Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÖŞE yazarlarının yorumlarından, akademik makalelerden, televizyonlarda yapılan analizlerden ve “Ne oldu?” sorusuna yanıt arayan onlarca kitaptansa Amerika’nın nasıl portakal renkli bir felakete sürüklendiğini en iyi “South Park” dizisinin son sezonu sayesinde anladım. Bu animasyon dizide Donald Trump’a bire bir benzeyen başkan adayı seçilmemek için elinden geleni yapıyor, ama kaybetmeyi bir türlü başaramıyordu. Ağzına geleni söylüyor, bütün normları altüst ediyor, hatta açık açık “Sakın beni seçmeyin” bile diyordu. South Park sakinleri ise onu samimi, dürüst, alışıldık politikacı tipinden farklı görüyor ve bu yüzden de daha çok sahipleniyorlardı.

        AYAR BOZMAK

        Doğrusu, çizgi başkan adayının abartılı davranışları için çok da hayal gücüne başvurmaları gerekmiyordu dizinin yaratıcılarının. Ne de olsa Donald Trump adeta seçilmesi imkânsız bir başkan adayı, hatta seçilmeye pek gönlü yokmuş gibi davranıyordu gerçek hayatta.

        Aslında Trump bütün grotesk davranışlarının, kabul edilemez sözlerinin ötesinde şeytani zekâya sahip ekibiyle çok basit bir strateji uyguladı: Rakibinin sinir uçlarıyla oynamak, ayarını bozmak. Her seferinde kendisine karşıt kitleyi daha da çıldırtacak şeyler söyledi, dozu giderek artırdı. Duvar yapmak, göçmenleri kovmak, hatta Meksikalıların tecavüzcü olduğunu bile söyledi. Karşı taraf delirdikçe kendi tabanı daha da kenetlendi, onu daha da sahiplendi. Doğrusu, son günlerde muhaliflerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son birkaç demecinden sonra yaşadıkları infial, yapılan onca geyiğin ve tahminin aksine bana planlı bir strateji gibi geliyor.

        Erdoğan’ın ya da danışmanlarının tek parti döneminin ne zaman başlayıp bittiğinin, çok basit bir matematik probleminin farkında olmadıkları mümkün mü? Ambulansları köpeklerin çekmesi, 75 kişilik sınıflar gibi fantastik hikâyeler adeta sosyal medya muhaliflerine oyalansınlar diye bilinçli verilmiş malzemeler. Tıpkı kıraathane vaadi gibi...

        Geçmişte de buna benzer taktikler uygulayıp başarılı oldu Erdoğan. Muhalif seçmen ve siyasiler onun ortaya attığı ve toplumun yarısının dengesini bozan tartışmalarla oyalanırken o kendi tabanına yoğunlaşıp oyları garanti altına aldı. Bir başka örnek de Berat Albayrak’ın “borcam” diye dalga geçtiğini anlamadan üzerine atlamak...

        Sosyal medya Erdoğan’ın maddi hatalarını düzeltmekle uğraşsın, seçimin belirleyici kitlesinin doğruluk ya da isabetlilik konusunda bir hassasiyeti olmadığı ortada. Türkiye’de çoğunluk hem tarihi kendisiyle başlatır, hem de başkalarının dediğine kolay inanır. O yüzden muhalifler köpekli ambulanslarla dalga geçedursun, Anadolu’da bir yerlerde bu hikâyeden etkilenip duygulanan birileri illaki vardır.

        GENÇ SEÇMEN İÇİN

        16 yıl görevde olmasına, belli oranda yıpranmasına, onca kıyamet senaryosuna, yükselen dövize, ekonomideki kötü gidişat sinyallerine rağmen Erdoğan’ın garanti yüzde 40 oyu olması siyaset oyununda hakikaten ne kadar ustalaştığının kanıtı. Ne olursa olsun bu azımsanmayacak kitle onu terk etmiyor.

        Konu 2018 yılında hâlâ kıraathane vaadiyle seçim kazanmaya çalışmak kadar basit değil. Erdoğan aslında sadece tek bir tema üzerinde duruyor: “Eski günler”in ne kadar kötü olduğunu vurgulayıp kendisi giderse oluşacak bir felaket senaryosu çiziyor. Gözlerini Erdoğan’la açan, Erdoğan’dan başka lider bilmeyen genç seçmeni kazanmak için fena bir strateji değil. “Post-truth” dünyada ayrıntıların pek de önemi yok ne de olsa. Tek parti dönemi korkunçtu ve yaygın bir internet şakasında halkın inandığı gibi uzaya köprü yapacağız.

        Bir hafta on gün içinde yine bol bol geyik malzemesine dönecek yeni bir açıklama daha bekliyorum doğrusu.

        24 Haziran’da belirleyici olan bu eski taktiklerin hâlâ ne kadar geçerli olduğu.

        ***********

        BU SONUÇLAR KESİN

        - MUHARREM İnce kesinlikle kendi partisi CHP’den daha yüksek oy olacak...

        - Selahattin Demirtaş’ın şahsı partisinden daha popüler olduğu halde bu seferlik alacağı oy HDP’nin gerisine düşecek...

        - Doğu Perinçek yüzde 1’i bulamayacak.

        Hiçbir ankete güven olmadığı bir seçim atmosferinde en azından üç bilinen var elimizde.

        ***********

        BİSİKLET YAPAYLIĞI

        GEÇENLERDE televizyonda gördüm, Eyüp Sultan çıkışı bir vatandaş Muharrem İnce’yle sohbet ediyor.

        “Sen oraya bisikletle gitmedin ki, ne alaka bisiklet” diye soruyor teyze tatlı tatlı, halk üslubuyla.

        İnce de “Ya bisikleti getirmişler oraya, ben de bindim” diye yanıt veriyor.

        Seçmen teyze lafı yapıştırıyor: “Cumhurbaşkanı olmaya oynuyorsun, herkesin her dediğini yaparsan nasıl olacak öyle?” İnce hiçbir yanıt veremiyor.

        Türk seçmeni çok okumuş, çok entelektüel olmayabilir. Ama bir altıncı hissi var, yapaylıkla samimiyeti hemen ayırt ediyor.

        ***********

        #Tahminlerim

        KİM KİME OY VERİR?

        - Orhan Gencebay: AK Parti’ye ve Erdoğan’a...

        - Selda Bağcan: “Fizikçiler iyidir” diye düşündüğünden Muharrem İnce’ye...

        - Sezen Aksu: Meclis için HDP, Külliye için İnce...

        - Hülya Avşar: Başkanlık için Akşener, Meclis için HDP...

        - Kadir İnanır: “Yenge” etkisiyle Demirtaş ve HDP...

        - Timur Selçuk: Vatan Partisi’nden şaşmaz...

        - Cem Yılmaz, Beyaz, Ata Demirer: Muharrem İnce’ci gibi görünüyorlar uzaktan...

        - Sertab Erener: AK Parti’ye oy verecekmiş gibi gösterip çaktırmadan CHP’ye oy vereceklerden...

        - Kemal Kılıçdaroğlu: Meclis’te HDP’ye, cumhurbaşkanlığında Demirtaş’a mı?

        - Ferdi Tayfur: Arabeskin hep sağındaydı, Bahçeli aday değil mührü Akşener’e gider gibi...

        - Hıncal Uluç: “Aslan Amca”sını mezarda ters döndürme uğruna HDP, milliyetçi köklerine saygı adına Meral Akşener...

        Diğer Yazılar