Muhalefetin 2019 adayı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün nereye varacağını merak ediyordum, meğerse kafasında cumhurbaşkanı adayını belirlemiş bile. CHP liderinin yakınlarından öğrendiğime göre yürüyüş bittikten ve kendince bir PR rüzgârını yakaladığını düşündükten sonra hızlıca 2019 kampanyasını başlatacak.
İyi haber: CHP’nin 2019’daki cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu değil.
Ama Kılıçdaroğlu’nun uzun uzun düşündükten sonra kafasına yatan isim İlhan Kesici’ymiş.
Adını ilk kez 1994’teki İstanbul belediye seçimlerinde duyuran Kesici, o dönem Türkiye’yi yönetmeye hevesli medyanın favorilerindendi. Bol adaylı seçimde Zülfü Livaneli ve Kesici arasında bölünen gazete ve televizyonlar, ikisinin arasından sıyrılıp siyasette önü açılan Tayyip Erdoğan fenomenini o gün görememişti. Refah Partisi’nin seçim başarısı, hem medya hem de siyaset için büyük bir şoktu.
EKMEL BEY 2.0
1994’te Erdoğan’a karşı seçim kaybetmiş Kesici, 2019’da varlık gösterebilir mi? Kesici markasının eskiden bir tür albenisi vardı üstelik. Planlama’dan gelen, siyasetin en büyük figürlerinden Demirel’in yakını, nispeten genç, yeni ve en önemlisi denenmemişti. Dahası arkasında bugün asla hissetmeyeceği bir medya rüzgârı vardı.
Hadi seçimi kaybedip o sürede büyük işler başarmış, arkasına kitleleri katmış olsa 2019 gibi kritik bir seçimde şans verilmesi belki anlaşılabilir. Ama merkez sağdan gelip gizli sağ parti CHP’de sıradan bir milletvekili olmak dışında ne yazık ki pek varlık gösteremedi. Demirel diye bir kuvvet de kalmadı siyasette; anısı bile yok.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklındaki “Ekmel Bey 2.0” projesi var aslında. Müthiş bir öngörüsüzlükle yine sağ seçmenden oy kapma peşinde. Kendi tabanını da ürkütmeyecek kadar modern ve muhafazakâr bir aday gösterip denge bulacak. Saadet Partisi gibi birtakım marjinal partilerle görüşmesi bu yanılsamayı besliyor kuşkusuz. Belki de kendince girdiği her seçimi kaybedip tarihe geçme hesabı yapıyordur, o kadarını bilemem.
SAĞCI DAYATMASI
Kesici’nin şahsına itirazım yok. Bir dönem sık sık telefonda sohbet ederdik hatta. Ama 2019 için Kılıçdaroğlu’nun aklına gelmesi bile dünya siyasetinden ve sosyolojiden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkelerdeki seçim sonuçlarını okumaktan aciz, seçmenin değişim talebinin yerleşik düzende değil alternatifte karşılık bulduğunu, rüzgârların “dışarıdan” adayların lehine estiğini göremiyor.
Kaldı ki kara çarşaflılara CHP rozeti takmanın, sözde sol bir partinin sağ aday göstermesinin yapmacıklığının seçmende ters teptiğini geçmiş örneklere bakarak bile anlamıyor. 2019 sürecinde yine seçmenin zekâsı ve kendi iradesiyle alay edip tıpış tıpış sandığa gidip oy vermelerini mi isteyecek?
Ben Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü Edirne’ye kadar uzatmasından yanayım. Hatta Edirne’yi bile geçmesinden...
İNSTAGRAM DİSİPLİNİ
Sedat Ergin bir süredir Instagram’da. Tabii ki yaptığı bütün işler gibi IG hesabını da aşırı ciddiye alıyor ve bir gazeteci titizliğiyle fotoğraflarını yüklüyor. Görkemli hayatını aktarmak, “Bakın sizden ne kadar daha iyiyim” diye gösteriş yapmak gibi bir niyeti yok. Aksine yıllardır özenle koruduğu kamusal kimliğine uygun bir şekilde kullanıyor hesabını.
Her bir fotoğrafa uzun resimaltları eşlik ediyor. Her bir resimaltında da haber var.
Bazen bir konserden görüntüler, bazen bir akşam yemeğinde bir araya gelen dostların fotoğrafları... Her birinin kim olduğu, ne yaptığı, hangi vesileyle fotoğraflarının yüklendiği net bir şekilde yazılıyor. Tutuklu gazetecilerin eşleriyle dayanışma yemeği de var, Hürriyet yazı işlerinden bir fotoğraf, hatta Sedat Ergin’in Türkan Şoray’la pozu bile var. Olmayan tek şey, Ergin’in Hürriyet’teki siyaset yazıları, ama kültür-sanat yazdı mı duyuruyor...
Ergin sosyal medyaya geç geldi, ama gelir gelmez yepyeni bir disiplin oturttu. Onun paylaşımlarını gördükçe bende bir hizaya gelme, hesabı gazetecilik kriterlerine oturtma mecburiyeti oluşuyor adeta.
Takip etmek istiyorsanız: @erginsedat1.
‘DRONE’ TERCÜMESI YANLIŞ
Türk Dil Kurumu’nun drone’un karşılığı olarak önerdiği isimlerin çoğunda “göz” var. Demek ki bu hava araçları kamerayla özdeşleştirilmiş. Halbuki görüntü ya da fotoğraf çekebilmek drone’ların özelliklerinden sadece biri.
Drone’lar önümüzdeki yıllarda özellikle taşımacılık alanında hayatımızın büyük bir parçası olacak. Amazon, drone’la sipariş etme programını kamuoyuna aktarmıştı. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin en büyük süpermarket zincirlerinden Whole Foods’u satın aldı firma, yakın zamanda market alışverişimiz drone’larla kapımıza teslim olursa şaşırmayalım.
Bu drone’lar birçok çalışanı da işsiz bırakacak kuşkusuz. Kuryelerin, şoförlerin yerini drone operatörleri alacak. Tercüme ederken “göz” demek drone’u hafife almak anlamına gelir, kısa sürede zamana yenilir bu isim.
NOVELLA DA NE?
Geçen gün Ahmet Kekeç haklı olarak Hürriyet’in en iyi 100 roman listesinde neden farklı türlerde kitapların da yer aldığını sorguluyordu. Gazetenin roman listesi yapma amacıyla yola çıkıp öykü kitaplarını da listeye almasının cehaletiyle dalga geçiyordu.
Bu ne yazık ki sadece bir gazete sorunu değil, Türk edebiyat dünyasının çıtası açısından da açıklayıcı.
Yıllar önce Ankara’da bilinen bir yayınevine genç bir yazar tamamladığı novella dosyasını teslim ediyor, incelemeleri, beğenirse yayımlamaları için. Yayınevi bir süre sonra yazarı arıyor ve “Biz tam anlamadık bu dosyayı, ne öykü ne roman” deyip hangi kategoride yayımlayacaklarını bilemediklerinden reddediyor.
Cehaletin bir bahanesi olamaz tabii, ama yayınevlerinin bile tür bilmediği bir edebiyat ortamına karşılık kültür- sanat gazetecisinin düzeyi de bu işte.