Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MUHALEFET önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine ölüm kalım meselesi olarak baktığı için siyasi teamüller, partilerin kendi kimliklerini koruma gibi kaygıları bir kenara bırakıldı. Pragmatizmin sonuçlarını dikte ettiği bir seçime doğru ilerliyoruz. CHP’nin İYİ Parti hamlesini de bu yüzden yargılamak zor; sonuçta siyaset hem rakibinin hem de sistemin açıklarını bularak başarıya ulaşılan bir alan.

        Benim en çok şaşırdığım zeki ve kurnazca bir hamle olan bu görünmez ittifakın nasıl CHP tarafından organize edildiği. Hiç kimseye haber verilmeden, kulağı en keskin CHP’lilerin bile duymadığı, sızıntı olmadan organize edilen bu taktik partinin alıştığımız davranış biçimine pek uymuyor.

        İYİ Parti’nin oy potansiyeli HDP’den daha fazla mı, tartışılır. Ama CHP seçmeni için bu seçim oyununun bir hareketlilik kazandırdığı kesin. CHP’ye oy verenler uzun yıllardan sonra ilk kez bu görünmez ittifak sayesinde heyecanlanıyor.

        Bu hamle neresinden bakılırsa bakılsın CHP’nin oyun kitabından fırlamış olamaz. CHP’lilerin siyasi taktik olarak sağcı aday göstermek, çarşaflı kadınları partiye katmak ya da kendisi dışında gelişen siyasi gelişmelerin ışığında sıra beklemek var.

        BU İSİM KİM?

        Parti kendi kendine bu gibi küçük ama zekice taktikler yapabilseydi Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde girdiği diğer seçimlerde varlık gösterirdi. Bu hamle seçim sisteminin açıklarını bilen, hukuka hâkim bir büyük akıl tarafından organize edilmiş gibi.

        Türkiye’de hemen her konunun altında “üst akıl” aramak yaygın bir komplo teorisi. Aklım 2001 krizinden sonra koalisyonu yıkıp erken seçim tutturan Devlet Bahçeli’nin inadıyla ABD’nin o dönem Türkiye’den beklentilerine gitmiyor değil. Bugünlerde Kemal Derviş adı potansiyel bir cumhurbaşkanı adayı olarak dolanıyor ya, Ecevit anılarında ona 12 gün boyunca ulaşamadığını, Derviş’in ABD’ye gidip ortadan kaybolduğunu, sonra da seçim diye tutturduğunu anlatıyor.

        Ama işi ABD’ye, Türkiye siyasetinin dış güçler tarafından yeniden tasarlanması gibi abartılı düşüncelere getirmeden CHP-İYİ Parti ortaklığındaki bu küçük ama kritik hamleyi kimin organize ettiğini sorgulamamız gerekiyor.

        Bu üst akıl sadece İYİ Parti’nin seçime girmesini garanti altına almayacak. Aynı zamanda CHP’nin bugün-yarın açıklanacak cumhurbaşkanı adayını da belirleyecek. Türkiye için kim bu kadar kafa yoruyor acaba?

        ***********

        BROADWAY’İN MELEKLERİ

        MİLYONLARCA insanın ölümüne yol açan 80’lerdeki AIDS krizinin popüler kültürdeki en önemli yansımalarından “Angels in America” Londra’daki başarılı prodüksiyonunun ardından geçen ay Broadway’de perde açtı. Spiderman rolünden tanıdığımız Andrew Garfield, bugüne kadar hep eğlenceli rollerin adamı olarak ünlenen Nathan Lane kadronun lokomotifi.

        “Saatler” romanının yazarı Michael Cunningham’a göre Tony Kushner’ın başyapıtı “Angels in America”nın AIDS yıllarını konu alan diğer eserlerden farkı, geleceğe umutla bakması. İlk kez AIDS hastalarının hayata bağlanabileceğini, tedavinin mümkün, yaşamı sürdürmenin de bir seçenek olduğunu göstermesi açısından önemli. Nitekim, ikinci bölümün en sonunda seyirciye seslenen karakterler de umuda vurgu yapıyor.

        AĞIR DEĞİL

        “Angels in America”nın Amerikan tiyatrosunun en ünlü oyunlarından olmasının bir nedeni, televizyon uyarlaması. Altı bölümlük dizide Meryl Streep, Al Pacino gibi dev isimler vardı.

        Broadway’deki yeni uyarlama ekrandakinden epey farklı. HBO’daki dizi daha ağır, depresif, ağdalı dururken tiyatroda Kushner’ın metni oyuncuların aktarımı sayesinde epey eğlenceli ilerliyor. Konunun ağırlığına rağmen.

        Geçen hafta o dev salonda bir balkon koltuğuna sıkışmış bir şekilde 3 saat 47 dakika süren “Millennium Approaches” isimli ilk bölümünü izlerken tiyatro kâbusumu da yendim. Yaşlanmaya başladığım için tiyatro eskisi kadar gözümü korkutmuyor galiba...

        Gerçi uyarmam gerekiyor, oyun tam ortalarında bir yerde fazla uzun hissi veriyor. Yine de benim için bir kültürel görevdi bu oyunu izlemek. İkinci bölüm “Perestroika”yı henüz izlemedim ama, ilk dört saati başarıyla atlattıktan sonra “Bunu da atlatırım” ile “Bu kadarı yetti” arasında gidip geliyorum.

        ***********

        ANKETÇİ SEZONU

        ESKİDEN kimi gazeteler seçim öncesi anket manipülasyonu tuzağına düşmemek için her buldukları araştırmayı yayımlamazdı. Hatta kimi gazeteler hiç anket sonucu yayımlamama kararı alırdı.

        Müthiş bir dezenformasyona yol açıyor çünkü bu anket kalabalığı. Hem seçmenin kafasını bulandırıyor hem de şirket sahibinin reklamını yapmaktan öte bir fonksiyonu pek olmuyor. Son Amerikan seçimlerinde de gördüğümüz gibi anketçiler dünyanın her yerinde yanıltıcı olabiliyor ayrıca.

        REFERANDUMA BAK

        Siyasi projeksiyon yapmak için veri şart halbuki. Veri kirliliğine karşı ise elimizde dokunulmamış, işlenmemiş, manipüle edilmemiş bir veri var: Son referandum sonuçları. Hakan Bayrakçı ve Adil Gür’ün araştırmalarından daha güvenilir, daha net bir sonuç olduğu kesin.

        Cumhurbaşkanlığı seçimi için de son referandum sonuçları doğal bir anket olarak yorumlanabilir.

        ***********

        ADAY-SONUÇ BAHİSLERİ

        - ABDULLAH Gül aday olursa muhalifler bile Erdoğancı olur...

        - Selahattin Demirtaş aday olursa kıyılardaki sol gibi görünen sağcı damar Meral Akşener’e kayar...

        - İlker Başbuğ aday gösterilirse sadece Meral Akşener’in sınırlı oylarından çalar...

        - Kemal Derviş ikna edilirse toplumdaki mevcut anti-Amerikancı damar uyanır ve seçmen Erdoğan’ın etrafında daha bir sıkı kenetlenir.

        Diğer Yazılar