Batı'nın Kemalizm rahatsızlığı
AFRİN operasyonuna karşı çıkan küçük bir muhalif kesimin en büyük gerekçesi Batı basınındaki eleştirel yazılar, başka devletlerin destek vermemesi. Türkiye’nin kendi çıkarları söz konusu olduğunda Batı ne zaman destek verdi? Örneğin, Kıbrıs Harekâtı’nın bedelini ödettiler.
Batı, sadece NATO’nun ikinci büyüğü Türk ordusu dağıtılırken destek verdi. New York Times başta olmak üzere Ergenekon ve Balyoz sürecinde yazılan destek yazıları, haberler daha çok yeni. FETÖ kumpasları anti-militarizm diye pazarlandı.
Türk ordusuna istihbarat sağlayacak Göktürk 1 ve Göktürk 2 uydularına da şiddetle karşıydı dünya. Dünyada Göktürk 1’e kadar çözünürlüğü 2 metrenin altında görüntü alabilen uydu teknolojisi sadece ABD’de vardı ama yüksek çözünürlüklü görüntüleri kendisine saklıyor, paylaşmıyordu.
Türkiye ısmarladığı uydularla 0.5 metre çözünürlükte görüntü elde edebilme imkânına sahip oldu, böylece Türk ordusu artık ABD’nin koyduğu kısıtlamalara mecbur kalmadı.
TARTIŞILMAYAN HABER
İsrail o dönemde sadece paranoyaya dayanarak kıyameti kopardı. İsrail basınında hem sağcı hem solcu gazetelerde Türkiye’nin İsrail topraklarını detaylı bir şekilde gözlemleyebilme ihtimaline dair korku uyandıran haberler çıktı. Türk devletinin böyle bir planı olmamasına rağmen bu konu ısıtıldıkça ısıtıldı.
Ne tesadüf ki bu tartışmaları sayfalarında köpürten FETÖ’nün o zamanlar Batı’yı kandırma misyonuyla kurduğu propaganda bülteni Today’s Zaman Gazetesi’ydi.
15 Temmuz darbe girişiminde bombalanan kurumlardan biri de Göktürk 2 uydusunun ticari görüntü haklarının devredildiği Türksat genel merkeziydi. Nedense bu konunun üzerinde Türk basınında bile yeteri kadar durulmadı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güç- süz ve bağımlı bir kurum olması, silah sanayiini ve savaş ticaretini kontrol edenlerin işine geliyor. Hem siyasi hem de ticari nedenlerden dolayı.
Çünkü Türkiye’nin kuvvetli ordusunun bağımsızlığının sigortası olduğunu biliyorlar. Kurucu doktrinin şartlarından, Kemalizm’in temel dayanaklarından biri bu.
ORDU-DEMOKRASİ DENGESİ
Aslında İlker Başbuğ döneminde benimsenen (sonra kaldırılan) “Güçlü ordu güçlü Türkiye” sloganı da bunu anlatmaya çalışıyordu. Türkiye’yi parçalamaya, haritasını değiştirmeye karşı askerimizin ne kadar kritik bir rolü olduğunu vurguluyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başı olarak aynı zamanda başkomutan unvanını da taşıyan Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan sonra orduya sahip çıkması, bu algı oyununu kırması, ordunun da demokrasinin yanında yer almasının ne kadar önemli olduğu şimdi anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı’yla Genelkurmay Başkanı arasında kurulan özel ilişki Cumhuriyet tarihinin beklediği ve ihtiyacı olan dengeli bir işbirliğine dönüştü. Oysa sivil siyasetle ordunun çatışması FETÖ (ve sahipleri) gibi Türkiye’yi yeniden tasarlamak isteyenlerin hep işine geldi, hep bu çatışmadan faydalandılar.
Erdoğan’ın Kemalizm’le buluşmasıdır bu; devletin bağımsızlığına sahip çıkmasının gereğini yapıyor.
Dış dünyanın Afrin itirazı aslında “Kemalizm geri geliyor” korkusunun dışavurumu. Beraberinde Türk ordusunun dimdik ayakta kaldığı, ülkenin DNA’sıyla kolay kolay oynanmadığı, eskiden olduğu gibi “dış destekli” taşeronun darbesiyle devletin ele geçirilmediğinin fark edilmesi. Tam bağımsızlık esasına dayanan Kemalizm her zaman Batı’yı rahatsız etti. Devletin başı olarak bu bağımsızlık mücadelesinin lideri olarak Erdoğan da bu yüzden rahatsız ediyor.
************
#HaftanınKeşfi
TALK SHOW’CULUĞUN ALTIN YILLARI
EĞER benim gibi 90’ların neredeyse tamamını televizyonun önünde geçirdiyseniz Cem Özer’in modern talk show’culuğun miladı sayılabilecek “Laf Lafı Açıyor” programını hatırlarsınız. Benim için son günlerin en büyük keşfi eski “Laf Lafı Açıyor” programlarının birçoğunun kesintisiz olarak Youtube’a yüklenmesi oldu. Hepsi yok, ama olanların tamamı var ve bizzat Cem Özer yüklüyor.
KONUKLAR İLGİNÇ
Hiçbir zaman çok komik olmadı Cem Özer, ama iyi bir şey yapmak için çabaladığı görülüyor. Bugünden bakınca bile az şey başarmamış: Kim varsa programına çıkarmış. Dahası bir zamanlar Türkiye’de televizyon kanallarına Zülfü Livaneli ve Orhan Pamuk talk show konuğu olarak çıkıyormuş ve bir buçuk saat boyunca bu program ana akım bir kanalda #HaftanınKeşfi yayınlanıyormuş.
************
GRAMMY'LERDE ASIL KİM KAZANDI?
LAURYN Hill ve “Outkast”ten başka Grammy ödüllerinin tarihi boyunca yılın albümünü bir hip-hop yıldızı kazanmadı. Pazar gecesi bu makus talih değişecek, Grammy’lerde de ana akıma egemen olan kültür yansıyacak diye bekleniyordu.
Törenden önce Jay Z mi yoksa Kendrick Lamar mı diye tartışılıyor, 13. albümü olduğu için Jay Z’yi daha şanslı görüyordu yorumcular.
OYLAR BÖLÜNDÜ
Acaba oylar mı bölündü?
Aradan Bruno Mars çıktı ve şimdiden unutulan “24 K Magic” albümüyle en kıymetli Grammy’yi kaptı. Mars, beyaz değil ve bu hafta etnik kökeniyle aldığı ödül arasında paralellik kuran onca yazı çıkacaktır Amerikan basınında.
Ama asıl sorun şu: Rap ilk kez geçen sene ABD’de en çok dinlenen müzik türü olarak rock’ı geçti ve kültüre egemen oldu. Grammy gibi ödül törenlerinin adaptasyonu ise zor oluyor. Makus talihi kırmak yerine pop güvenli bir alan olarak can simidi işlevi görüyor bu kurumlarda.
20 sene sonra Bruno Mars’ı kimse hatırlayacak mı? Oysa Jay Z’nin ilk albümü 1995’te çıkmıştı ve hâlâ üretiyor.
BEN DE BİTCOİN ZENGİNİYİM
EARN.com diye bir site var. İş modeli birine e-mail yollamanız için para ödemeniz gerekiyor, tabii o kişinin yanıt vermesi şartıyla. Benim de orada bir sayfam var; kimse ulaşmasın diye bir e-mail’in bedeli 100 dolar.
Arada bu siteden saçma sapan görevler geliyor bana. Mesela Facebook hesabını bu siteye bağlamak gibi bir tık’lık işler. Karşılığında da aşırı küçük rakamlar yatırılıyor. Ama Bitcoin olarak.
Bir baktım, 44 doları bulmuş oradaki Bitcoin bakiyemin karşılığı. Durduğu yerde değerleniyor. Hayatımda en kolay kazandığım para oldu.