Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RIHANNA’yı adeta Vatikan’ın gayri resmi ve ilk kadın Papa’sı olarak hayal eden o kostümün tasarımcısı John Galliano, çocukluğunu “Mavi gökyüzü, flamenko, farklı kültürler ve din, baharatlar ve kokular” olarak tanımlıyor. Cebelitarık’ta “Juan Carlos Antonio Galliano Guillén” adıyla doğan tasarımcının babası, ailesine daha iyi imkânlar sunmak istediği için hepsini Londra’ya taşıyor. Şehrin güneyinde birbirinden farklı ülkelerden gelen insanların arasında, epey zor şartlarda büyüyor Galliano.

        Katolik ailesinin baskısı ve kendi kimliğini bulma arasında sıkışıp kalmışken kendisini bir “uzaylı” gibi hissettiğini anlatıyor. Zaten sonradan da Galliano hep biraz dışarıdan bakan, kurulu düzene savaş açan ve kendisini daima kanıtlamak zorunda hissettiği için herkesten iki kat daha fazla çalışmak zorunda kalan bir dâhi olarak ünlendi.

        YENİDEN DOĞUŞ

        Paris’teki evinin mahalle barında başarı baskısı bol alkolle karışınca ağzından çıkan antisemitik sözlerle, tam tepesine ulaştığı moda krallığından bir anda devriliverdi.

        Rihanna’nın giydiği o Margiela kıyafet, modaevinin başına sessizce getirilen Galliano’nun dönüşüydü. Katoliklik bağışlayıcıdır, ne de olsa.

        Metropolitan Müzesi’nin moda sergisinin açılışını temsil eden ve her sene mayıs ayının ilk pazartesi akşamı düzenlenen Met Gala’nın ev sahibi Anna Wintour, çok uğraşmıştı John Galliano’yu yeni bir modaevine yerleştirmek için. Yahudilerle arasını düzeltmek, hayatını hep “öteki” olarak yaşayan bu dâhiyi yeniden moda dünyasına kabul ettirmek için herkesi aradı. Şimdi bir zafer daha kazanmış oldu Galliano’nun yeniden doğuşuyla.

        ***********

        MODANIN KATOLİK HAYAL GÜCÜ

        BUGÜNE kadar yapılan en büyük kostüm sergisi (26 farklı galeri, 2 ayrı müzeye yayılan) “Cennetlik Bedenler: Moda ve Katolik Hayal Gücü”, gez gez bitmiyor ve kesinlikle ikinci kez ziyaret edilmeyi şart koşuyor. Büyüleyici, huşu uyandırıcı ve çok çarpıcı.

        Geçen sene müzenin Anna Wintour Kostüm Enstitüsü tadilattaydı, bu yıl alt kattaki yerinde açıldı. Ama bu bölüme sığmayacak kadar çok kıyafet var sergide. Enstitünün direktörü Andrew Bolton, sergiyi müzenin Bizans ve Ortaçağ galerilerine yaymayı başarmış. Yüzlerce, binlerce yıllık eserlerin arasında modanın hayal gücü Katolik imgelerle birleşiyor ve hangisi tarihi, hangisi ticari birbirine karışıyor. Sergiyi bu kadar ilginç kılan da bu yerleştirme tercihi. Tartışılmayan tek konu ise bu kıyafetlerin de sanat olduğu.

        İTALYAN ETKİSİ

        Met Gala’daki kırmızı halıdan fotoğrafları fazlasıyla Versace ağırlıklı görünüyorsa bu sadece gecenin ev sahiplerinden birinin Donatella Versace olmasından dolayı değil. Öldürülen ağabeyi Gianni de İtalya’nın Calabria bölgesinde Katolik bir aileye doğmuş, dikişi annesinden öğrenmişti.

        Gianni Versace’nin arşivine ayrı bir koridor tahsis edilmiş; tıpkı bir başka İtalyan modacı ikili Dolce ve Gabbana gibi.

        Bu serginin İtalyan moda devlerinin gövde gösterileri olması şaşırtıcı değil. Nitekim, Givenchy için birkaç sezon önce Hz. İsa ve haç temalı bir koleksiyon hazırlayan Riccardo Tisci’nin 2000’lerin ortasından haute couture parçaları da anında kendini belli ediyor. Tisci, bir keresinde Katolikliğin DNA’sında olduğunu ve her zaman esinlendiğini söylemişti.

        ***********

        MADONNA OLMADI

        GECENİN kraliçesinin normal şartlarda popun gerçek Katolik kızı Madonna olması gerekiyordu. Hiç kimse kiliseyi onun gibi kendi popüler sanatının bir parçası olarak kullanmamıştı ne de olsa... Adı bile yeter hem...

        Beyazlar içindeki Rihanna’ya karşı simsiyah Jean Paul Gaultier kıyafetiyle Madonna ikinci plana düştü maalesef. Gecede sürpriz bir konser verse de... Zamanın hızı ve değişimle mücadele etmenin imkânsız olduğunu gösteriyor. Şimdi başka kraliçeler ve başka iktidarlar var.

        ***********

        ESTETİK ÖN PLANDA

        KATOLİK Kilisesi en varlıklı dini kurum ve bu zenginlik sayesinde muazzam sanat eserlerine sahip oluyorlar, gösterişli ve etkileyici kiliseler inşa edip tarihi cübbeleri koleksiyonlarına katabiliyorlar. Kıymetli taşlar, bol bol altın, ipek kumaşlar Katolik imgelerin göz kamaştırıcı parçaları.

        Metropolitan’daki sergide Vatikan’dan ödünç cübbeler var, kimi ilk kez İtalya’nın dışına bu sergi için çıkmış.

        Papa’nın kırmızı ayakkabıları, altın işlemeli asası, yüzüğü, bol mücevherli başlığı, Eski Ahit’ten hikâyelerin resmedildiği el yapımı olağanüstü cübbeler camların arkasından ziyaretçileri bekliyor. Dinin, bizim alıştığımızın aksine, bir gösteri de olabileceğini gösteren çok çarpıcı kostümler.

        ***********

        KİLİSEDEN KAÇIŞ

        SON yıllarda küresel olarak en çok üye kaybeden dini kurum Katolik Kilisesi oldu. ABD’de 1 hafta içinde kiliseye giden Katoliklerin oranı 2014-2017 arasında yüzde 39’a geriledi. Gallup araştırmasına göre 2005-2008 yılları arasında bu rakam yüzde 45’ti, 1955’te ise yüzde 75.

        Birçok dindar Katolik Kilisesi’nden uzaklaşmaya başladıklarını, kilisenin öğretilerinin anlamını yitirmeye başladığından şikâyet ediyor.

        Son yıllarda dünyanın hemen her ülkesindeki birbiri ardına ortaya çıkan kilisedeki taciz skandallarının etkisi yadsınamaz.

        Kilise’nin erkek egemen olması, kadının sözünün geçmemesi, tek bir merkezden yönetilmesi de Katoliklik inancının düşüşe geçmesinin nedenleri arasında yer alıyor.

        ***********

        DİNDE REFORM

        “BEN kimim ki yargılayayım?” Bir soru üzerine Papa Fransuva’nın eşcinsellik konusunda verdiği bu yanıt, sadece Kilise’nin geleneksel tavrından belirgin bir şekilde ayrılmıyor, ayrıca yeni Papa’nın vizyonunu da açıklıyordu.

        Halbuki sorunun yanıtı çok net: Sen Papa’sın, tam da sen yargılayacaksın.

        Hastanede ziyaret ettiği AIDS hastalarının ayaklarını öpen, Şili’deki taciz mağdurlarını evinde ağırlayan, taciz konusunda yeterli adımları zamanında atmadığı için özür dileyen Fransuva’nın kapsayıcı tavrı ve hoşgörüsü, Kilise’ye yeni üye katmak için mi?

        Doğrusu, rakamlar şu an lehine değil. Ama Papa’nın aslında yaptığı bir anlamda dinde reform, Kilise’nin öğretilerini günümüze uyarlama ve unutulan değerleri tekrar hatırlatma. İnsanın ve insanlığın önceliğini vurguluyor Papa.

        FAKİRLERİN YANINDA

        Adını aldığı aziz gibi fakirlere yardım eli uzatmayı asıl misyonu edinen Fransuva, kilisenin zenginliği içinde mütevazı bir hayat yaşıyor. Kontrolsüz kapitalizme karşı çıkıyor, iklim değişikliğinin tartışılmasından yana, inançlararası diyaloğu savunuyor, tüketim toplumunu eleştiriyor, küçük bir apartman dairesinde oturuyor, küçücük Fiat marka bir arabayla dolaşıyor, Met’te sergilenenlerin aksine en sade cübbeyi giyiyor ve altın yerine gümüş kullanıyor.

        Ama en önemlisi “Ben kimim ki yargılayayım?” diyor.

        Met’teki serginin ve gösterişli galanın Vatikan’da böyle bir Papa varken yapılması daha da anlamlı.

        Diğer Yazılar