Amerikan sapığı
FRANSIZ filozof Jean Baudrillard’a göre dünyada bir elektrik krizi patladığı anda haritadan ilk silinecek yer Las Vegas. Gecenin en karanlık saatinde bile karşınızdakinin kirpiğini sayacak kadar aydınlık ve ışıltılı olan bu yapay şehrin tek varlık sebebi dünyaya inanılmazı satması. En büyük, en abartılı ne varsa Las Vegas’ta ortaya çıktı.
Sonunda Amerikan tarihinin son yüz yıldaki en büyük katliamı da Las Vegas’ta yaşandı. ABD’deki katliamların her biri de giderek bir öncekinden sayıca daha fazla kişinin canını alıyor. Orlando’daki gece kulübü katliamındaki ölü sayısını çoktan geçti Las Vegas katliamı; bir önceki üzerinden daha iki sene bile geçmemişti.
Şehrin en bilinen otelinin 32. katından kalabalığa ateş açmak, kötü bir film senaryosunda bile kimsenin aklına gelmezdi; inanılmaz diyorlardı.
Sadece Las Vegas’ta meşhur olan bir sahne komedyeni var, adı Carrot Top. Beyaz Saray’daki turuncu başkan ise ondan daha sürreel. Ölenlerin yakınlarına “en sıcak başsağlığı dileklerini” iletti katliamın daha ilk saatlerinde. Yer yer asap bozucu şakalar yapan Carrot Top’ın bile aklına katliam sonrasında mağdurların yakınlarına “en sıcak” his iletme esprisi gelmemiştir herhalde.
GÜNAHLAR ŞEHRİ
Las Vegas aynı zamanda günahlar şehri ve yıllar içinde gayri resmi sloganında dediği gibi burada yaşanan burada kalır.
İstiyorlar ki Vegas meselesi somut verilerle tartışılmasın. Başkan Trump bu katliamın sorumlusunun “şeytani bir ruh” olduğunu söyledi hemen; fail Müslüman olmadığı için hiçbiri terörist diyemedi, ülke panik havasına girmedi, bir başka ülkeye saldırı hazırlıkları başlayıp füzeler yollanmadı. İktidardaki Cumhuriyetçilerin önde gelenleri de bu kötü ruh söyleminin üzerine atlayıp durdu. Bir politikacıya göre “kötü ruhu denetlemek kolay değil”.
Siyasetçiler kötülükten bahsedip ruhani bir diskur tutturunca çoğu zaman, hatta her zaman, gerçekte beceremeyecekleri ve altından kalkamayacakları bir meselenin üzerini örtüyorlar. Çabucak üretilip benimsenen bu ruhani söyleme sığınmak, katliamı kaçınılmazmış gibi göstermek, böylece siyasetçinin kifayetsizliğini örtmek için de bir kılıf. Halbuki fail şeytani bir ruh değil, ki eminim katil kötü biridir. Ama bu kötü ruha yolları açan Vahşi Batı’dan kalma bir yasanın yorumuna körü körüne olan hasta bağımlılık.
SİLAH TAKINTISI
Amerika’nın bir kısmı bu yasa yorumu yüzünden askeri tip silah ve mühimmata sahip olmayı hak olarak görüyor. Bizim adını gerilla savaşında duyduğumuz silahlar, büyük şehirlerin kaldırımlarında elden ele dolaşıyor. İçlerinden biri (ten rengi ya da dini farklı olmayan) bu silahları masum insanlara karşı kullandığında da ya sapık ya da kötü ruh diye geçiştiriliveriyor.
Yıllardır, her masum ölümün ardından silahların denetlenmesi gerektiğini savunanlar hep elitler, hep halkın özgürlüklerine savaş açanlar olarak küçümsenip marjinalize edilmeye çalışıldı. Seçim kampanyasında silah karşıtı tavır alan Hillary Clinton’a karşı Trump silah severleri devreye soktu: “Artık ona nasıl yanıt vereceğinizi siz bilirsiniz.”
Bugün kötü ruhtan ya da Taksi Şoförü filmindeki benzer bir Amerikan Sapığı tipolojisinden bahsedenler, günahtan söz edenler gerçeği örtüyor. Ortadaki tek sapıklık Amerikan halkının bir kısmındaki silah takıntısı.
Amerika büyük bir şaka, evet, ama artık gülemiyorum ve midem de kaldırmıyor: Pazartesi günü silah ve mermi üreticilerinin hisseleri borsada yükselmiş.
**************
#DüzeltmeServisi
KADRİ GÜRSEL’İN HAPİSHANE ANILARI
KADRİ Gürsel’le söyleşi yapan gazeteci soruyor: “Bir yıla yakın hapiste kaldınız, yaşadıklarınızı kitap yapacak mısınız?” Bilmiyor belli ki, Kadri Gürsel ilk kez hapis yatmıyor.
Gürsel’in liseden yakın arkadaşı Ruşen Çakır anlatıyor:
“Kadri 12 Eylül darbesinden kısa bir süre önce tutuklandı, bayağı bir hapis yattı. Ben 12 Eylül’den sonra hapis yattım. Kadri benden önce girmesine rağmen benden sonra hapisten çıktı. Yaklaşık üç yıl hapis yattı. Ve çıktıktan sonra sürgüne yollandı. Kayseri’ye sürgüne gitti. Daha sonra avukatları aracılığıyla Kayseri’den sürgününü Ankara’ya nakletti.”
Kadri Gürsel hapiste anılarını yazıp bunun üzerine bir kariyer inşa etmeye kalkacak olsaydı elinde başka fırsatlar vardı. Onu şöyle bir hapse girip bunu bile “bestseller” fırsatı olarak değerlendirenlerle karıştırmamak gerekiyor.
BİR YILDIZ DOĞUYOR
KADRİ Gürsel bu süreci belli ki sessizce, kendi içinde alıştığımız serinkanlılığıyla değerlendirip yoluna devam edecek.
Ama bu seferki mahkûmluğu bir kişinin yıldızını parlattı: Eşi Nazire... Asıl star o oldu bu süreçte. Hem sıcakkanlılığı, eşine olan aşkı, dik duruşu, hem de her türlü saldırıyı tek başına göğüslemesiyle...
**************
O BÜYÜK SONSUZLUĞA DOĞRU...
HAYATTAKİ tek eğlencemin televizyon olduğu yıllarda MTV karşısında saatlerimi geçirir ve Tom Petty’nin “Into the Great Wide Open” videosunu beklerdim. Hollywood hayalleriyle yanıp tutuşan bir yıldızın yükseliş ve düşüş öyküsünü anlatan şarkı büyüdüğüm yılların da fon müziği oldu. Faye Dunaway’li, Johnny Depp’li kısa filmi andıran klip hâlâ başarılı. Hâlâ Hollywood hayallerim yok olmadı...
Tom Petty’nin ölümünü duyunca sırf bu şarkı yüzünden büyümemde emeği geçmiş birini kaybetmişim gibi üzüldüm. Kendinden ödün vermeyen, herkesin çok sevdiği gerçek bir rock’çıydı Petty. Sesi o kadar özgündü ki hemen kolayca ayırt edilebilirdi.
Tom Petty
GİTARCILAR BİLİR
“Jerry Maguire” filminin en meşhur sahnelerinin birinde Tom Cruise arabada bağıra bağıra onun şarkısına eşlik ediyordu.
Gitar öğrenenler hâlâ ilk olarak çalması en kolay parça “Learning to Fly”la yeteneklerini sergiliyor. Bir şarkı bu kadar basit, ama bu kadar unutulmaz olabilir mi? Tom Petty bu mucizenin adamıydı işte.
Aramızdan ayrıldığı için çok üzgünüm.