu. O yazdıysa kesin bir bildiği vardır diye düşünüldü. Bu tuzağa düşülmesi örgüte güç verdi.
4. Yakında aralarında benim de olduğum ve yıllarca FETÖ’yle mücadele eden gazetecilerin FETÖ’cü olduğu iddiası ortaya atılmaya başlanacak. Tutturabildiklerine... Bir süre sonra Abdülkadir Selvi’nin de FETÖ’cü olduğu yalanı yayılır.
5. Sürekli FETÖ’nün bir siyasi ayağı olduğuna dair tartışmalar çıkıyor; iktidar partisi, hatta askerler de teker teker hedef alınacak. Burhan Kuzu’nun ve Hulusi Akar’ın fotoğrafının servis edilmesi, Selvi’nin hissettiği ama tam çözemediği “yeni oyun”un ilk göstergeleri.