Kim bu Hanım Nikita?
- FETÖ’nün basındaki tetikçilerinden Mehmet Baransu erkek tarafını temsil ediyorsa, Hanım Büşra Erdal da kız tarafıdır. Biri diğeri kadar şöhretli değil, oysa ikisi de FETÖ’nün kumpas yıllarında örgüt tarafından tetikçi olarak görevlendirildiler.
- Baransu da Erdal da şimdi parmaklıkların ardında. Onları kullanan savcıdan gazete yöneticisine örgütün ağabeyleri çoktan yurtdışına kaçtı. Tetikçiler ise kendilerini kurtarmanın yolunu yapıyor. İşte önceki gün mahkemede kendisini savunan Erdal’ın savunması: “Beş yıl önce Pennsylvania’nın kriminal bir kelime olacağını bilseydim haritadan silinmelerini isterdim.”
- Örgütün hâlâ tek bir merkezden yönetildiğini, bölünmediğini, tetikçilerin emir almaya devam ettiğini Erdal’ın savunmasından anlıyoruz. FETÖ operasyonları ilk başladığı andan itibaren yakalananlar Kırık Hoca Fethullah Gülen’in talimatıyla gerekirse örgütü satıyor, aralarına mesafe koymuş gibi davranıyor. Bütün elemanlara ezberletilmiş bir senaryo bu. Hemen hepsi söze, “Örgütün gerçek yüzünü 15 Temmuz gecesi gördüm” diye başlıyor. Bunca sene yalan haber yapanlar, savunmaları sırasında da yalandan çekinmeyecek elbette.
- Hanım Büşra Erdal’ın savunmasında bir anekdot var. Bir ekiple Pennsylvania’ya ziyarete gitmiş ve Kırık Hoca’ya açık açık, “Ergenekon ve Balyoz haberlerinde sizin adınız geçiyor, ne diyorsunuz?” diye sormuş. “Benimle ilgisi yok, Türkiye’de demokrasi var, bir daha darbe olmaz” yanıtını almış. Örgütün hiyerarşik yapısında aşağı katmanlarda yer alan ve kullanılıp atılacak bir piyon olan Erdal’ın liderle görüşmesi bile uzak ihtimal. Hadi görüştü diyelim, konumu itibarıyla ona böyle bir soru sormaya cüret edemez.
- Erdal, “Gazeteci olduğum için sordum” diyor. Ne gazetecisi? Pennsylvania’nın stenografı o. Emredileni yazar, ardından savcıların iddianamelerine girerdi. O yıllarda Kırık Hoca telefon hattından Samanyolu’ndaki dizi senaryolarına da karışırdı. Dizideki olayların bire bir benzerleri de sonradan iddianamelere konu olurdu. Samanyolu dizisi Yalçın Küçük’ü hedef aldı diyelim, savcılar Yalçın Küçük’ün tutuklanmasını isterdi. Hanım Büşra Erdal’ın görevi bu senaryolara “haber” süsü vermekti.
- Bir zamanlar “Her 500. takipçime bir günlük Silivri’de konaklama, mahkemeyi gezme, duruşma izleme, sabah kahvaltı, öğle yemeği” promosyonu yapıyordu Twitter’da. FETÖ kumpasından içeri tıkılan askerlerin eşleri de Erdal’ın hedefindeydi. Onurlu direniş gösteren, Silivri’de nöbet tutan bu kadınlara etmediği hakaret kalmadı. Daha sonra sorulduğunda bunları “Espri” diye geçiştirmişti; şimdi o hapishanede kendisinin konaklıyor olması da hayatın ironisi işte.
- Her ne kadar zamanında dibine kadar pisliğe bulaşmış, suikastçı olarak görev yapmış olsa da FETÖ’nün en alt kademelerindeki piyonlar sonuçta. Ama örgütteki emir komuta zincirinin hâlâ işlediğini, görev dağılımının sürdüğünü anlamak açısından yol gösterici. FETÖ nasıl hâlâ strateji oluşturacak kadar derli toplu görünebiliyor?
***********
ROBOT GERÇEKTEN KIZDIRDI MI?
ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın bir toplantıda robotla yaşadığı “diyalog” yeni sosyal medya bombası oldu. Konuşma yaparken otomatik olarak programlanmış robot araya giriyor, “Yavaş konuş, anlamıyorum” gibi sözler ediyor.
Zaman zaman telefonumdaki Siri de bana kızıyor, “Anlamadım, tekrar söyle” diyor. Yapay zekâ asistanları henüz her konuşma hızını, şiveyi, aksanı yakalamıyor. Bu bir programlama sorunu.
Robotun bakana kızması haberlerine bakıyorum. “Kızdı, öfkelendi, ‘Gereğini yapın’ dedi, susturdu” yazılıyor Arslan hakkında.
Sonra videoyu izliyorum.
BAKAN ESPRİLİ
Bakan gayet rahat, esprili, durumu da şakalarla idare ediyor. Kendisi de eğleniyor, salon da gülüyor. Ortada bir kızma, öfkelenme yok. “Robotu da birileri kontrol ediyor olmalı; gereğini yapın” dediğinde bile salondan kahkaha kopuyor. Zaten bakan da alaycı bir tonda söylüyor.
Görüntü bu kadar. Ardından robota müdahale edildiği, salonun diğer tarafına alındığı yazılıyor. “Bakan kızdıran robot” haberlerinde bu kısmın görüntüsü yok. Gördüğümüz kısmın nasıl çarpıtılarak aktarıldığı ortada. Robota “operasyon” kısmına şüpheyle yaklaşmamak mümkün mü?
Siyasetçiler, “Medya kasıtlı haber yapıyor” dediğinde de hep birlikte basın özgürlüğünü savunmak adına ayaklanıyoruz sonra. Kafalardaki şablondan yola çıkılarak yapılan tık’a ve slogana endeksli haberciliğin savunulacak bir tarafı var mı?
***********
MEDYADA KİM NE YAPIYOR?
- GİZLİ muhalif Abdülkadir Selvi inatla Kemal Kılıçdaroğlu’ndan “siyasi yıldız” yaratma peşinde...
- Ahmet Hakan kendisini eleştirenlere karşı çok alıngan; Hıncal Uluç’un mesajlarına yanıt vermemeye başlamış...
- “İşten atılıp geri alındığı” konuşulan Şirin Payzın gerçekten işinden olmamak için “işten atılıp geri alındığı” haberlerini yalanlıyor...
- Bir zamanlar Ali Sami Alkış vardı spor basınında, spor programlarında. İnanır mısınız, meğer hâlâ varmış, hâlâ yazıyor...
***********
PALAVRAYA DRONE KONDU
KAÇIRMIŞIM, Ersoy Dede’nin köşesinde okudum. Hakkâri’de telefon çekmeyen köyde yaşayanlar drone’la haberleşiyormuş.
Bu gerçeküstü haberin kaynağı Doğan Haber Ajansı’nın Yüksekova muhabiri.
Olay şöyle gelişiyor: Bir “girişimci” köye drone’la gelmiş, cep telefonu çekmeyenlerin yanına gidiyormuş, telefonu drone’a bağlayıp 10 metre yukarı çıkarınca sinyal geliyormuş. Aşağıdakiler de bluetooth’la sinyal alan telefona bağlanıp görüşme yapıyormuş. Drone sahibi acil durumlarda gece yarıları bile acil yetişiyormuş.
Yaşlısından çocuğuna köylüler çok mutlu. Telefonda konuşurken, “Şimdi drone yükseldi sinyal aldık” diyor.
TAM BİR ASPARAGAS
İyi hoş da biraz palavra değil mi? Tam eski tip bir asparagas.
Habere ciddiye katmak için teknik ayrıntı gibi görünen saçmalıklar detay olarak eklenmiş. “Hiçbir GSM şebekesinin çekmediği köyde” sadece 10 metre yukarıdan drone nasıl sinyal alıyor sahi? Sinyal alan telefona başka bir telefondan bluetooth’la bağlanıp görüşme yapabilme teknolojisini de anlamadım; umarım biri açıklar.
Ersoy Dede, “İkinci elde bile 4-5 bin TL’ye zor bulunan drone’un köyde ne işi var?” diye soruyor. “O drone sakın haberi yazan muhabirin olmasın...”