Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAFİFE alıp dalga geçmeyin, karşımızda ciddi bir sosyopat olduğu kadar şeytani zekâya sahip biri var. O yüzden Emrah Serbes olayını “Tam da senaryo” gibi hafif cümlelerle geçiştirmemek gerek. Bu tanıdık bir sapkınlık, kendinden adeta bir performans yaratan bir ego. Arabada bulunan çerez kaplarından içki şişesine, sahte vicdan soslu itiraf mektubuna kadar adeta her adımı önceden tasarlanmış bir sapkınlığın eseri, bir enstalasyon.

        Peki o imzayı gördünüz mü?

        Gerçekten vicdanı olan hangi aklı başında insan, masum insanların ölümüne yol açtığını yazdığı bir mektubun sonuna güzel yazı dersinden fırlamış gibi duran ve neşeli bir grafiği andıran o tuhaf Emrah imzasını atar? Belli ki hepimizle dalga geçiyor.

        Soyadının T’siz yazılması onun sık sık kullandığı bir cümleymiş. Bir tür imzası yine; bile bile gözümüzün içine sokuyor. Şokla söylenmiş bir laf değil, hesap edilmiş, kasten o an ne kadar kontrolde olduğunu göstermek için özenle seçilmiş.

        İğrenç ve ahlaktan yoksun olduğu, zeki olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zeki olması beynini sadece iyiliğe kullanacağı anlamına da gelmiyor. Katilin kibri bu.

        Tam da herkesin ahlak bekçiliğine oynamasını, kınamasını, beklenen tepkileri vermesini bekliyor. Türkiye’yi bunca sene ekran başına toplayabilecek bir yetenek, toplumun hangi aşamada nasıl davranacağını da kestirmiştir elbette. Hamleleri hepimizin birkaç adım ötesinde, onu bilelim de.

        O.J. SIMPSON GİBİ

        Eski eşi ve sevgilisini öldürmekle yargılanan Amerikalı futbol yıldızı O.J. Simpson, polise teslim olmadan önce yazdığı uyduruk intihar mektubunun sonunda adını imzalarken “O” harfini gülen surat olarak çizmişti. Eşinin ölüm haberini veren polis aradığında nasıl öldürüldüğünü bile sormamıştı. Onca delile, kan izine, DNA eşleşmesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya bir senenin sonunda hapishaneden çıktı.

        Amerikan tarihinin en büyük futbolcularından biri olduğu söylenirdi, sahadaki zekâsını mahkeme salonunda da kullandı ve sisteme karşı şeytanın aklını zorlayacak bir taktik geliştirdi. En meşhur avukatları milyonlarca dolara tutup sürekli savunma stratejisini değiştiren beyin oydu. Sistemi nasıl yeneceğini biliyordu. Daha sonra, cinayetle ilgisiz (ve aslında hukuk önünde haksız) bir davadan dolayı hapse girdi ama tam da Serbes’in tutuklandığı günlerde şartlı denetimle serbest kaldı yine. Özgürlük günlerinde golf oynayacağını açıkladı bir arkadaşı.

        SİSTEMİ YENECEK Mİ?

        Emrah Serbes’in oyun planı, bir taktiği var mı? Varsa henüz bilmiyoruz ama ona kısa sürede kazandığı şöhret sayesinde şişen egosunun durmaksızın beynine özgüven pompaladığı kesin. Geçmişteki benzer örneklerine bakarak belki de bir süre sonra bu trafik kazası işinden elini kolunu sallayarak çıkabileceğini hesap ediyor olabilir. Üstelik, benzer vak’alardan serbest kalanlar belli bir mahcubiyet içinde, boynu bükük kendilerini gizleme peşindeyken o serbes’çe dolaşma peşinde belli.

        Sistem mi kazanacak, egomanyak bir sapkının başka insanların da ölümüne yol açan performans sanatı çabası mı?

        **************

        ARKADAŞIMIZI ANIYORUZ

        ÇARŞAMBA günü Columbia Üniversitesi’nin gazetecilik yüksekokulunda denizaltında cinayete kurban giden arkadaşımız Kim Wall’ı anacağız. Ölüm haberinin ardından bir grup okulda toplanmış, mum yakmıştı. Ama şimdi okul resmi bir anma töreniyle devreye giriyor. İsveç’ten ailesi New York’ta kızının arkadaşlarına, eski hocalarına katılacak.

        Törenin J-School’da olması, Kim’in buradan bizimle birlikte mezun olması tabii ki. Ama aynı zamanda olayın bir gazeteci cinayeti olduğunun da vurgulanması ve yüz yılı aşkın tarihi olan okulun her dönem gazetecilere sahip çıkması.

        **************

        ASLINDA NE DİYOR

        MEHMET Y. Yılmaz, Hürriyet’teki köşesinde “80 günde devriâlem turuna çıkıyorum” diye yazıyor, ben “Bir süre yazılarıma ara vermem için talimat geldi” diye okuyorum.

        **************

        SİMGESEL BİR DEĞİŞİM

        COCA-Cola’nın eski CEO’su Muhtar Kent’in neden artık bu görevde olmadığı, yerine gelen James Quincey’nin yaptığı ilk hamleyle belli oldu.

        ABD’de şekerli içecek pazarı giderek küçülüyor, kimi eyaletler bu gibi içeceklerden vergi almaya başladı. Kısacası cola vs. türü şeker depoları, türlü alternatifleri çıkmasına rağmen düşüşte.

        Meşrubat pazarında soda yükseliyor. Sadece mideyi rahatlatması için değil, şekersiz ve meyveli tatlardan oluşan çeşitleriyle de kimi markalar ön plana çıkıyor. La Croix bunlardan biri.

        Muhtar Kent, şekerli içeceğin kral olduğu yıllarda Coca-Cola’da göreve başladı ve yükseldi. Oysa devir değişti.

        Quincey’nin ilk hamlesi Meksika’dan bir soda markasını Coca-Cola bünyesine katmak oldu. 220 milyon dolara satın alınan Topo Chico epeydir Teksas’ta çok moda zaten, hatta bağımlıları var. Şimdi yeni sahibi dev şirket sayesinde daha da yayılacak. Çok önemli bir hamle bu, çok da simgesel.

        Muhtar Kent şekerli bir geçmişi temsil ediyordu, Quincey ise sağlıklı yaşam tutkusunun belirleyici olacağı geleceği.

        **************

        YİYECEK TAKINTILARIM

        - BU yaz kafayı Godiva’nın mağazalarında satılan dondurmayla bozmuştum. Durup durup aklıma geliyor, olur olmaz fırsatlarda alışveriş merkezlerine gidip külahta dondurma alıyordum. Neyse ki yaz bitti, geçti.

        - Yeni takıntım manchego peyniri, peynir seven biri olmama rağmen. Koyun sütünden yapılan bu İspanyol peynirini marketten aldığım fındıklı krakerlerin üstüne koyup bir parça da bal damlatıp yiyorum akşamları.

        - Karpuz bizde olduğu kadar yaygın değil Amerika’da. Bunun bir sebebi, kimi ırksal çağrışımları. Ama şişelerde paket olarak satılan karpuz suyu giderek popülerleşiyor. Zencefilli, limonatalı çeşitleri çıktı ve Beyonce bile bu işe girdi. Dolabımın olmazsa olmazlarından.

        Diğer Yazılar