Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        #YıldırımPence

        BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ın bugün başlayacak Washington gezisi biraz zamansız duruyor ilk başta. Başkan Donald Trump ülke dışında, ona Dışişleri Bakanı Rex Tillerson eşlik ediyor. Türk ekibiyle Amerikan politikasını belirleyen ana aktörler görüşmeyecek. Onun yerine Yıldırım’ın en yüksek rütbeli randevusu Amerikan sisteminde daha çok simgesel bir görevi bulunan ve pek yetkisi olmayan başkan yardımcısı.

        Dahası, ABD yönetiminin şu anda Türkiye’yle ilgilenecek hali de yok. Rusya soruşturması hız kazandı, Trump’ın koltuğu sallantıda. Amerikan başkentinde bir iç kriz havası hâkim. Önce New York, ardından Teksas’taki saldırılar da gündemi yoğunlaştırdı.

        Hal böyleyken Yıldırım’ın, görevi simgesel olan Mike Pence’le böyle bir dönemde görüşmesi de simgesel gibi görünebilir. Doğrusu bir başka yönetim, bir başka muhatap söz konusu olsaydı Türk hükümetinin ABD gezisine vakit kaybı derdim.

        Ama Mike Pence ile Binali Yıldırım’ın buluşması belki de Trump’la görüşmesinden bile daha önemli.

        Bir kere Mike Pence her an yeni Amerikan başkanı olabilir. Daha göreve geldiği günden itibaren Trump’ın koltuğunu koruyamayacağı, açılan soruşturmalar yüzünden ya istifaya zorlanacağı ya da Kongre tarafından görevden azledileceği konuşuluyordu. Giderek bu ihtimal bir muhalif fantezisindense ayakları yere basan bir senaryoya doğru ilerliyor. Böyle bir durumda Mike Pence yasalar gereği bu göreve doğrudan geçecek. Soruşturmalar ona da uzamazsa.

        Tabii bu ihtimaller hayata geçmese de Pence’in Oval Ofis’te tarihte eşine az rastlanır bir etkinliği var. Normal şartlarda bir kenarda tutulan başkan yardımcılarının aksine Pence haftada bir mutlaka Trump’la görüşüyor ve Başkan’ın kulağına fısıldayan üç kişiden biri olarak biliniyor Washington’da.

        **************

        KOCH KARDEŞLERİN KUKLASI

        GEÇTİĞİMİZ haftalarda New Yorker Dergisi, Pence’in başkan olabilme ihtimalini ve bunun ülke için yaratacağı tehlikeyi kapağına taşıdı. Jane Mayer uzun çalışmanın sonunda muazzam ve bir o kadar ürkütücü bir Mike Pence portresi ortaya çıkardı. Siyasi kariyeri başarısızlıkla dolu, sağ siyasette çok etkin Koch kardeşlerin (“Kok” diye okunuyor) kucağında oturan ve onların adeta emrinde çalışan bir politikacı Mike Pence. Mayer’in yazısına göre Trump onu pek tanımıyor, hatta birlikte seçime girme fikrine de sıcak bakmıyordu. Ne olduysa (şirket baskıları, parti içinden etkin isimler) son gece Mike Pence’i adeta ona dayattı.

        Koch’lar tuvalet kâğıdından plastik tabaklara, petrolden gübreye birçok alanda faaliyet gösteriyor. ABD’de Cargill’den sonra geliri en yüksek şirket Koch Industries. Ürünlerinden kaçmak mümkün değil, bir şekilde hayatınıza değiyor etkileri. Yıllardır paralarını siyaseti kendilerine göre yontmak için harcıyorlar ayrıca.

        SİVİL DARBE

        Senaryolardan biri, Trump’ın bu görevi sürdüremeyeceğini bilen Koch kardeşler gibi etkin sağcıların satrançta birkaç hamle ileride olup Pence’i buraya yerleştirdikleri. Bu bir anlamda Amerika için dev şirketler destekli bir “sivil darbe” de demek. Trump’ın eski stratejisti Steve Bannon bile Pence’in başkanlığından endişeli, o kadarını söyleyeyim. Beyaz Saray’ın tamamen sağcı-liberter Koch ailesine teslim olabilme ihtimaline karşı uyarıyor.

        **************

        BEYAZ SARAY’DA DİN DERSİ

        - MIKE Pence fanatik derecede dinine bağlı, hatta her hafta Beyaz Saray’da sadece kabine üyelerine özel din dersleri düzenleyip İncil’i çalışıyor.

        - İçkili ortamlara eşi yoksa asla katılmıyor, kadınların olduğu ortamlara eşi yoksa girmiyor. Hemen her şeyi eşiyle yapıyor, birlikte yan yana yürüyüş bandında yürüyorlar.

        **************

        PENCE’İN GÜNDEMİ PAPAZ

        EVANJELİST bir Hıristiyan olan Mike Pence’in Türkiye’yle ilgili bir numaralı gündem maddesi, aynı mezhebe bağlı bulunduğu papazın ABD’ye iadesi. Daha evvel Trump üç kere Erdoğan’a şakayla karışık papazın serbest bırakılmasını söylemişti. Pence için bir anlamda kişisel bir dava bu. Türk heyetinin en ufak bir talebi karşısında ilk olarak papaz meselesini gündeme getirecek.

        Her şeyden önce bir din adamını kurtararak ulvi bir hizmet yapmak istiyor Pence. Tabii bunun siyasi sonuçlarını da hesaba katıyor. Kendi tabanına bu mesajı vermek zorunda.

        Doğrusu Türkiye de papazın FETÖ bağı, hatta FETÖ elebaşıyla bir tutma konusunda ısrarcı olmamalı. Bir papazla hem Pence tavlanabilir, hem de ABD’yle özellikle vize krizi aşılabilir. Konsolosluk görevlileri, hatta Amerikan büyükelçisine yönelik yazılan yazılar, hatta Kürt meselesindeki görüş ayrılıkları bile Pence için papaz kadar önemli değil.

        **************

        MEĞERSE...

        - SERTAB Erener’in 100 yıllık yaşama projesi tıpkı vapurdaki İzmir Marşı videosu gibi bir PR çalışmasıymış...

        - Hürriyet’in objektif gastronomi rehberi, tabak-çanak satmak için gösterişli bir kılıfmış...

        **************

        #Oscar2018

        MİRASA YAZIK

        FİNLANDİYA’nın yabancı dilde film dalında Oscar aday adayı “Tom of Finland” filmini izledim önceki gün. Homoerotik sanatın en bilinen isimlerinden Tom of Finland dolu dolu bir dünya, çok katmanlı ve derin okumalara vesile olan bir sanatçıdır. Önceleri ucuz pornografi olarak geçiştirilen eserlerinin sanat değeri son yıllarda teslim edildi.

        Eşcinselliği suç ve hastalık sayan, Tom of Finland ya da nam-ı diğer Touko Laaksonen’e zamanında hayatı zehir eden Finlandiya’nın yıllar sonra bir anlamda bu geçmişiyle yüzleşmesi anlamına geliyor bu filmin Oscar’a gönderilmesi.

        Ama film olarak sıradan bir biyografi, klişe bir anlatım tarzı ve fazlasıyla didaktik. Dünyanın en ilginç sanatçılarından biri bu kadar tekdüze ele alınabilirdi.

        Geçen hafta Netflix’teki Joan Didion belgeselinde de aynı sorunu hissetmiştim: Bu yapımlar ele aldıkları konular kadar ilginç olamıyor.

        Acaba Tom of Finland’ı sadece resim olarak mı bilseydik?

        Diğer Yazılar