Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN hâkim karşısına çıkacak olan Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileri neden yaklaşık 270 gündür tutuklu?

        90 yıllık gazete kısa süre önce büyük bir değişim geçirdi. Yıllar önce Bülent Erkmen’in ana hatlarıyla çizdiği mizanpajı sarsıldı, her zaman tepede olan ve asla yerinden oynamayan logosu gündeme göre sayfanın altlarına indi.

        Cumhuriyet tarihinde ilk kez sürmanşet kullandı ve logosunun üzerine Fethullah Gülen’in resmini koydu, hem de iki kere.

        Bu sadece görsel bir değişim değildi. Eski ekipten (şimdi bizim gazetenin yazarı) İbrahim Yıldız gönderildi, yerine yumuşak geçiş algısı yaratmak için (şimdi CHP Milletvekili) Utku Çakırözer getirildi ama kısa sürede anlaşıldı ki bu da göstermelik bir değişimmiş.

        Yönetimi Mustafa Balbay’ın tek bir oyuyla ele geçiren yenilikçilerin lideri Akın Atalay, eski ekipten Hikmet Çetinkaya ve Orhan Erinç’in desteğiyle bütün kırmızı çizgileri yerle bir etti, gazeteyle görüşleri hiç uyuşmayan isimleri yazıişlerine topladı, yeni yazarlar aldı. Bu dönemin hesaplaşması zaten gazetenin kendi içinde yapılıyor, tarih de kimin haklı olduğuna karar verecek. Kandırılan ve kritik oy kullanan Balbay’ın yenilikçiler tarafından ilk kovulan kişi olduğunu eklemem yeter, sanırım.

        Tıpkı İlhan Selçuk-Hasan Cemal kavgasında olduğu gibi iki Cumhuriyet oluştu ama bu sefer kavga cezaevinde bitti.

        İKİNCİ TARAF

        Gözle görülür şekilde Cumhuriyet’i bir zamanların Taraf’ı yapmak isteyen, bu misyonu biçmek isteyenler vardı. Doğrulatılmadan yayınlanan sızıntı haberler, kimi FETÖ’cülere sempatiyle yaklaşmak gazetenin omurgasını sarstı.

        Bütün bunları tartışmadan bugünkü Cumhuriyet davasını anlayamayız.

        Ancak Cumhuriyet’çilerin FETÖ üyesi olduğunu iddia etmek, onları örgütün organik elemanı gibi görmek büyük bir yanılsamaya yol açıyor. Cumhuriyet’in sorunu Erdoğan nefretinden dolayı gözü dönmüş bir ekibin kendilerince ittifak kurma arayışıydı.

        Bu değişime ilk dikkat çeken, adı savcının iddianamesine giren bir gazeteci olarak ilk günden beri söylüyorum: Bu hesabın sorulacağı yer mahkeme salonları değil, basın koridorları. Kitaplarla, yazılarla, entelektüel bir tartışmayla bu pozisyon yanlışlığını masaya yatırmamız gerekiyor. Tutuklu olmaları bu fırsatı elimizden alıyor. Sonuçta yapılan yanlış bir entelektüel tercihti.

        ANLATAMIYORUZ

        Her şey bir yana Cumhuriyet davası Türkiye’nin uluslararası alanda sürdürdüğü FETÖ mücadelesine de engel oluyor. Adı dünyada da bilinen Kadri Gürsel gibi gazetecilerin tutukluluğu her yerde karşımıza çıkıyor. Washington’daki Türkiye uzmanlarına, New York’taki gazetecilik örgütlerine ve yabancı gazetecilere FETÖ’yü anlatmak istediğinizde hemen konu gazeteciler konusuna geliyor.

        Bizzat benim başıma geldi, oradan biliyorum. Tam FETÖ konusunda birini ikna edecekken karşımdaki “Ne olacak bu tutuklu gazetecilerin hali?” diye konuya girdiğinde verecek bir yanıt bulamıyorum.

        Cumhuriyet mağduriyetinden en çok beslenenin FETÖ olduğunu anlamamak mümkün mü? Örgüt bu gibi açıkları yakalayarak kendisini temize çekme konusunda usta.

        EN İYİ MEKÂN

        GAZETELERDE görüyorum, kimi magazin yazarları kendilerince en iyi mekânı seçiyorlar. Şu işin doğrusunu konuşalım: Kim ağırlarsa o bir numara oluyor. Gazete okurları da onlara aldanıp buralara gidiyor. Gerçi tüketicinin de çıtası çok yüksek olmadığı için bu kısırdöngü böyle sürüp gidiyor.

        Bu işe bir son vermek için özelikle mekân tanıtımlarında bütün gazetelerin belli standartlar getirmesi şart. Nasıl yapacağız?

        #Polemik

        ÇALINAN KÜLTÜR

        GEÇEN hafta ben de yazmıştım, dün Kanat Atkaya da Hürriyet’te bahsetmiş hip-hop’un ABD’de en çok tüketilen müzik türü olmasından. Kanat, eski rock’çı olduğundan kültüre sıkı sıkıya sahip çıkıyor, bu değişime pek önem vermiyor gibi gözüküyor.

        Ama tüketim alışkanlıklarının değişmesinde çok önemli bir noktayı gözden kaçırıyor.

        Hip-hop’un ana akıma ulaşmasıyla birlikte siyahlar aslında kendisinden çalınanı geri alıyor. Elvis belki rock müziğin kralıdır, ama rock müziğin siyahlardan çalındığı gerçeği var bir de. Elvis’i keşfeden bu beyaz gencin siyahların yaptığı müziğe uygun olacağını düşünerek üzerine monte etti. Müzikteki bu kültür avcılığının tarihini Kanat çok iyi bilir.

        Geçtiğimiz yıllarda Macklemore adlı beyaz bir rap’çi de Kendrick Lamar’ın hakkını yiyerek Grammy aldı. Beyazlar rap’i de çalmak için uzun yıllardır uğraşıyor ama olmadı. Tüketim alışkanlıklarının değişmesi bu yüzden de önemli.

        DENİZ AKKAYA’NIN EŞİ NEREDE?

        DENİZ Akkaya, çocuğunun babası Efe Önbilgin’in 4 sene önce ortadan kaybolduğunu söylüyor. Ben yerini açıklayayım: Birkaç ay önce Londra’da Chelsea yakınlarında çok pahalı bir spor salonunun saunasındaydı. Günübirlik de girilen spor salonunun yıllık üyelik ücreti 6 bin pound civarlarında. Önbilgin, saunada sohbet ettiği diğer işadamlarına kendisini “Brezilya’da petrol işi yapıyorum” diye tanıtıyordu. Petrolden kızına herhangi bir şey damlamıyor, Akkaya’nın anlattığı kadarıyla.

        Diğer Yazılar