Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SAAT farkından dolayı gazeteleri çoğu kişiden önce okuyorum. Türkiye uykusundayken benim medya tüketimim başlıyor. Kim zaman internet siteleri güncellendiğinde bilgisayar başında oluyorum.

        Sosyal medyada paylaşım rakamları bir başarı ölçüsü olmaya başladığından beri bizim gazete de dahil birçok yayın organı bu verileri okurlarla paylaşıyor. Bakıyorum, gazeteler güncellenir güncellenmez kimi köşe yazarlarının sayfalarında anında kaç kişi tarafından paylaşıldıkları çıkıyor. Gerçekten birinin o arada okuyup paylaşmasına imkân yok, daha sayfa yenileneli birkaç dakika oldu.

        Twitter’da çok paylaşıldığı gazetenin sitesinde belirtilen bir yazıyı aratıyorum, sadece bir-iki kişi çıkıyor. Bazen yazarın kendisi oluyor paylaşan sadece... Herkese açık olmayan, ancak ücret karşılığında ve çeşitli “veri madeni” araçlarıyla yapılan API aramalarında kuşkulandığım karşıma çıkıyor: Rastgele hesapların paylaştığı, hiçbir yorum eklenmeden otomatik olarak yapıştırılmış görüntüsü veren linkler.

        Sosyal medyada veriyi manipüle etmek o kadar kolay ki. “Bot”lar ABD seçimine bile etki etti, bizdeki okunma oranlarını mı çarpıtmayacak?

        SORUMLU KİM?

        Herhangi bir isim vermek istemiyorum şimdilik. Çünkü bunun bireysel bir yöntem mi yoksa kimi gazetelerin kurumsal politikası mı olduğunu bilmiyorum. (Habertürk bu hilelere başvurmuyor. Hatta medyada tam şeffaflık uğruna Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği’yle birlikte Güvenli Reklam Platformu’nun kuruluşunu imzaladı.)

        Kimi köşe yazarlarının sosyal medya danışmanlarıyla çalıştığına ise bizzat tanık oldum. Hiçbir husumetimin olmadığı, zaman zaman e-mail’leştiğim bir yazarın beni engellediğini görünce şaşırdım, nedenini sordum. O da neden engellendiğimi bilmiyordu. Bir dönem hesabını birisinin yönettiğini söyleyerek belki o zaman engellenmiş olabileceğim tahmininde bulundu.

        Özellikle köşe yazarını paylaşım pornografisine zorlayan, “En çok ben paylaşıldım” saçmalığını bir zafer madalyasına dönüştüren listelerin üst sıralarındaki isimlere bakınca şüphe duymamak imkânsız.

        Yılmaz Özdil’in binlerce kişi tarafından paylaşılmasını sorgulamıyorum. Günde en az üç-beş kişiden bir yazısı benim de önüme geliyor sonuçta. Ama hiçbirimizin okumadığı, okuyan hiç kimseyi tanımadığımız bu isimler nasıl en çok paylaşılan oluyor? Birçoğu e-mail atmasını iki sene önce öğrendi.

        ETİK KURALLAR

        Geçtiğimiz günlerde New York Times, birçok ünlünün sosyal medyada etkinliklerini artırmak için takipçi satın aldığını ortaya çıkarmıştı. Aralarında gazeteciler de vardı ve Amerikan medyasında bu konuyla ilgili küçük bir tartışma çıktı. Geçen hafta Kadir Kaymakçı’nın da yazdığı gibi Chicago Sun-Times takipçi satın aldığı ortaya çıkan yazarının yeni köşesini kaldırdı, ona yeni bir hesap açtırdıktan ve bir süre kızağa çektikten sonra görevine devam etmesine izin verdi.

        Bu konularda evrensel bir etik düzenleme yok; sosyal medyanın tarihi çok yeni ve medyanın adapte olması da vakit alacak. Sosyal medyanın kendi geleceği, demokrasiye ve dünyaya uzun vadede nasıl etkisi olacağı (şimdilik hep olumsuz) bile bilinmezlikten ibaret zaten.

        Ama gazeteciler söz konusu olduğunda geleneksel etik kurallarının takipçi manipülasyonunda da devreye girmemesi için hiçbir bahane yok. Sonuçta gazetecinin varlık nedeni gerçeğe bağlılığı ve okuruna (izleyici, takipçi vs.) karşı dürüstlüğü. Takipçi satın almak, bot’larla yazı paylaşmak okuru kandırmaktan, yalan yazmaktan pek farklı değil. Tabii basınımızdaki onlarca etik sorun arasında sıra buna gelecek mi, göreceğiz.

        ***********

        BUZ PATENİNİN YILDIZI

        BUGÜNLERDE Kış Olimpiyatları’nı Amerikan televizyonunda izleyenler gözlerini buz pistinden değil ama iki NBC yorumcusundan alamıyorlar. 33 yaşındaki Johnny Weir ve yayındaki partneri Tara Lipinski buz pateni müsabakalarını yorumluyor; kısa sürede fenomen oldular.

        Weir 2006’daki olimpiyatlarda buzun üstünde yarışıyordu, şimdi ekranda adeta “Hunger Games” filmlerindeki jüriden fırlamış bir karakter gibi.

        Güney Kore’ye toplam 13 bavulla gelmiş ve her akşam ekrana çıkması başlı başına bir performans. Saçından kostümlerine kadar adeta bir sanat eseri. Hele yayında taktığı broşlar teker teker incelemeye değer. Göz kamaştırıcı ve kesinlikle ilgi çekici. Yeniden televizyon izleme nedeni.

        ***********

        MİLLENNİAL DAMGASI

        SAAT konusunda Fatih Altaylı kadar uzman değilim; bugüne kadar âşık olma derecesinde tasarımını beğendiğim iki klasik model oldu sadece. IWC’nin Top Gun modeli ve Panerai Luminor Marina. Bu iki saatten bir tanesini satın aldım, yıllardır dolapta duruyor.

        Çünkü Steve Jobs birçok şeyle birlikte lüksü demokratikleştirdi ve iPhone’lar kol saatini öldürdü. Dünyanın en zengin insanı ile bir lise öğrencisinin aksesuvarı artık aynı. Eskiden kılık kıyafet değil, koldaki saat sınıf ayrımının net göstergesiydi. Artık bu ortadan kalktı.

        Saat takmamam ağzımın sulanarak henüz 14 yıllık geçmişi olan saat markası Romain Jerome’un Spider-Man için özel hazırladığı saati arzulamamı engellemiyor. Marc Newson’ın Ikepod’larından beri hiçbir yenilikçi saat bu kadar çekici gözükmemişti.

        20 BİN DOLAR

        Daha önce Pacman ve Pokeman saatleri üreten RJ yakın zamanda yaptığı anlaşmayla Marvel dünyasının karakterlerine dalacak. 8 binden fazla karakterin her biri için saat üretilir mi bilmiyorum. Ama hepsi sadece 75 adet üretilen Spider-Man saatleri gibi sınırlı sayıda olacaksa...

        Saatin fiyatı yaklaşık 20 bin dolar; lüks pazarda orta-üst segmentte yer alıyor.

        Bu konumlandırma da tüketim alışkanlıklarının nasıl değiştiği, “millennial” denilen kuşağın piyasaya nasıl damga vurduğunu görmek açısından ilginç. Spider-Man’le büyüyen birçok “nerd” daha önce adı duyulmamış iş sahalarında ya da Silikon Vadisi’nde çok para kazandı, kazanıyor. Coachella ve Burning Man’e giden bu gençler lüks pazarının da iştahını kabarttı. Geçen sene ortalığı birbirine katan Supreme X Louis Vuitton koleksiyonu sokak modasının Champs-Élysées’yi ele geçirmesinin ilk örneğiydi.

        Okul çantalarında, defterlerde, tişörtlerde kolaylıkla ve ucuza bulunan Spider-Man logosunun 20 bin dolarlık saate transferi? Yeni zengin sınıfı lüksü de yeniden tanımlıyor.

        Diğer Yazılar