Star Wars hakkında konuşmalıyız
ELEŞTİRMENLER ile izleyicilerin karşı karşıya gelmesi yeni bir şey değil, ama son “Star Wars” filmiyle olağandışı bir uçurum oluştu. Rotten Tomatoes sitesine göre eleştirmenlerin yüzde 92’si filmi beğendi, buna karşılık izleyicilerin sadece 53’ünün görüşü olumlu.
Eleştirmenler övüyor; çünkü yönetmen Rian Johnson’ın kuralları ve sınırları belli bir evrende inisiyatif kullanmasını, hayranları memnun etmektense iyi bir film yapma çabasını takdir ediyorlar. İzleyiciler ise beyazperdede beklediklerini bulamamaktan, nostalji açlığını tatmin edememekten şikâyetçi.
Hayranların eleştirilerini körükleyen isimlerden biri de Luke Skywalker rolündeki Mark Hamill. Gerek çekimler esnasında gerekse filmin vizyona girmesinden sonra verdiği söyleşilerde oynadığı karakterin gidişatından memnun olmadığını açıkladı. Hamill bu sefer beyazperdede kendi bildiği Luke değil de başka bir karakteri canlandırıyormuş gibi çalışmış.
Disney sağolsun, bilinmez bir sonsuza kadar her sene bir “Star Wars” filmi vizyona girecek, beraberinde de tartışmalar sürecek.
NOSTALJİ HİSSİ
Başka sinema filmlerinin aksine “Star Wars” hayranları bu seriyi belki de haddinden fazla sahipleniyor. Bu evrenin yaratıcısı George Lucas’ın teknoloji ilerledikçe orijinal filmlerdeki görsel efektlerle oynaması, eski kopyalarını yok edip tarihten silmesi ve kimi sahneleri değiştirmesi hayranların tepkisine neden olmuştu. 1999 yılında hikâyenin ilk bölümlerine geri dönüldüğünde çekilen üç filmi gerçek hayranlar asla ve asla hatırlamak istemiyor.
Bu açıdan iki sene önce J.J. Abrams’ın “The Force Awakens” isimli serinin yedinci filmi hayranların bütün isteklerine karşılık verdi. Hem eski karakterler perdede göründü, hem de eski oyuncaklar. Dahası Abrams bilgisayar destekli görüntülere sırtını dayamaktansa filmde kullanılan birçok maketi (uçaklar, uzay gemileri vs.) gerçeklik hissi adına inşa ettirdi.
Bir kısım o filmi nostaljiyle fazla teslim olmakla eleştiriyor. Kimileri şu an vizyondaki “The Last Jedi”ın seri tarihinin en iyi filmi olduğunu söylüyor. En uzun filmi olduğu kesin.
Rian Johnson’ın hikâyeyi nereye götürmeye çalıştığı takdire şayan bir çaba. Öte yandan bu filmlerin asli amacının hikâye değil de hayranları eğlendirmek, tatmin etmek olduğuna inanıyorum. Bu açıdan 2015’te vizyona giren yedinci bölüm ne istenirse veriyordu. Eleştirmenler ise öyküye bakıyor.
EĞLENCE ŞART
Birçokları aşırı anlam yüklese, Uzakdoğu felsefesinden çalınıp çırpılan kırıntılarla film üzerinden evrenin sırrını çözmeye çalışsa da “Star Wars” özünde bir eğlence olmalı. Parasını verip girdiğiniz salonda izleyiciyi her saniyesinde tatmin etmeli.
Bu yüzden salondan çıkar çıkmaz ilk yorum “Güzel ama...” oluyorsa ortada bir sorun var demek. Filmi savunanlarsa “Star Wars” tarihinden örnek vererek “Empire Strikes Back”in önceleri ne eleştirmenler ne de izleyiciler tarafından beğenildiğini söylüyorlar. Zamanla bir başyapıt seviyesine yükseldi film. Kim bilir, belki de tarihe bırakmak gerek.
*************
#İZLEMEDENOKUMA
İYİ VE KÖTÜNÜN MUĞLAKLIĞI
ASIL ÇATIŞMA
RIAN Johnson’ın “Star Wars” filmi çok beğenildi; çünkü serinin genel mantığının dışına çıktı. Bildiğimiz Star Wars evreninde iyiyle kötü çok net ayrılır, roller belirlenir ve tansiyon da iki taraf arasında kalmaktan doğardı. Sonradan “Darth Vader”a dönüşen Anakin Skywalker’ı, oğlu Luke Skywalker’ı, yeni serinin kahramanları Kylo Ren ve Rey’i hikâyede bir yere oturturken ışığı mı karanlığı mı seçecekleri.
KÖTÜ ADAM YOK
2015’ten beri Han Solo’nun oğlu Ben Solo’nun (Kylo Ren) hangi tarafı seçeceğini merak ediyoruz ve tam teslim olacak, tam ışığı seçecek derken son bir hamleyle şaşırtıyor.
Kimi hayranların en büyük eleştirisi “Last Jedi”da doğru dürüst bir kötü adam karakteri bulunmadığı. Snoke’un kökenini, neden herkesin ona biat ettiği filmlerde açıklanmıyor mesela. Kylo Ren’in kötülüğü ve iyiliği arasındaki gidiş-geliş de tam istenen etkiyi yaratmıyor. Johnson’ın bu filmle hikâyeye katkısı iyi ile kötünün aslında tam da net ayrımları olmadığı, iki taraf arasındaki geçişkenliğin baskın geldiğini vurgulaması.
SAVAŞ TÜCCARLARI
Neredeyse Christopher Nolan’ın Batman serisinde yaptığı gibi “Star Wars”ı daha karmaşık, kendini daha sorgulayan bir yere çekiyor. Filmin yeteri kadar işlenmeyen ama yine de vurgulanan bu teması Benicio del Toro’nun oynadığı hırsız karakteriyle ortaya çıkıyor. Modern dünyanın karmaşasına gönderme yapan hırsız hem karanlık hem de aydınlık tarafın aynı silah tüccarlarının müşterisi olduğuna dikkat çekiyor. Ortada bir savaş varsa bunun iyi ya da kötü tarafı olabilir mi?
Tabii film kendi kısıtlamaları yüzünden bu yöne gidemiyor. Gitse “Star Wars” olmazdı belki. Belki de bu yüzden tam bir tatmin yaratmadı izleyicide.
GEÇMİŞİ UNUT
Doğrusu Kylo Ren’in geçmişi öldürme, yeniden başlama, yeni bir evren kurma projesi de filmin kendi içindeki mesajıyla ilgili. Serinin bir sonraki filminde eski karakterler olmayacak: Han Solo zaten film içinde öldü, Prenses Leia’yı oynayan Carrie Fisher ise gerçek dünyada, Luke Skywalker ise hayalete dönüşecek büyük ihtimalle. Rian Johnson da diyor ki: “Bırak bunları, unut, yeni bir seri çektik, tadını çıkar.”