Ai Weiwei ne kadar muhalif
DÜNYANIN en ünlü modern sanatçılarından Ai Weiwei’in İstanbul’dan çektiği selfie’leri, sergi vesilesiyle Türk sosyetesiyle cilveleşmesini görüyoruz. Ai, sosyal medyaya bayılan, görüştüğü, tanıştığı insanların sık sık fotoğrafını çeken ve bunları bol bol paylaşan bir sanatçı.
Eğer Çin hükümeti 2015 yılında ani bir kararla Ai’in pasaportunu iade etmeseydi dört yıl boyunca hapis kaldığı ülkesinden çıkamayacak, eserleri dünyanın çeşitli yerlerinde sergilense de kendisi buralara ulaşamayacaktı.
Çin hükümeti dört yıl boyunca Ai Weiwei’i tam olarak arafta bıraktı. Önce vergi kaçakçılığından dolayı hapse attılar ve 81 gün gözaltında tuttular. Uluslararası kamuoyunun da baskısıyla serbest bıraktılar, ama yurtdışına çıkış yasağı koydular. Daha sonra 15 milyon yuan tutarında vergi cezasına çaptırıldı. Kabaca 8 milyon TL.
Ai’in rejimi eleştiren konuşmalar yapmasından, Çin’i uluslararası arenada eleştirmesinden rahatsızdı hükümet, bu vergi cezası da gözdağı olarak yorumlandı.
Hapishane dışındaki hayatındaki yasakların sınırı azar azar genişledi. Önce evinden çıkma yasağı kaldırıldı. Daha sonra Çin toprakları üzerinde yeniden sergi açmasına ve yurtiçindeki bazı şehirleri ziyaret etmesine izin verildi.
KEYFİ KARARLAR
Ama süreç sancılıydı. Ai tam 10 sene New York’ta yaşayan bir dünya vatandaşıydı. Tutuklandığında iki yaşında olan oğlu Berlin’de yaşıyordu ve yıllarca onu göremedi.
Sonra bir gün aniden pasaportu verildi. Tıpkı tutuklanması gibi özgürlüğüne -kısmen- kavuşması da keyfiydi. Herhangi bir kanuna değil, otoritenin arzusuna kalmıştı. Yurtdışına çıkış yasağı kalktıktan sonra bile nereye gidebileceğinden tam olarak emin değildi.
Yasağın kalkmasıyla ya kendisinin ya da işlerinin yeniden Londra’ya, Venedik’e, New York’a ve son olarak da İstanbul’a yolu düştü star sanatçının.
2011’in Nisan ayında tutuklanan Ai Weiwei serbest kaldığında tutukluluğu hakkında konuşmamayı tercih etti. Nedeni basitti: Çin hükümeti konuşmasını yasaklamıştı.
Çin’in resmi haber ajansı o günlerde Ai’in ağzından, “Artık vergilerimi ödeyeceğim” diye haber geçmişti.
Ai bugün ifade özgürlüğünün bir oyun olduğunu düşünüyor. Sınırlarının ne zaman belirleneceğinin bilinmediği, sürekli değiştiği ve kurallarının yeniden tanımlandığını, oyunun da gücünü buradan aldığını söylüyor. Yasak konular arasında Çin hükümetini, Tibet, Tayvan ve Hong Kong meselelerini sayıyor ama bunların gerçek kırmızı çizgiler olmadığını vurguluyor.
BATI’YA JEST
Çin hükümeti bir anlamda Ai’i yok sayıyor. Sosyal medyada hakkında konuşulması yasak, ülkedeki tek medya olan devlet yayın organlarında da bahsedilmiyor.
Tam da bu sanal gerçeklik hali Ai Weiwei’in bir tür sınırlı özgürlüğe kavuşmasını sağladı aslında. Uluslararası kamuoyunun tanımadığı, görmezden geldiği onlarca isim Çin’in baskıcı rejiminin altında bedel öderken, Batı’nın önüne göstermelik olarak Ai Weiwei’in özgürlüğü atıldı. Sonuçta sanatçı yabancı basında Çin hakkında çıkan eleştirilerden daha fazlasını söylemiyor, Çin hükümeti de ülke içinde propagandayı istediği gibi kontrol ediyor. Bir anlamda ona muhalif olma izni veriliyor, ama ona sağlanan bu ayrıcalık yeteri kadar popüler olmayanlara uzanmıyor.
Dahası, Ai’in Çin’e haksızlık ettiğini, ülkenin 50 sene öncesine kıyasla daha özgür olduğunu, milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulduğu gerçeğinin hakkını teslim etmediğini söyleyen eleştirmenler de var.
Batı’nın en sevdiği Çinli sanatçının dediği gibi, bir oyun işte bu ifade özgürlüğü.
NOT:
1. “Ai Weiwei Porselene Dair” sergisi 28 Ocak’a kadar İstanbul’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyaret edilebilir. Sanatçının bugün saat 18.00’de konuşması var.
2. Ai Weiwei’le ilgili bilgileri David Remnick’in New Yorker’a yaptığı söyleşiden, Evan Osnos’un New Yorker’daki yazılarından ve New York Times’taki haberlerden derledim.
**************
SON GÜNLERDE...
- ARTIK Abdülkadir Selvi yazıları okuyamıyorum, halbuki bir dönem gizlice Serdar Ortaç şarkıları dinlemem gibi bir “guilty pleasure”dı benim için... İlgimi kaybetmesinin nedeni, kendisinde gözlemlediğim metal yorgunluk.
- Yeniden çaktırmadan Sabah’ta Nur Çintay’ı okumaya başladım. Aynen bıraktığım gibi, bazı yazılarında konuya girmesi paragraflar sürüyor; çünkü uzun uzun, en ince ayrıntısına kadar yemek anlatıyor. Yazarken ağzı sulanmış belli, okurken benim de karnım acıkıyor. Hiç kimsenin yemeği onun kadar pornografik kaleme aldığını daha görmedim.
- Apple’ın yeni ürün lansmanı haberlerinden, yeni iPhone’un olası özelliklerinden çok sıkıldım. Doğrudan geçiyorum bu haberleri.
- Uzun zamandır araba kullanmıyorum, otomobil dünyasındaki gelişmeleri de kendimce çıktığım seyahatlerdeki kiralık araçlardan takip ediyorum. Geçenlerde bir Volvo denk düştü. Uzay çağı arabası gibiydi, her yerde bir düğme, sürekli bir uyarı... Kendi kendini park ediyor, kendi kendini başlatıyor falan. O kadar karmaşık geldi ki kullanmaktan zevk almadım.
**************
ULUSLARARASI MAGAZİNİN ORTASINA DÜŞTÜM
BİR gecede üç tane birbirinden ünlü ismi aynı yerde görmek şans değil de nedir?
Los Angeles’ta özel bir kulüpte otururken balkonda kendi şürekâsıyla oturan A$AP Rocky ilk kez gözüme çarpıyor. En ücra köşeyi belli ki kimseye görünmemek için seçmişler.
Mekânın tam orasında ise LA Clippers oyuncusu Blake Griffin kankalarıyla oturuyor, masaya habire biri gidip biri geliyor. İki ünlünün tam arasında ise tesadüfen ben oturuyorum. Birazdan yoga dersini bitiren Russell Simmons da gelip bir başka masaya oturacak ama onun konuyla ilgisi yok.
Konu şu...
KENDALL’IN AŞKI
Bir süredir Kendall Jenner ve A$AP Rocky’nin birlikte olduğu konuşuluyordu. Hatta ünlü rap yıldızının Jenner’in kalçasına elini koyduğu samimi fotoğrafları, selfie’leri bile vardı. İki stil ikonu birbirine çok yakışıyordu.
Ama magazin kuşları diyor ki... Kendall Jenner yeni bir aşka yelken açtı, basketbolcu Blake Griffin’le takılmaya başladı. Hatta takım konsantrasyonunu bozacağı için Griffin’i bu aşka karşı uyardı bile.
Yeni aşk haberinin patlamasından sadece iki gün sonra iki erkeği aynı mekânda gördüm. Gayet uslu, olaysız, birbiriyle hiç ilgilenmeden bir akşam geçirip sessizce bulundukları yerden ayrıldılar. Keşke olay çıksaydı da magazin tarihine geçebilecek bir geceye tanık olsaydım diye içimden geçirmedim değil.